İş Kazaları ve İç Denetim Uygulamaları
İletişim ve teknolojinin bu kadar üst düzeyde olduğu bir dönemde hem bireyler ve hem de işletmeler çok dikkatli olmak zorunda. Bir küçük hata ile koca şirketlerin kağıttan kaplanlar gibi yerle bir olduğunu gördüğümüzde sosyal medyanın gücünü daha net değerlendirmiş olduk.
Ülkemizin önemli ve güzide sivil toplum örgütlerinden birisi de iç denetçilerin meslek örgütü olarak 1995 yılında kurulan Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE). TİDE, iç denetim mesleğinin ve profesyonellerinin uluslararası standartlar ile uyumlu, küresel seviyede yetkin uygulamaları için güvence oluşturmaktadır.
Ülkemizin önemli sivil toplum örgütlerinden birisi olan TİDE, XVIII. Türkiye İç Denetim Kongresinde ‘İtibar Gelecektir-Kurumsal İtibarın Yönetilmesinde İç Denetimin Stratejik Rolü’ temasını işledi.
TİDE Yönetim Kurulu Başkanı Gürdoğan Yurtsever’in konuşmasında dile getirdiği; teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmelerin itibarı korumayı daha güç hale getirmesine ilişkin görüşlerine katılmamak mümkün değil.
Başta Sorboune Üniversitesi Profesörü Jean Paul Louisot olmak üzere, Larry Hubbard, Pelin Altındal, Burak Sadıç, Ali Yılmaz Kumcu, Hakan Aytekin, Naciye Kurtuluş Sime, Ali Kamil Uzun, Fatih Öztürk, Dr. Resul Kurt ve Serdar Kuzuloğlu gibi konuşmacılar kurumsal itibarın yönetilmesini ayrıntılı olarak ele aldı.
İş güvenliğine denetim şart!
Benim de “İş Ve Sosyal Güvenlik Kanunlarındaki Değişiklikler Ve İç Denetim Departmanlarının İş Kazalarını Önlemedeki Rolü” başlığıyla ele aldığım sunumumda iç denetim ve iş sağlığı ve güvenliği hususlarını işletmelerin kurumsal itibarlarının değerlendirilmesi açısından değerlendirdim.
İç denetim birimlerinin görevi ve sorumlulukları arasında iş sağlığı ve güvenliğinin alınması yönündeki düşüncemin işletmelere ciddi avantajlar sağlayacağını düşünmekteyim.
2014 Yılına Kadar bir işletmenin bir iş kazası sonrasında itibarının ciddi şekilde yaralanabileceğini düşünmez, iş kazalarının sadece ceza davaları, maddi-manevi tazminat davaları ve SGK’nın rücu davaları ile değerlendirirdik.
2014 yılında yaşanan ve hepimizi ciddi şekilde etkileyen iş kazaları bizlere işletmelerin ticari itibarlarının da iş kazalarından olumsuz yönde etkilemiştir. Çok sayıda çalışanın hayatını kaybettiği iş kazalarının bir işletmeyi ve şirketi hem itibar ve hem de manevi olarak bitirebileceğini göstermiştir. Yazının başlığında da belirttiğim gibi, itibarı hırsızlar çalmıyor. İşletmeler itibarlarını kendi çabalarıyla kaybediyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği de bu kapsamda iç denetimin önemli bir değerlendirme konusu olmalıdır. Önlemek ödemekten her zaman daha kolay, daha insancıl ve daha ucuzdur.
İş kazalarının yüzde 98’inin eğitim ve ekipman sağlanmasıyla önlenebilir olduğunu düşündüğümüz takdirde iç denetimin bu yönde önemli bir katma değer sağlayabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
İç denetimin fonksiyonu
İç denetimin en önemli fonksiyonu, işletmeler ve idareler için yasal yükümlülüklerden kaynaklanan risklerin ortadan kaldırılmasıdır. İşletmeler için;
-Vergi ve Finansal mevzuattan doğan riskler,
-İş Hukuku ve Sosyal Güvenlikten kaynaklanan riskler ve,
-Diğer yükümlülüklerden doğan riskleri bulunmaktadır. İç denetimin bu anlamda bu riskleri ortadan kaldıracak iş ve eylemlerde bulunması önem taşımaktadır.
İşçi ve işveren anlaşmazlıkları
İşyerlerinde çalışanlarla işverenler arasında yaşanan anlaşmazlıkların başlıcaları;
– İhbar ve Kıdem Tazminatı,
– Fazla mesai, UBGT, HT çalışma ücretleri,
– Kullanılmayan yıllık izinlere ait ücret alacakları,
– İşe iade davalarından kaynaklanan boşta geçen süreye ait ücret ve işe başlatmama tazminatı,
– Mobbing davaları
– Eksik ödenen SGK primlerine ilişkin hizmet tespit davaları,
– İş Kazalarından ve Meslek Hastalıklarından doğan maddi-manevi tazminatlar,
olarak sayılabilecektir. Bu noktada iç denetimin hatalı işyeri uygulamalarına yönelik düzeltici işlemlerinin bu yargısal süreçleri azaltabileceği ve iş barışına katkı sağlayabileceğini ifade etmek mümkündür.
Resul kurt