I-GENEL OLARAK
İdare toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılayarak kamu yararını gerçekleştirmek için çeşitli faaliyetlerde bulunur. İdare bu fonksiyonlarını yerine getire bilmek için,kamu yararını sağlayabilmek için kamu gücü kullanır. Yine idare bu işlemleri yerine getirirken tek taraflı işlem yapabilme ve kişilerin hukuki durumunu ilgilinin rızası hilafına değiştirebilme gücüne sahiptir.
İşte idare diğer devlet kurumlarından farklı olarak çeşitli işlemler ve sayısız eylemlerde bulunur. Bir takım hukuki tasarruflarda bulunduğu gibi çeşitli maddi ameliyelerde de bulunur. İdare bir kamu tüzel kişisi olduğu için bu işlem ve eylemler idarenin nam ve hesabına kamu görevlileri olan gerçek kişiler tarafından icra edilirler. İdarenin bu tek taraflı icra yeteneği nedeniyle idarenin tutum ve davranışları özel kişilerle kıyaslanmayacak kadar sıkı kayıt ve şarta tabi tutulmuştur. bu kayıt ve şartlar idarenin kendi insiyatfine bırakılmamış önceden tayin ve mevzuat olarak tesbit edilmiştir.
Anayasa 6. Madde ‘hiç kimse ve organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.’ Yine A.Y. 123. Maddesi ‘İdare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür ve kanunla düzenlenir.’ Demekle kanunilik ilkesini benimsemiştir.
Bu iki anayasal ilke benimsendiğinde buna göre idarenin tüm işlem ve eylemlerinin dayanağının kanunda bulunması gerektiğidir. Bu cümleden olmak üzere Türk idaresi kanundan sarih veya zimmi olarak kuvvet almadan doğrudan Anayasaya dayanarak işlem tesis edip eylemde bulunamaz.
III-İDARİ İŞLEM ve EYLEMLER
A-İDARİ İŞLEMLER
İdari işlem deyimi idari tasarruf anlamında kullanılmakta olup : idari işlem deyimi ‘idari makamlar tarafından gerek tüzük ve yönetmelik gibi objektif düzenleyici tasarrufları ve gerekse bunların ve kanunların uygulanması zamanında;karar, muamele ve başka adlar altında idari maksatlarla tesis olunan her çeşit hukuki tasarruflardır.’ Bu tasarruflar doğal olarak idarenin tek yanlı tasarruflarıdır. İdari işlemlerin en belirgin özelliği ilgililerin isteğine bağlı bulunmamasıdır. Bir idari işlemin yargı denetimine tabi olabilmesi için:
Bu işlemin etkili bir işlem olması
işlemin idari kesinlik kazanması
idarenin işleminin idari bir işlem olması
Açıklandığı üzere idarece tesis edilen işlemlerin hepsi idari davaya konu olabilecek nitelikte değildir. Ancak idarenin tek yanlı irade beyanı ile hukuki durumda değişiklik yapan,kesin,uygulanabilir nitelikteki idari işlemler;menfaati ihlal olunanlar tarafından,iptal ve tam yargı davasına konu edilebilirler.
B- İDARİ EYLEMLER
İdari eylem ise:İdarenin fizik alanda değişiklik yapan iş,hareket,ameliye ve çalışmalardır. İdari işlemler hukuk alanında sonuç doğurduğu halde eylemler fizik alanda sonuç doğurur. Gerçi idari eylemlere de bazı hukuki sonuçlar izafe edilir ve hukuki sonuç doğururlar. Fakat bu etki ve sonuçlar eylemin bizatihi ve kendiliğinden doğurduğu hükümler olmayıp hukuk düzenin ilgililere tanıdığı hak ve yetkilerin kullanılması yani irade açıklaması ortaya konabilir. Diğer bir deyişle eylemler hukuk kurallarının öngördüğü etki ve sonuçların şartı fakat doğrudan amili değildir.
C-İDARİ İŞLEM VE EYLEM ARASINDAKİ FARKLAR
İdari işlemleri yapmaya yetkili organları hukuk kuralları tespit ve tayin etmiştir. Hangi kamu görevlisinin idari işlem tesis edeceği sınırlı ve sayılı olarak belirtilmiştir. İdari eylemler ise kural olarak kamu görevlilerinin tümü tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu husus tüm kamu görevlileri ödevlidir denilebilir. Bunun gibi idari işlemler kumu görevlilerinin yetki alanına idari eylemler ise ödev alanına yönelmiş olduğu söylenir.
İdari organ ve makamlar işlem tesis etme yetkisi ile donatılmış idari personel ise idari eylemlerde bulunma görevi ile yükümlü tutulmuştur. İdari işlem tesis etme yetkisine sahip makam ve organlar nispeten sınırlı olmaları nedeni ile bu tür işlemlerin sınıflandırılması kolaydır. Bu tür işlemler daha sıkı kayıt ve şarta bağlanmış olup sıkı bir kanunilik ilkesi vardır. İdari eylemler ise sayı itibari ile çok olduğundan tasnifi mümkün değildir. Bu konuda farlı bir tanımda: idari eylemler hukuk alanında değişik yapmaya yönelik irade beyanına dayanmayıp maddi alanda idarenin bilerek veya bilmeden değişiklik meydana getiren hareketleri ve idari faaliyetler sırasındaki fiili durumları ifade etmektedir.
İdari eylemler bir idari işlemin uygulamasına ilişkin olabileceği gibi doğrudan icra edilen fiili durumlarda olabilir. İdari işlemleri ancak belli ve sınırlı irade açıklamaya yetkili kamu görevlileri yapabilirken;idari eylemler herhangi bir kamu görevlisi tarafından yapıla bilir. Ancak bazı eylemler meslek mensupları tarafından yapılabilir.
III- İDARENİN SORUMLULUĞU
A-GENEL OLARAK
İdarenin sorumluluğu,yürüttüğü faaliyetlerin tabi olduğu hukuki rejime göre değişmektedir. İdarenin özel hukuka faaliyetlerinden dolayı sorumluluğu özel hukuktaki sözleşme ve haksız fiil sorumluluğudur.
İdarenin idare hukukuna tabi faaliyetlerinden dolayı yaptığı eylem ve işlemlerden dolayı meydana gelen zararlardan sorumluluğu idari sorumluluktur. İdarenin yaptığı eylem ve işlemlerden dolayı sorumlu olması çağdaş hukuk devleti kuramının bir gereğidir.
B- İDARENİN SORUMLULUĞUNUN POZİTİF DAYANAKLARI
İdarenin yaptığı işlem ve eylemlerden dolayı sorumlu tutulması Türk mevzuatında ilk önce 1961 A.Y. ´nın 114.maddeside bahsedilmiş 1982 A.Y ´sı madde 125 İdare kendi işlem ve eylemlerinden dolayı doğan zararı ödemekle yükümlüdür .Böylece idarenin geniş anlamda sorumluluğu kabul edilmiş;idarenin hangi hukuki rejime tabi olacağı belirtilmeden genel sorumluluğuna gidilmiştir. A.Y. 125/1 idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. A.Y.40 madde anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama gecikmeden başvurma hakkı vardır.
Kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zararda kanuna göre devletçe tazmin edilir. Devletin ilgili kişiye rücu hakkı saklıdır.
Bu konuda yine anayasanın başlangıç hükümleri A.Y.15 madde 657 sayılı D.M.K 13.madde,2577 sayılı kanunun 12,13,42. Maddeleri,Danıştay kanunun 24. Maddesi,A.Y.İ.M. kanunun 24,43 maddeleri ve diğer kanun ve mevzuattaki hükümler idarenin sorumluluğundan bahsetmektedir.
İdarenin tutum ve davranışlarından dolayı meydana gelen zararların hangi şartlar dahilinde tazmin edileceği ,idarenin hangi sorumluluğunun özel hukuk hükümlerine,hangi tür sorumluluğunun idare hukuku hükümlerine tabi olacağı hususları idarenin sorumluluğu kavramı içinde tartışılmaktadır.
C-ÖZEL HUKUKTA SORUMLULUK
Hukuk düzenin onayladığı ve izin verdiği eylemlere:Hukuka uygun fiiller, hukuk düzeninin hoş görmediği ,yapılmasını istemediği ve müeyyide öngördüğü fiiller: Hukuka aykırı fiillerdir. Hukuk düzenleri bu fiilleri ika edenleri meydana gelen zarardan mesul tutmaktadır.
Bir şahsın diğer bir şahsa fiilinden ötürü meydana gelen zarardan sorumlu olup bu zararı tazmin etmesine hukuki sorumluluk denir. Bu sorumluluk esas itibari ile mal (mamelek)sorumluluğudur. Bu tür sorumluluğun doğuş şekline göre üç gruba ayrılır.
a-Kanuni sorumluluk:Kanundan doğan hukuki ilişkilerin ihlal edilmesi halidir.(evlilik ,velayet,vesayet vb. ilişkiler.)
b-Akdi sorumluluk:Hukuki muameleden özellikle bir akitten doğan borçların yerine getirmeyen kişinin tazminle yükümlü olması hali
c-Haksız fiil sorumluluğu:Taraflar arasında gerek akdi gerekse kanuni bir münasebet bulunmamasına rağmen zarar verilmesi halinde söz konusudur.
B.K. madde 41´Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette bir kimseye zarar ika eden şahıs o zararı tazmine mecburdur.
Yukarıda anlatılanların ışığında özel hukukta sözleşme dışı sorumluluk kural olarak kusur sorumluluğudur. Bu sorumluluk kişinin hukuka aykırı fiilinden doğan zararın tazmin edilmesi hali olup;kusursuz sorumluluk ise kusuru olmaksızın bir tehlike yaratan kişinin bu tehlikenin meydana getirdiği zararı tazmin etmesi halidir.
D-İDARENİN SORUMLULUĞU
a-İdarenin sorumluluğunun kuramsal temelleri:Bu konuda bazı yazarlar idarenin sorumluluğunun temelini hukuk devleti ilkesine (T. Balta.) bazı yazarlar sosyal devlet kuramına (L. Duran) bağlamışlardır. Aynı konuda Gözü büyük ise kusur sorumluluğunun hukuk devleti kusursuz sorumluluğun ise sosyal devlet kuramına bağlamıştır. Eroğlu ise imkan ve fırsat eşitliği kuramına dayanmıştır.
İdarenin sorumluluğunun niteliği konusunda F. Eren ise “1982 Anayasasının 1961 anayasasından farklı olarak devlet ve kamu idaresinin çalıştırdığı personelin görev icrası sırasında üçüncü kişilere haksız bir işlem ve eylem nedeniyle vermiş olduğu doğan sorumluluğu açık olarak düzenlemiştir. A. Y.40/II. Maddeye göre devlet asli ve birinci derecede sorumludur. Kamu ajanı sadece rücu sorumlusudur. Nitekim A.Y. Madde 129/ 5 bu hususu teyit etmektedir. Devlet veya kamu idaresi memur ile birlikte değil tek başına doğrudan sorumludur. Bu güvence memur ve zarar göreni korumak için başlıca iki fonksiyonu vardır. Memur bu güvence altında moral ve hukuki baskı olmadan görevini yerine getirirken zarar göreninde tazminatı güvence altına alınmaktadır.”
Yazar devamla “A.Y. 129/5 Maddesinde kusurdan bahsedildiği için burada kişisel kusur , hizmet kusuru ayrımı yapılmaz. Anayasa koyucu aksini düşünseydi şüphesiz ‘Hizmet kusuru’ deyimini kullanırdı. Bu nedenlerle memur ve diğer kamu görevlileri kişisel kusurları ve hatta en ağır kastî hareketleri ile zarara sebebiyet verseler bile sorumlu kendi değil, idaredir.”
b-İdarenin kusursuz sorumluluğu:İdarenin sorumluluğu sırf kusur sorumluluğuna dayanmamaktadır. İdare çoğu zaman bir hizmet kusuru bulunmaksızın yürüttüğü kamu hizmetleri sırasında vatandaşlardan bir kısmı diğerlerine göre daha fazla ve ağır külfetle karşılaşması halinde;idare eşitlik ilkesi gereği olarak bu zarar karşılaması gerekmektedir. Yine hasar risk teorisine göre herhangi bir işletmenin temin ettiği fayda ve karlar kendisine ait olduğu gibi,ondan husule gelecek zararlarda,hasarlarda işletme sahibine ait olacaktır. Bu teoriler ile idarenin sorumluluğu kusur sorumluluğundan ayrılmış, objektif bir esasa bağlanmış,idarenin tazmin yükümlülüğü için eylem ile zarar arasıdaki illiyet bağı yeterli sayılmıştır. İdarenin sorumluluğu teorilerinin gelişmesi ve hukuki eşitlik gibi objektif esasa dayandırılması sonucu olarak artık tam yargı davalarında sebebe değil sonucun hakkı ihlal edip etmediğine bakılmaktadır. Önemli olan idare olunan kimsenin;kendisi veya başkası için tesis olunan idari işlem ve eylem nedeniyle olağan sayılmayacak ve diğer vatandaşlardan farklı bir zarara uğramış olmasıdır.
D.K. kusurdan ve diğer şartlardan bahsetmeksizin mutlak olarak “idari karar ve fiillerden hakları muhtel” olanlara dava hakkı tanımıştır. Böylece geniş bir sorumluluk esası kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğu için idarenin fiilinin haklı veya haksız olması,kusurlu veya kusursuz olması, gibi fiile ve onun hukuki esaslarına değil sonuca,neticenin hakkı ihlal edip etmediğine bakılmaktadır. Bu teori ile idarenin sorumluluğu kusur sorumluluğundan ayrılmış objektif bir esasa dayanmıştır. Böylece idarenin sorumluluğu için eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir.
Tüm bu açıklamalardan sonra hizmet kusuru kavramını açıklayalım.
HİZMET KUSURU
A-GENEL OLARAK
İdarenin sorumluluğu kural olarak kusur sorumluluğudur. Bu sorumluluk failine göre kişisel kusur sorumluluğu veya hizmet kusuru sorumluluğudur.
Hizmet kusuru sorumluluğu : idarenin idare hukuku ilkelerine göre hizmetlerin yapılmasında ve işletilmesinde fiil ve işlemlerin hukuka aykırı olması nedeniyle doğan zararı ifade etmektedir. Diğer bir tanımla idarenin yürüttüğü kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde veya işleyişindeki bozukluk,aksaklık veya boşluğu ifade eder.
Hizmet kusuru idare ajanlarının kusurlarından ayrı,müstakil bir nitelik arz eder. Diğer bir deyişle idare kamu personelinin kusuru olmasa bile,yürütülen hizmetin kuruluş, işleyiş veya düzenlenmesindeki aksaklık,bozukluk veya boşluk varsa burada hizmet kusuru vardır.
Anlatılan yönü ile hizmet kusuru B.K .´da ki istihdam edenin sorumluluğundan ayrılmaktadır. Çünkü istihdam edenin sorumluluğunda şayet hizmetlinin-istihdam edilenin kusuru yoksa istihdam edende sorumluluktan kurtulmaktadır. Başka bir anlatımla hizmet kusuru: kamu görevlisine izafe edilmesine gerek olmayan objektif,nesnel ve anonim nitelikli bir kusurdur. Nitekim bir Danıştay kararında ´hizmetin kötü işlemesi idare ajanın kusurundan ileri gelebileceği gibi bu ajana izafe edilemeyecek bir kusur olmaksızın da meydana gelebilir.
Hizmet kusuru özel hukuktaki adam çalıştıranın sorumluluğundan ayrı tamamen idare hukuku prensiplerine göre gelişen özel nitelikli nesnel nitelikli bir sorumluluk türüdür. Bu sebeplerden dolayı özel hukuktaki sorumluluğun tersine idare ajanını kusuru olmasa bile idare meydana gelen zararı ödemekle yükümlüdür.
İdarenin sorumluluğu geniş ölçüde kusur sorumluluğu esasına dayanır. Esasen tarihi gelişim süreci içinde ilk önce idarenin kusur sorumluluğu bölümü gelişmiş ileri ki aşamalarda ise idarenin kusursuz sorumluluğu teorisi gelişmiştir. Bilindiği gibi kusur daha çok sübjektif nitelikli gerçek kişilere atfedilebilecek psikolojik bir olgudur. Hal böyle olunca bir kamu tüzel kişisi olan devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerinin kusur işlemesi mümkün değildir. Burada kusur idare adına hareket eden onun ajanlarındır. Kusurun kimin tarafından yapıldığına bakılmaksızın kamu görevlilerinin yapmış oldukları kusurlu davranışlardan dolayı doğan zararın idarece karşılanmazı esası getirilmiştir.
Bunun sebepleri ilk olarak kamu görevlileri idare çarkının bir parçası olup çoğu zaman sorumluluğun hizmetten ayırmaya ve şahsa mal etmeye fiilen imken bulunmamaktadır. Diğer yandan bu zarardan dolayı kamu görevlisinin sorumlu tutulması, bu görevlilerin zayıf mali durumları nedeniyle davacının hakkını alması pek mümkün olmamaktadır. Ancak burada bahsi geçen kamu görevlisinin hizmete ilişkin olan görev kusurlarıdır. Kamu hizmeti ile bağlantısı kesilen haksız fiil niteliğindeki şahsi kusurlar bu anlatımın dışındadır.
Bu açıklamadan sonra yine idari eylemler bahsinde fiili yol terimini de açıklamakta fayda mülahaza ediyoruz. İdarenin açıkça hukuka aykırı olarak eylemde bulunması,idarenin kişilerin mülkiyet hakkına veya kamu hak ve hürriyetlerine ağır bir biçimde hukuk dışı bir tutumla hoyratça saldırması durumunda bahis konusu olmaktadır. Kısaca şartları:
Ortada maddi olarak icra edilen bir eylem olmalıdır.
Hukuka aykırılık açık ve ağır olmalıdır
İdari etkinlik mülkiyet hakkı veya hak ve hürriyetlere saldırı şeklînde olmalıdır.
Bu hallerde haksız fiil söz konusu olup bu eylemler idari eylem sayılmayacağı için özel hukuktaki bu sorumluluk kurulları tatbik edilmektedir.
Tüm bu açıklamalardan sonra konunun esasını teşkil eden idari eylemlerden doğan sorumluluk ve hizmet kusuru kavramına gelmiş bulunmaktayız.
B- HİZMET KUSURUNUN NİTELİĞİ
Geniş anlamı ile idare tarafından yürütülen kamu hizmetlerinin kötü işlemesi, hiç işlememesi veya yetersiz işlemesi hizmet kusurunun üç değişik şeklini ifade eder. Hizmet kusuru kavramını R. Sarıca “idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir amme hizmetinin; ya kuruluşunda ,tanzim veya tertibinde veya teşkilatında ,bünyesinde, personelinde, işleyişinde gereken emir direktif, ve talimatın verilmemesi,nezaret, murakabe ,teftişin icra olunmaması, hizmete tahsis olunan vasıtaların kifayetsiz ,elverişsiz kötü oluşu, icap eden tedbirlerin geç veya vakitsiz hareket edilmesi …vb.. şeklinde tezahür eden bir takım aksaklık , aykırılık, bozukluk, intizamsızlık, eksiklik sakatlık arz etmesidir.” diye tanımlamıştır.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi hizmet kusurunun özel hukuktaki kusur kavramından farklı yönleri vardır. Bu farklar kısaca:
Hizmet kusuru genel bir sorumluluk kavramıdır. Sorumluluk için kişisel kusur şart değildir.
İdare hukukuna özgü bağımsız bir kavramdır.
Hizmet kusuru nedeniyle idare bizzat ve doğrudan sorumlu olup idare kendi ajanının sorumlu olduğunu ileri sürerek kurtulamaz.
Hizmet kusuru kavramı objektif ve nesnel nitelik arz eder. Yani kusura sebebiyet veren bilinmese de kamu hizmetinden ayrılması mümkün olmayan kusurlardan idare sorumludur.
C- HİZMET KUSURU SAYILAN HALLER
Hizmet kusurundan söz edebilmek için aşağıda ayrıntılı olarak bahsedeceğimiz üç halden birisinin bulunması gerekmektedir. Bunlar :
a)- hizmetin kötü işlemesi
b)-hizmetin geç işlemesi
c)- Hizmetin hiç işlememesi olarak sınıflandırılmaktadır.
Ancak bu sınıflandırma arasında kesin hatlarla ayrılmış bir çizgi mevcut değildir. Bu tasnif mutlak değildir. Kaldı ki bazı olaylarda her iki durumda birlikte olabilir.
a-)HİZMETİN KÖTÜ İŞLEMESİ
Hizmetin kötü işlemesinden idare sorumludur. Hizmetin kötü işlemesi idari faaliyetin uygunsuz,gereği gibi yapılmaması demektir. Bu hizmet kusuru en eski hizmet kusuru türüdür. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu kusurun sınırlarını belirlemek sanıldığı kadar kolay değildir. Kusuru tesbit edebilmek için olayın ve hizmetin niteliği idarenin sahip olduğu imkanlar,araçlar zaman ve yer şartları dikkate alınmalıdır. Bu konuda hizmet kusuru sayılan haller:idarenin ehil personel çalıştırmaması, personelin eğitimsiz olması,hizmet personeli üzerindeki kontrol ve denetimin yetersiz olması gibi haller hizmetin kötü işlemesine örnek olarak verilebilir. Bu konuya ilişkin Danıştay ve A.Y.İ.M. kararlarını kısa, kısa örnek olarak verelim:
‘Dolu olarak bakıma çıkarılan bir tabancanın patlaması nedeniyle meydana gelen olayda,görevli er ile birlikte silah bakım işini ve bu konudaki talimat ve emirlere aykırı olarak yürüten idarenin hizmet kusuru vardır.'(12.D.19.11.1968. 1966/2516- 1968/2133. Sayılı kararı)
‘Elektrik trafosunun temizliği sırasında görevli erin elektriğe kapılarak ölmesi halinde hizmet kusuru vardır.(A.Y.İ.M. 2.D. 5.6.1995.1995/114)
‘Akıl hastası nöbetçi amir üsteğmenin sebepsiz yere açtığı ateş sonucu nöbetçi astsubayın ölmesinde idarenin böyle bir şahsı görevden alması gerekirken devam etmesi idarenin açık hizmet kusuru vardır.(1994/1750 sayılı kararı)
‘Danıştay kararı üzerine ilgiliye iadesi gereken vergilerin ,idarece ilgili belgelerin imhası nedeni ile iade edilmemesi halinde hizmet kusuru vardır.(7.D.29.1.1968. 1967/940- 1968/154. Sayılı kararı)
‘Sulama kanallarına fazladan su verilmek suretiyle kanalların patlaması sonucu oluşan taşkındaki zarar'(12.D.9.3.1971.tarih ve1971/573 sayılı karar.)
‘Yol yapımı sırasında yapı yerinden çıkan malzemelerin dere yatağına atılması sonucu dere yatağının taşarak özel şahıslara ait tarlaları basması’.(11.11.1971.tarih ve1971/2573 sayılı karar)
‘Hizmet aracının şoför olmayan kişiye kullandırılması neticesi meydana gelen kaza ve zarar'(12.D.4.7.1970. tarih ve 1970/1492 karar.)
‘Patlayıcı etkisi giderilmeden herkesin gelip geçtiği yere bırakılan mayının patlaması'(12.D.29.3.1968.tarih ve 1968/735 sayılı karar.)
‘Komutanlık emri ile lise binasının boyanması işinde çalışan erin merdivenden düşerek sakatlanması olayında gerekli önlemleri almayan idarenin hizmet kusuru vardır.'(A.Y.İ.M. 2.D. 1984/233 sayı ve 5.12.1984.)
‘Hekim hatası ve yanlış tedavi nedeniyle meydana gelen sakatlanmada idarenin hizmet kusuru vardır.(A.Y.İ.M.2.D. 30.12.1985. tarih ve1985/225 sayılı karar)