VERGİ MAHREMİYETİNİN BİLGİ EDİNME KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ VE KARŞILAŞTIRILMASI
“ Öğrenip ölçmek istediğin nesneden hiç olmazsa bir zaman için uzaklaş. Ancak kentten ayrıldığın zamandır ki evlerin üzerlerinde yükselen yüce kuleleri görebilirsin.” F.W.Nietzsche
Mahremiyet, Türk Diline Arapçadan geçen bir kelime olup, gizlilik anlamına gelmektedir. Bu tanımdaki gizlilik felsefi anlamdaki “muğlak, giz, sır yada esrarengizlikten” çok, tekil ya da kişisel bir gizliliktir. “Harem”, “haram” köklerinden türetilmiş olup, herkese söylenmez, herkesçe bilinmemesi gereken anlamdadır. (www.tdk.gov.tr) Etimolojik olarak mahremiyet ise, Latince “inümustan” kökünden doğmuştur. İnümus; en iç, en derindeki iç anlamına gelmektedir. Günümüzde özellikle hukuksal anlamda mahremiyet ise, kişisel hakkın tasarrufu ya da buna değer biçmenin yalnızca “o” kişiye verilen ve ancak o’nun kendi iradesiyle ortaya çıkarabileceği bir kavramdır. Yani, Bir kimsenin özel hayatına dahil olmak, onun hakkında sadece o’na yakın olmanın vereceği sırlara sahip olmak anlamındadır.[1]
Mahremiyet bireylerin, grupların veya kurumların kendilerine dair bilgilerin ne zaman, nasıl ve ne ölçüde diğerlerine aktarılabileceğini kendilerinin belirleme hakkıdır. Mahremiyet, insan hakları içinde belki de tanımlanması en zor alandır.[2] Mahremiyet hakkı sırları gizli tutma hakkını ve onları ancak özel konuşmalarda paylaşmayı kapsar. En önemlisi, mahremiyet hakkı yalnızlık, samimiyet ve anomiliği (toplumun bireyle olan sosyal bağının kopması) yaşama hakkı denmektedir.[3]
Hukuk devleti ilkesi kapsamında özgürce yaşama hakkına sahip olabilmemiz, bir takım temel hak ve özgürlüklerin hukuki güvence altında olmasına bağlıdır. Siyasal ve ekonomik düzen açısından vergilendirme konusunda temel hak ve özgürlüklere bazı sınırlamalar veya belirlemeler yapılabilir. İnsanın yaşamında kişinin ya da bireyin küçük dünyası kavramı hukuki olarak büyük önem taşır. Kişinin küçük dünyası çeşitli hukuk normları ile sıkı şekilde korunurken, bir yandan da bu alanın mahremiyeti sıkı biçimde hukuk kuralları ile güvenceye alınır. Anayasa’nın 20. maddesine göre, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” hükmüyle ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesine göre de, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” hükmü ile belirlemiştir.[4]
Vergilendirme alanında mahremiyet, “birey” kavramı, vergi hukukunda “vergi mükellefi” ve “bireyin özel yaşam alanı” kavramı da vergi mahremiyeti açısından “vergi mükellefinin özel hayatı, ticari ve mesleki sırları” olarak tanımlanabilir. [5]
Vergi mahremiyeti, verginin doğduğu andan itibaren başlayıp, diğer tüm süreçleri boyunca elde edilmiş bilgileri, belgeleri ile bunlara ait sözlü ya da yazılı sırların mükellef ile bilgiyi ele geçirenler arasında gizli kalması ve diğer kişilere açıklanmaması olarak söylenebilir. Vergi memurları ya da vergi işi ile uğraşan kimselerin, görevleri nedeniyle elde ettikleri gizli bilgileri ifşa edememeleri ve kendilerinin ve üçüncü kişilerin yararına kullanmamaları vergi mahremiyeti olarak adlandırılır.
Genel olarak mahremiyet ilkesi, ekonomide kutsal kazanç felsefesine, hukuk sisteminde de insan temel hak ve özgürlüklerinin demokratik anayasalarla teminat altına alınma düşüncesine bağlamak mümkündür.[6] Gerek verginin tarh, tahakkuk ve tahsili sırasında gerek inceleme ve yoklamalar sırasında vergi kanunlarının uygulanmasında çalışan kimseler, mükellefler hakkında önemli bilgilere sahip olmaktadır. Bu bilgilerin kamuoyuna açıklanması veya üçüncü şahıslara menfaat karşılığında verilmesi hem mükellefe hem de kamu düzenine zarar verebilir. [7]
Türk Vergi sisteminde mahremiyet ile ilgili esaslar, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’ nun 5.maddesinde düzenlenmiştir. Yine aynı kanunun 362.maddesi ile vergi mahremiyetine aykırı hareketlere karşı da uygulanacak ceza ve yaptırımlar ile bunların esasları düzenlenmiştir.
Vergi Usul Kanunu’ nun 5.maddesi şahıslar açısından vergi mahremiyeti konusunun sınırlarını dört bent halinde şöyle tanımlamaktadır.
Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar.
Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar.
Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler.
Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler
Ayrıca, konu bakımından da, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine müteallik olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususların açıklanmasını da ya bunlardan menfaat sağlanmasını yasaklamıştır.
4369 sayılı Kanunla, Maliye Bakanlığının mahremiyetle ilgili olarak açıklama yapabileceği hususlar genişletilmiştir. Buna göre Bakanlık; mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve cezalarını açıklayabilecektir. Yine aynı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 107.maddesindeki borcunu ödemede geciken, temerrüde düşen kişilerin ilanına imkan veren hüküm 4369 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kanunla, Vergi Usul Kanununda vergisini beyan etmeyenlerin ya da noksan beyan edenlerin teşhirine yönelik bir düzenleme yapılmıştır. [8] Buna ilave olarak 4369 sayılı Kanunla eklenen fıkra uyarınca, yaptıkları inceleme ya da adli veya idari soruşturma nedeniyle elde ettikleri bilgi ve belgeleri elde eden kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi anılan kanun maddesindeki yasaklar devam eder.
Mükellefle ilgili sırlar ve gizli kalması gereken tüm konular, verginin tahakkuk aşamasında Vergi Usul Kanunu’nda “vergi mahremiyeti” kurumu olarak hüküm altına alınmak istenmesi ile güvenlik duvarı örülmüştür. Diğer taraftan, verginin tahsil süreci ile ilgili olarak da 6183 sayılı AATUHK’da “sırrın ifşası” olarak yasal dayanak altına alınmıştır.
Vergi mahremiyeti kurumu, beyan esasına dayalı Türk Vergi Sisteminde, mükelleflerin vergi idaresine vergi ile ilgili verecekleri bilgilerin açıklanmayacağına güven duymaları ve bu sayede de doğru beyanda bulunmalarına hizmet etmek için getirilmiş bir düzenlemedir. [9]
Vergi mahremiyeti ihlali ve sırrın ifşası sayılmayan haller;
Aşağıda yazılı hususlarda yapılan iş ve işlemler “vergi mahremiyeti” olarak nitelendirilemezler.
Beyan edilen matrahların ilanı; Yıllık beyannamelerde mali idareye beyan edilen “gelir ve kurumlar vergisi” beyanı ile gösterilen matrahlar (zarar olsa dahi) ve bu beyanlar üzerinden tarh olunan Gelir ve Kurumlar Vergisi ile mükellefe ait diğer tanıtıcı bilgiler.
Vergi Levhası; 2365 sayılı Kanunla eklenen üçüncü fıkra ile, Mükellef tarafından vergi idaresine ödemiş oldukları vergiyi gösteren levhanın merkezlerine, şubelerine asılarak iş sahipleri ve kamuoyu tarafından kolayca görünmesinin sağlanması zorunluluğu.(6111 sayılı kanun ile vergi levhası asma zorunluluğu yerini vergi levhası alma ve bulundurma olarak yeniden düzenlenmiştir.
Maliye Bakanlığı Tarafından Vergi ve Ceza Miktarlarının Açıklanması; 293 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel tebliği ile “Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinleşen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktarları Maliye Bakanlığınca açıklanabilir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini mahalline devredebilir. Ayrıca kamu görevlilerince yapılan adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler verilebilir.
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanlar; 3418 sayılı kanunla eklenen fıkra gereği, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullananlardan tespit olunanlar kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve 3568 sayılı Kanunla kurulan birlik ve meslek odalarına bildirilmesi vergi mahremiyetini ihlal sayılmaz. Bu takdirde kendilerine bilgi verilen kişi ve kurumlar da bu maddede yazılı yasaklara uymak zorundadırlar. Maliye Bakanlığı bilgilerin açıklanmasıyla ilgili usulleri belirlemeye yetkilidir.” hükmünü içermektedir.
Bankalarca yapacakları Vergi Tahsiline ait bilgilerin verilmesi; Vergi ödemeleri açısından mükellef tarafından bankaya tevdi edilen her türlü bilgi ve belge vergi mahremiyeti kapsamında değerlendirilemez.
Sırrın İfşası sayılmayan haller; 6183 sayılı Kanunun 41.maddesi gereği, amme alacağı tahsil yetkisi verilmiş olan kamu kurumlarına, yapacakları tahsilata yardımcı olmak bakımından verilen bilgiler ile borcu olmadığına dair bilgi ve belgelerin alma zorunluluğu getirilmiş olan kuruluşlara verilen “borcu yoktur” yazısı sırrın ifşası olarak değerlendirilmemektedir.
Vergi Mahremiyetinin Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi;
Gelişmiş toplum modelinin bir gereği olarak, açıklık, şeffaflık, eşitlik ve demokratik hakların kullanılmasının bir gereği olarak kişilerin kamu otoritelerinden bilgi edinmesinin yolu, 4982 sayılı Kanun ile düzenlenmiş ve 24.04.2004 tarihinde 25269 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu meyanda mükellefler bilgi alma hakkını bu yasaya dayanarak talepte bulunarak kullanabilmektedirler. Tüm yurttaşlar ve bu kapsamda vergi mükellefleri 09/10/2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde tüm kamu kurumlarından (vergi idaresi dahil) bilgi edinme hakkına sahiptir ve kamu kurumları Kanunda belirtilen istisnalar hariç, her türlü bilgi ve belgeyi başvuranın yararlanmasına sunmakla yükümlüdür. Bu çerçevede mükelleflerin bilgi edinme hakkını kolaylaştırmak amacıyla Maliye Bakanlığı Bilgi Edinme Birimi oluşturulmuş ve internet aracılığıyla başvurma ve bilgi alma imkânı sağlanmıştır.[10]
En temel hak ve özgürlüklerden “bilgi edinme hakkı” sınırsız değildir. Kişilerin, vergi mükelleflerinin mali kayıtlarının güvenli bir ortamda bulunması bakımından devlete birtakım sorumluluklar yüklenildiğinden bazı bilgilerin bilgi edinme hakkı kapsamında sınırlı tutulması ihtiyacı hasıl bulmuştur. Bu sınırın yukarı ve aşağı kısmının, yani çerçevesinin nasıl çizileceği çok önem kazanmaktadır.
4982 sayılı Kanunda Bilgi edinme hakkının istisnaları;
Devlet sırrına ilişkin bilgi ve belgeler (Madde 16)
Ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin bilgi veya belgeler (Madde 17)
İstihbarata ilişkin bilgi ve belgeler (Madde 18)
İdari soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler (Madde 19)
Adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler (Madde 20)
Özel hayatın gizliliği (Madde 21)
Haberleşmenin gizliliği (Madde 22)
Ticari Sır (Madde 23)
Bilgi edinilmesi hakkının kullanılması konusunda kurum ve kuruluşların nasıl hareket edecekleri konusunda bazı usuller ile bunların süreleri yasa içerisinde ve yönetmelik çerçevelerinde belirlenmiştir. Özellikle bilgi edinilmesi hakkının devletin sırları ile ekonomik menfaatlerine ilişkin bilgi ve belgelerden olması nedeniyle reddedilmesi halinde bunu isteyen ilgililerin Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna itiraz etmesine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Bunun yanısıra, bilgi edinme hakkı reddedilen başvuru sahibinin genel hükümler çerçevesinde idari yargıya başvuru yolu açıktır. Bununla birlikte, bilgi edinme hakkının sınırları belirlenmiş ve açıklanması halinde kamunun zarar görebileceği bilgi veya belgeler ile kişilerin zarar görebileceği bilgi veya belgeler, bu kanun kapsamı dışında tutulmuştur. [11]
Bilgi Edinme Kanunun 23.maddesi şöyle demektedir; Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile, kurum veya kuruluşlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler, bu Kanun kapsamı dışındadır. Burada aslında birbirlerinin ticari sırlarını ele geçirerek haksız bir kazanç sağlamayı hedefleyen kişi ya da mükellefleri sınırlamaktadır. Bu engelleme ile mahrem olan mali ve ticari sırların hakkı ve yetkisi olmayan kimselerin eline geçmesi üzerine oluşacak süpekülatif bir takım iş ve işlemlerin önüne geçilmiş olunmaktadır. Böylece bir firma bir başka firmanın mali ve ticari verileri üzerine bilgi edinme hakkı kapsamında bilgi isteyemeyecektir. Bilgi Edinme Kanunu’da vergi mahremiyetini ihlal edici bir hüküm bulunmamaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere, Bilgi Edinme Kanunun vergi mahremiyeti kurumuna doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle vergi mahremiyeti kurumu varlığını sürdürmektedir.
Konuya ilişkin literatürde farklı görüş oluşmuştur;
Birinci görüşte, Gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışında tutulduğundan, VUK’nda yer alan vergi mahremiyetine ilişkin düzenlemeler esas itibariyle Bilgi Edinme Hakkında Kanun kapsamı dışındadır. Ancak VUK’nda vergi mahremiyetinin ihlali sayılmayacağı hüküm altına alınan bilgilerin Bilgi Edinme Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilerek, bu bilgilerin üçüncü kişiler tarafından istenmesi halinde kendilerine verilmesi gerektiği yönündedir.[12]
Bu konuda mevcut bir diğer görüşe göre de içinde yaşadığımız toplumun etrafında olup biten her şeyi sorgulayan ve denetleyen bir yapıya sahip olması gerektiği ve bu çerçevede, mükelleflerin vergi beyanlarına ilişkin bilgi ve belgelere ulaşılabilmesi, ticari sır sayılmayan ve servet düşmanlığına yol açmayacak bazı masum bilgilerin bilinmesinde hiçbir sakınca olmadığı, herkesin anayasal vergileme ilkesi olan mali güce göre vergi ödeyip ödemediğinin, toplumun bilgisine ve takdirine sunulması gerekliliğidir [13]
Sonuç: Vergi mahremiyeti esas itibariyle mükellefleri koruyan ve devlete yani vergi idaresine güvenin sağlanması amaçlayan bir yasal mevzuattır. Bilgi Edinme Kanunu ise kamu kurum ve kuruluşların tüm gelişmiş ve işleyen demokratik sistemlerde olduğu gibi, şeffaf, hesap verebilir, eşitlikçi bir anlayışla kişilerin bilgi isteme haklarını yasal güvenceye almaktadır. Günümüz teknolojik imkanların üstünlüğü, bilgi teknoloji ve sistemlerinin son derece gelişmiş olduğu, neredeyse hiçbir şeyin sır olarak kalamayacağı bir bilgi yargısı sistemi içinde, Devletin mükelleflere ait kamuya açık olacak şekilde vergilendirmeye ilişkin bilgilerin tutulduğu veri sahalarını oluşturmalı, kontrollü erişim sağlanarak ticari sır’ların ticari rekabet haline gelmesini, bu sayede “kaliteli ve iyi bir rekabetinde” üretim ve yatırım alanında ülke ekonomisine katkısı sağlanmalıdır.
————————————————-
[1] Ahmet EROL, Vergi Felsefesi, Devlet ve Vergi. – İstanbul : İSMMMO; 2011 266 s.; 24 sm. (İSMMMO yayınları; 140
[2] Westin,1967, http://m.friendfeed-media.com/da1c98faf9faa46aa7d37c81c6a529a9d9e3ed76
[3] Flaherty,1989 http://m.friendfeed-media.com/da1c98faf9faa46aa7d37c81c6a529a9d9e
[4] Ahmet EROL, Nuray ÖZIŞIK (http://www.vmhk.org.tr/?p=6212)
[5] Gülşen GEDİK, Vergi Mahremiyeti Kapsamındaki Bilgilerin Basında yayımlanması. Vergi Dünyası Dergisi, S.317/1
[6] Osman Selim KOCAHANOĞLU, Vergi suçları, Vergi Cezaları ve Kurtulma Yolları, Yaylacık matbaası, İstanbul, 1983, s.341
[7] Mehmet Ali ÖZYER, Vergi Usul Kanunun uygulaması, İpekyolu Matbaası, İstanbul, s.22
[8] Mehmet Ali ÖZYER, Vergi Usul Kanunun uygulaması, İpekyolu Matbaası, İstanbul, s.25
[9] Fatma Taş, Vergi Mahremiyetinin İhlal Suçu ve Değerlendirilmesi Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi,2007
[10] Haluk EGELİ, Mehmet DAĞ, Maliye Dergisi Sayı:163, Temmuz-Aralık 2012
[11] Şadi Çetin, vergi mahremiyeti abartılıyor, alomaliye 17.10. 2003
[12] Ahmet AK Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Vergi mahremiyeti.
[13] Serkan Ağar, Vergi Mahremiyeti vs. Bilgi Edinme Hakkı vs. Ankara Barosu Dergisi, 2012/2