Bir getirinin faiz olabilmesi için kazancın önceden belli olması ve paranın karşılığında para kazanılması gerekir. Örneğin klasik bankalar belli bir faiz karşılığında mudilerden para toplamakta ve yine ilan edilen faiz oranlarında nakit kredi olarak ihtiyaç sahiplerine sunmaktadırlar. Kâr payında ise halktan para toplanırken belli bir gelir taahhüdünde bulunulmadığı gibi ana para garantisi dahi yoktur.
Kredilerdeki fark da şöyledir: Katılım bankaları kredi kullandırırken müşteriye doğrudan nakit ödeme yapmazlar. Ödemeyi fatura karşılığında ve kredi müşterisinin işletmesi için ihityaç duyduğu malı satan satıcıya yaparlar. Ödmeyi yaptıktan sonra üzerine kar paylarını ekleyerek müşteriyi borçlandırır ve müşteriden taksitler halinde tahsil ederler. Böylece finansman, malın peşin alınıp üzerine kar payı konarak vadeli satımı şeklinde yapılmış ve yapılan işlem, ikrazat (nakit ödeme) şeklinde değil, ticaret şeklinde gerçekleşmiş olur. Bu yöntem aynı zamanda verilen kredinin amaç dışı, verimsiz ve spekülatif alanlara gitmesini önleyen ve kayıt dışını kayda alan ideal bir finansman yöntemidir. Diğer taraftan, katılım bankaları bazı konulara, örneğin alkollü içeceklerin, tütünün üretim ve satışı ile uğraşanlara kredi kullandırmazlar. Faizli enstrümanlara yatırım yapmazlar, faizli işlemlere yer vermezler.
Vadeli olarak yatırılan tasarruf hesaplarına dağıtılacak kâr, fon kullandırma faaliyetlerinin neticesinde oluşan net kâr seviyesine bağlıdır. Toplanan fonlar, para cinsine göre USD, EUR ve TL havuzlarda toplanır. Fon kullanmak isteyen müşteriye talep ettiği para cinsi ve vade grubuna göre ilgili havuzdan fon kullandırılır ve bu işlemden doğan kâr (veya zarar) da prensip olarak ilgili havuza dağıtılır. Dağıtılan kâr, günlük veya haftalık bazda hesaplanır ve her hafta başında ilan edilir.
Burada normal ticari hayatta rol oynayan fiyat saptama kıstasları aynen dikkate alınır. Katılım Bankaları genel olarak aşağıdaki koşulları dikkate alarak kullandırdığı fonlardan alacağı kâr marjını tespit ederler:
• Yapılan işin veya satılan malın piyasadaki kâr haddi, peşin ve vadeli alım satım fiyatı,
• Katılım Bankalarının elindeki paranın (Mal alım veya yatırım gücünün) miktarı,
• İş yapılan müşterinin pazarlık gücü (ölçeği, sağlamlık derecesi, yapılan işin hacmi, müşterinin devamlılığı ve bankaya sağladığı diğer faydalar)
• Enflasyon oranı,
• müşterinin yönelebileceği alternatif finansman kaynaklarının maliyeti, çalışılan sektörlerin genel durumu,
• Tasarruf sahiplerinin beklentileri, Genel bir değerlendirme ile kâr hadleri tespit edilir ve dönem dönem şartlara göre kâr hadleri değiştirilir. Ülke ekonomisi bir bütün olduğuna göre, burada piyasada oluşan kâr hadlerinin çok altında veya çok üstünde kâr tespit etmek mümkün değildir. Nihayetinde reel sektörde faaliyet gösterilmekte olup, kâr hadlerini de piyasa belirlemektedir.
Katılım bankaları kullandırdığı fonları nasıl garanti altına alıyor?
50 Yeni Türk Lirasının altındaki hesap, alacak ve emanetler için böyle bir uyarı zorunluluğu bulunmamaktadır.
Zamanaşımına uğrayan hesap, hak ve alacaklar konusunda daha sonra nasıl bir süreç izlenir, hak sahipleri alacak ve emanetlerini en geç ne zamana kadar alabilirler ?
Bankalar tarafından kendi internet sitelerinde ilan edilen zamanaşımına uğramış her türlü katılım fonu, emanet ve alacaklardan Mayıs ayının 15 inci gününe kadar hak sahibi veya mirasçıları tarafından aranmayanlar, kâr payları ile birlikte Mayıs ayı sonuna kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilir. Sözkonusu katılım fonu, emanet ve alacaklar, kâr payları ile birlikte devir tarihi itibariyle adıgeçen Fon tarafından gelir kaydedilir.
Dolayısıyla, zamanaşımına uğrayan katılım fonu, emanet ve alacaklar, hak sahibi veya mirasçılar tarafından en geç, bu hesapların Fon’a devir zorunluluğunun başladığı Mayıs ayının 15 inci gününe kadar ilgili bankadan talep edilebilir. Bu tarihten sonra ilgili banka veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan bu hesapların talep edilme imkanı bulunmamaktadır.
Ülkemizde bu yazının yazıldığı tarihte bulunan katılım bankaları şunlardır.