Tedavüle giren paranın satın alma gücü ile para basmanın maliyeti arasındaki fark senyoraj geliri olarak adlandırılır. Örneğin, 200 TL’nin nominal değeri ile basım maliyeti arasındaki fark devletin elde ettiği senyoraj gelirine tekabül eder. Monetarist yaklaşıma göre, devlet, enflasyon endişesi taşımaksızın, ekonomik büyümeyle aynı hızda para basabilir ve senyoraj geliri elde edebilir.
PARA POLİTİKASI VE SENYORAJ. Senyoraj, genel anlamda “paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki farktır.” Bu farkın devletin kasasına gelir olarak girmesiyle devlet, vergi gelirlerinin dışında ciddi bir gelir daha elde eder.
Senyoraj nedir?
Senyoraj, genel anlamda “paranın üretim maliyeti ile üzerinde yazılı değer arasındaki farktır.” Bu farkın devletin kasasına gelir olarak girmesiyle devlet, vergi gelirlerinin dışında ciddi bir gelir daha elde eder.
Senyoraj (senyoraj geliri) devletin para basma hakkını elinde bulundurması neticesinde elde ettiği gelirdir.
Paranın nominal değeri ile basım maliyeti arasındaki fark senyoraj geliri olarak isimlendirilmektedir.
Devletin para basma neticesnde üretim karşılığı olmaksızın gelir elde etmesi, üretilmiş kıymetlere karşılıksız ortak olması anlamına gelmektedir. Karşılıksız bu ortaklık neticesinde birileri de gelir kaybetmemketdir ki; basılan para neticesinde dolaşımdaki para bollaşmadan dolayı belirli miktarda değer kaybedecektir. Dolayısı ile cebinde para olanlar, devlete hissetmeselerde kaynak aktarmış olacaklardır. Buna da enflasyon vergisi
denilmektedir.
Netice itibariyle, devletin para basarak enflasyon vergisi aracılığı ile gelir elde etmesi senyoraj olarak isimlendirilir.
Eski dönemlerde, altın para sisteminde altının itibari değeri ile maddi değeri arasında bir fark bulunmadığı için, para otoritesi olan devletin senyoraj geliri elde etme imkanı yoktu. Paranın maden değeri düşürülerek elde edilebilecek senyoraj geliri ise, paraya olan güveni azaltacağı için, hem içeride, hem de dışarıda ticareti olumsuz etkilemekteydi.
Bu tür para sistemlerinin zamanla yerini kâğıt yani itibari paraya bırakması devletlerin de senyoraj geliri elde etmesine olanak sağlamıştır.
Senyoraj geliri devletlerin hükümranlık hakkını ifade eder. Devletler coğrafyalarında elde edilen hizmet ve üretim karşılığında senyoraj geliri elde etme hakkına sahiptir. Devletler, elde ettikleri bu kârı vatandaşına hizmet olarak kamu harcamalarında kullanır.
Aynı zamanda devletler, halkının emek ve üretiminin kârı ortada olmadığı halde bu hakkı kullanabilirler. Senyoraj geliri elde edebilirler. O takdirde mal ve emek mukabili olmayan emisyon artışı talebi arttırır. Bunun neticesi talep enflasyonu meydana gelir. Bu takdirde devlet talebin önüne kontrol mekanizması ile geçerek enflasyonu önler
Devlet tarafından basılan kâğıt paranın maliyetinin çok düşük olması nedeniyle, maliyet ile yazılı değer arasındaki fark çok yüksek olmakta bu sayede devletler yepyeni bir gelir imkanına kavuşmaktadır.
Senyoraj geliri kamu harcamaları ile halka hizmet olarak aktarılacağı için, devletlerin senyoraj geliri elde etmesi halkın emeğinin kendisine hizmet olarak dönmesidir.
Ülkelerin kalkınmasında kaldıraç vazifesi gören senyoraj gelirine globalleşme adına karşı çıkanlar yerli paranın yerine, yabancı ve maliyetli paranın ülke ekonomilerinde dolaşımda bulunmasını savunmaktadırlar.
Globalleşme adına Merkez bankalarına senyo-raj geliri elde etme hakkına yasak getirilen devletler, üretimlerinin karşılığı kendi paralarını piyasaya sürmek yerine, piyasadaki para talebini faizle alınan yabancı para ile karşılamaktadırlar.
Globalleşmenin bir ayağı özelleştirme, bir diğer ayağı ise senyoraj gelirine getirilen yasaktır.
Gelişmiş ülkeler, IMF ve Dünya Bankası kanalı ile gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarına emisyon yasağı getirmekle, devletlerin senyo-raj gelirinden mahrum kalmalarına sebep olduğu gibi, aynı zamanda piyasalardaki emisyon açığı ‘hard currency’ ile kapatıldığı için, bu devletlerin gelirlerini kendilerine transfer etmişlerdir.
Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarını ba-ğımsızlaştırarak senyoraj geliri elde etmelerine yasak getirilmesinin, bu ülkelerin sömürülmesi demek olduğunu yıllarca çeşitli TV programlarında ve makalelerde ifade ettik.
Yıllardır ortaya koyduğumuz gerçekler, artık Türkiye’de ve dünyada sahasında saygın isimler tarafından da ifade edilmektedir. T.C. Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner, 24-26 Mart 2005 tarihli Milliyet gazetesindeki makalelerinde gelişmekte olan ülkelerin senyoraj geliri elde etmesine müsaade edilmediğine, bunun yerine gelişmiş ülkelerin o ülkeler adına senyoraj hakkını kullanıp ‘hard currency’leri dolaşıma sokarak gelişmekte olan ülkelerden vergi aldığına dikkat çekmiştir. Yaman Törüner şöyle diyor:
“Merkez bankacılığı, ateş ve tekerlekle beraber dünyada yapılan en büyük üç icattan biridir. Merkez bankaları sayesinde, devletler para basar ve bastıkları para kadar “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bastıkları para kadar halktan vergi toplamış olurlar. Bu açıdan bakıldığında, Merkez bankaları devletlerin bir parçasıdır ve prensip olarak devletten bağımsız olamazlar.
Diğer bir deyişle, Merkez bankalarının bağımsız olmaları, kendi devletlerini değil, kapitalist sistem yöneticilerini dinlemeleri anlamına gelir. Bir devlet, zaten kapitalist sistem yöneticilerinin isteklerini yerine getirmeye hazırsa, o devletin de onayıyla merkez bankası bağımsız yapılır. Asıl “senyoraj” gelirini, gelişmiş ülkeler Merkez bankaları elde eder.
Bu gelirin kontrollü biçimde elde edilmesi için gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının bağımsız olması, bağımsızlığın prensip edinilmesi, yani kendi devletlerinin çıkarlarını fazla korumamaları şarttır. Gelişmiş ülke merkez bankaları gerçek değişim aracı sayılan “hard currency” basarlar. Gelişmekte olan ülkelerin halkları, karşılıksız basılan “hard currency”leri ödeme, tasarruf ve borç alma aracı olarak kullanırlar. Gelişmekte olan ülkelerin bağımsız merkez bankaları da “hard currency” üzerinden döviz rezervi bulundururlar. “Hard currency” basabi-len merkez bankaları, kendi ülkelerinde talep edilenin katlarca fazlası kadar dışarıdan para talebiyle karşılaşırlar. Dışarıdan olan para talebi kadar da karşılıksız para basıp, başka ülke halklarından “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bir bakıma gelişmiş ülkeler, merkez bankaları aracılığıyla gelişmekte olan ülke halklarından vergi alırlar.”
Yabancıların gelişmekte olan ülkelerden aldıkları verginin diğer bir biçimi, onları borçlandırma yoluyla gerçekleştirilir.
Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü aslında yabancıların aldığı “senyoraj”dır. Bu “senyoraj” genellikle bankalar aracılığıyla tahsil edilir. Borçlandırma iç ve dış borçlar aracılığıyla yapılır. Ülkelere borçların rahatlıkla ödenip ödenmeyeceği konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verilecek kredilere faiz uygulanır.
Devletlerin iç borçlarının önemli bir bölümü de yabancılar tarafından verilir. Buna sıcak para deniliyor. Dış borçların çok önemli bölümü de yabancılar tarafından karşılanır.
Borç vermede kullanılan “hard currency”, gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından basılmış paralardır. Gerçekte, baskı masrafı dışında bir gideri yoktur. Gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları ve ticari bankaları rezerv adını verdikleri “hard cur-rency”lerini gelişmiş ülke bankalarında tutar. Sonuç olarak, her ülkeye aslında kendi parası borç verilir. Alınan borcun çoğu da borcu veren yabancı ülkeden mal almakta kullanılır. Böylece, alınan borç vadesi beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tekrar borç olarak verilir. Merkez bankaları iç ve dış talepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratırlar. Yani, talep kadar basılan para enflasyon yaratmaz. Ancak, dış talep kadar karşılıksız “hard currency” basan gelişmiş ülke merkez bankaları, para bastıkları halde enflasyona neden olmazlar.
Talebin üstünde para basarak yaratılan enflasyon, bir çeşit vergidir ve toplumu fakirleştirir.
Enflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koruyacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar gelirli halkın sırtına biner. Zenginlerin aldıkları tedbirler arasında, paralarına yüksek reel faizler almak, servetlerinin bir bölümünü yurtdışında tutmak, enflasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardır.”
Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yapmalarına rağmen refah düzeyini arttıramamaktadırlar.
Ancak kendi parasını o ülkenin yerli parasının yerine devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi refah seviyelerini arttırmaktadırlar.
Gelişmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalışarak işin cefasını çekerken, bu üretimin karşılığı senyo-raj geliri elde eden gelişmiş ülkeler işin sefasını sürmektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler piyasalarının ihtiyaç duyduğu parayı dışardan faizle temin ederler.
Bir ülkenin kendi Merkez bankasında başka bir ülkenin parasını bulundurması veya kendi topraklarında dolaşıma sunması o ülkeyi finanse etmesi demektir.