VEKİLLERDE OLMASI GEREKEN NİTELİKLER
Vekaleten atamalarda en önemli koşul, vekalet edilecek görevin bir kadroya bağlı olması, kısaca kadronun bulunmasıdır. Vekalet, memura değil boş veya geçici olarak boşalmış memuriyet kadrosuna yapılmaktadır. Bu nedenle, asil memurda aranan şartlara vekillerinde haiz olması gerekmektedir. Ancak memurların vekaleti ile açıktan atananların vekaletini ayrı ayrı değerlendirmek gerekir.
Danıştay Üçüncü Dairesinin 02.11.1977 tarih ve E:77/1117, K.77/1035 sayılı kararına göre, bir görevin vekaleten yürütülmesi halinde görevin nitelikleri değişmeyeceğinden, bir görevi vekalet yürütenlerin asil memurun tüm yetkilerini taşımasının gerekliliği ve hizmetin yürütülmesi için vekil olarak atanacakların asilde aranacak tüm koşullara sahip olmasının zorunlu olacağı belirtilmiştir.
Açıktan vekalet görevine atananların DMK’nın 48 inci maddesinin A fıkrasında belirtilen genel şartlara haiz olmaları gerekmektedir. Bu şartlar:
a- Türk Vatandaşı olmak,[1]
b- Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,
c- Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,
d- Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
e- Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak,
f- Askerlik durumu itibariyle;
- fa) Askerlikle ilgisi bulunmamak,
- fb) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,
- fc) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
g- 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü bulunmamak.
Yukarıda belirtilen şartlar, memurlar için belirtilen genel şartlardır. Halen memurluk yapanlar zaten bu şartlara sahiptirler. Fakat açıktan atanan vekillerin bu şartlara sahip olup olmadıklarına bakılmalıdır. Bir kadroya açıktan atanan kimsenin vekalet ettiği görevi yapabilecek kapasiteye sahip olması gerekmektedir. Daha açık bir deyimle, bir kadroya açıktan veya memurlar arasından vekil olarak atanan kimsenin vekalet ettiği görevin gereklerini biliyor olması, yani asil memurun yerini dolduracak, onu aratmayacak bilgi ve yetenekte olması gerekir.[2] Ayrıca, vekilin sicil durumu, sevk ve idare yeteneği ve güven vermesi gibi tali unsurlar açısından kendisinde olumlu kanaatlerin oluşması da gerekir.[3]
Kurum içinden veya kurum dışından boş veya dolu kadrolara vekaleten atanacaklarda aranılacak şartlar, 99 seri nolu DMK Genel Tebliği[4] ile belirlenmiştir. Bu Tebliğ uyarınca,
1) 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin DMK’nın 68 inci maddesinde belirtilen şartlara sahip olmaları,
2) 5-15 inci dereceli kadrolara vekalet edeceklerin öğrenim durumları itibariyle yükselebilecekleri dereceyi geçmemek şartıyla vekalet ettirilecekleri kadro derecesinin, kazanılmış hak aylık derecesinin üç üst derecesinden fazla olmaması,
Gerektiği belirtilmiş, asilde aranan şartlara sahip memur bulunmadığı takdirde hizmetin aksamadan yürütülmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir görevin öncelikle varsa yardımcıları yoksa asilde aranan şartlara en yakın personel tarafından tedviren gördürülmesi mümkün görülmüştür.
657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin altıncı fıkrasında, “…boş kadrolara ait görevler lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekaleten gördürülebilir.” denilmektedir. Söz konusu maddenin diğer fıkralarında “vekaleten atama” deyimleri kullanıldığı halde sadece bu fıkrada “vekaleten gördürme” deyimi kullanılmıştır.
“Vekaleten gördürme” uygulamada “tedviren gördürme” şeklinde tezahür etmektedir. Tedviren gördürme boş kadrolara yönelik idari bir tasarruftur.[5]
Bir görevin “vekaleten” yürütülmesi ile “tedviren yürütülmesi personel hukuku açısından aynı değildir. Her iki durumda da görevin yürütülmesi söz konusudur. Ancak, 657 sayılı Kanunun vekalet ücretinin ödenmesine ilişkin 175 inci maddesine göre, tedvir dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, Sayıştay Başkanlığının Maliye Bakanlığına gönderdiği 08.01.1992 tarih ve 357488/7 sayılı yazısında; “… Sayıştay Genel Kurulunun 3.5.1979 tarih ve 3991/1 sayılı kararında da açıklandığı üzere, 657 sayılı Kanunun değişik 86 ncı maddesinde vekil olarak atanacak kimselerde aranacak nitelikler belirtilmemiştir. Atama, usulüne uygun yani yetkili makam tarafından yapılmış ise, vekil bu atama işlemine (onayına) istinaden bir taraftan asilin yetkisine sahip olurken diğer taraftan vekalet görevi için öngörülen haklardan istifade eder.
Her ne kadar 99 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde vekil olarak atanacaklarda aranacak şartlar açıklanmış ise de, bu şartların atama işlemi sırasında yetkili makam tarafından aranması gerekir. Yoksa, mali hakların ödenmesi sırasında, vekilin asilin şartlarına haiz olmadığı ileri sürülerek ödeme yapmaktan kaçınılamaz.” denilmektedir.
Bu nedenle, idare tarafından usulüne uygun olarak yapılan atamalarda vekil, 99 seri nolu DMK Genel Tebliğinde belirtilen şartları haiz olmasa bile Sayıştay Genel Kurulunun 3.5.1979 tarih ve 3991/1 sayılı kararına göre, vekil memurlara yapılacak vekalet aylığı ve diğer mali haklardan yararlanabilecektir.