Nesnel gerçeklik, insanların duygularından, isteklerinden, yarar ve çıkarlarından, umutlarından ya da korkularından bağımsız olarak var olan gerçekliktir. Ama her insanın farklı kişisel yazılımı olan zihin haritası, nesnel gerçeğin algısını koşullayıp yönlendirerek onu öznel algıya dönüştürür. Öznel algı da, insanın duygularını, isteklerini, yarar ve çıkarlarını, beklenti, umut ve korkularını içerir. Nesnel olmayı en çok başaran insanlar da, öznel algılarını en aza indiren, nesnel gerçekliğe en çok yaklaşan insanlardır.
Nesnel gerçek deyimi gerçek deyimiyle anlamdaştır, nesnenin kendisini dile getirir, eş deyişle bilme konusu olan her şey’dir ve tek sözle dışımızdaki dünya’dır. Bu anlamda özdek deyimiyle de anlamdaştır, çünkü insan zihninin dışında varolan her şey özdektir. Her üç deyim de (nesnel gerçek-gerçek-özdek) insan bilincinden bağımsız olarak insanın dışında var bulunan bütün şeyleri dile getirir. Dokunduğumuz bir ağaç, bir taş olduğu gibi, özdeğin özellikleri olan devim, zaman, uzay, doğa yasaları, sosyo-ekonomik yasalar vb. da nesnel gerçek-gerçek-özdektir. Çünkü bütün bunlar insan bilincinin dışında var’dırlar. Bütün bunlar insan bilincinde yansımakla nesnel hakikat olurlar. Evren bir nesnel gerçek olarak vardır, insan bilinciyse bu nesnel gerçeğin yansısıdır. Nesnel gerçek-gerçek-özdek kavramları evrenin bütün özellikleri, biçimleri, görünüşleri ve belirtileriyle birlikte tümünü dile getirir.
Nesnel gerçek’in insanın dışındaki varlığı İngiliz düşünürü Berkeley’e gelinceye kadar yadsınmamıştı.
Nesnel gerçek deyimini düşünen özneden bağımsız olarak var olan anlamında ilkin yanlış varsayımlar içinde de olsa Kant kullanmıştır.