Gıybet nedir? Gıybet yapmanın cezası nedir? Yüce dinimiz islamın gıybete bakış açısı nedir?
Gıybetten kurtulma duası nedir….Kimler gıybet etti nasıl anlaşılır…İftiradan korunmak için en güzel dualar….
Gıybet dedikodu yapmak anlamına gelmektedir…Yüce dinimiz islam, gıybeti tamamen yasaklamıştır….
Gıybet edenler için ölü eti yemek tabiri kullanılmıştır…
İşte en güzel ve en hakiki gıybet duaları….sizler için araştırdık…Sizde bildiğiniz gıybet dualarını yorum kısmına yazabilirsiniz….
Gıybet veya iftiradan korunma duası
OKUNUŞU: “Allahümmağfirli ve limeniğtebtühu ve livalideyye ve lil müminine vel-müminati yevme yekumulhisab. Bi rahmetike ya erhamer-rahimin.” Anlamı: “Allahım; hesap gününde (Mahşer gününde) beni ve hakkında iftira ettiğim veya kötü söz söyleyip çekiştirdiğim kimseyi, anne ve babamı ve bütün müminleri affeyle. Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Gıybet (Dedikodu) yapmaktan kurtulmanın yolları…
Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır…
İmam Gazalinin bir eserinde, gıybet edilen kişi gıybet edeni affetmedikçe affolunmaz dediği halde, diğer bir eserinde, gıybet edilenin kulağına gitmeden tövbe edilirse affolunur demesi bir çelişki değil midir?
Raman ve Rahim olan Allahın adıyla
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının! Şüphesiz zannın bazısı günahtır; (birbirinizin kusurunu inceden inceye) araştırmayın; bazınız bazınızı gıybet etmesin! Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde Allah’tan sakının! Şüphe yok ki Allah, Tevvab (tevbeleri çok kabul eden)dir. Rahim (çok merhamet eden)dir.”
| Kur’an-ı Kerim, Hucurat, 12
Hiç biriniz, kardeşinin ölü olarak etini yemesini sever mi? sözüyle tasvir edilen gıybetten kurtulmanın 18 yoluna birlikte bakalım:
1- Az ve Lüzumlu Konuşmak
Çok konuşmayı adet edinen kimseler, bir çok sevabı kaçırmaktan başka, dinine zarar veren şeyleri konuşmaktan da kendilerini alıkoyamazlar. Az konuşmak/luzumlu konuşmak ve susmak insanı bir çok hatalardan ve gıybetter geri tutar.
Bu konuyu şu hadis-i şerifler izah etmektedir:
Hz. Muaz b. Cebel (r.a.) diyor ki:
Ben: “Resûlullah’a konuştuğumuz her şey amel defterine yazılacak mı?” dedim.
Resûlullah: “Şunu iyi bil ki, insanları burunları üzere Cehheneme düşüren şey, onların dillerinin söylediği kötü sözlerdir. Sen sustuğu sürece kurtulursun. Konuştuğun zaman ya senin için ecir yazılır ya da günah yazılır!” buyurdu.
| Taberânî
Bir kimse düşünmeden bir kelime konuşur, o yüzden doğu ile batı arasından daha derin bir cehennem çukuruna düşer!
| Burahî, Muslim
Susan kurtulur!
| Tirmizi
Allah kimi iki çenesinin ve iki bacağının arasındaki azalarının şerrinden korunursa, o, cennete girer!
| Tirmizi
Sonuç olarak gıybeti terk etmek istiyorsak az ve düşünerek konuşma alışkanlığını geliştirmeli, bunun için de çalışmalar yapalıdır. Yoksa ağzına her geleni konuşan biri gıybete nasıl gittiğini bilmediği gibi, gıybet tiryakisi olması da kaçınılmazdır.
2- Zamanı Hayırlı İşlerde Sarf Etmek
Bizi gıybete sürükleyen sebeplerden biri de vakti hayır yolda harcamamaktır. İmam-ı Gazalî (r.h.) “Bir an dahi zikirden boş kalanı, yumurtanın beyazının sarısını kaplaması gibi şeytan kaplar ve o zaman şeytan ne olsa yaptırır.” buyurmaktadır. Evet, Allah’ı (c.c) hatırlamaktan yüz çevirenlere şeytan verdiği vesveselerle isyan etmelerine sebep olur ve yaptıracak çok (kötü) şeyler bulur. Bunlardan biri de yine gıybettir.
3- Arkadaş Seçimine Dikkat Etmek
Arkadaşlık kurduğumuz kimselerin bizlerin üzerinde olumlu olumsuz tesirleri olacağı şüphesizdir.
Nitekim bu hususta peygamberimiz (s.a.v) şöyşe buyurdu:
“Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin” buyurdu.
| Ebu Davud: 4833
Kişiyi arkadaşından tanıyın.
| Beyhakî
İnsan uyuşabileceği insanla arkadaşlık kurar. Onun içindir ki, iyi kimselerle arkadaşlık iyi olmanın, kötü kimselerle arkadaşlık kurmak kötü olmanın alametidir. “Kötü arkadaştan zarar gelmez beni değiştiremez” demeyin bakın peygamber efendimiz (s.a.v) ne buyuruyor:
Kötü arkadaş, demricilerin körükleri gibidir. Şayet üflediği ateş kıvılcımları seni yakmazsa, kokusu sana bulaşır.
| Mûslîm, Buharî
Çok gıybet yapan biriyle arkadaşlık yapan birinin zamanla gıybete alışması kaçınılmaz olduğu gibi, yaptığı gıybetlerin ne kadar çirkin bir şey olduğu da o kişiye gözükmez. Gıybet yapanla arkadaşlığa devam ettiği müddetçe de, nefsin çok hoşuna giden gıybet o kimseye “normal bir şey”miş gibi görünmeye başlayacaktır.
Bu maddeyi de Frank Sherkani’nin şu sözü ile bitirelim:
Başkalarının dedikodusunu yapan bir gün senin de dedikodunu yapar.
4- İki Kişinin Sohbetinde Üçüncü Bir Kişiden Söz Etmemek
Gıybete götüren sebeplerden birisi de, hazırda olmayan bir şahıstan bahis açmaktır. Hazırda olmayan bir şahıs hakkında konuşmamaya çalışılmalıdır. Belki her ne kadar birilerini övmek ve iyilemek kastıyla konuşsa da, o kişinin kötü taraflarını da konuşanlar olabilecektir.
Mecburi durumlarda başkalarından bahsederken de ancak zaruret miktarında bahsedelim. Mesela birinin yerini sorarken ciddiyetimizi takınım, kısa-öz kelimelerle soralım; çünkü sorduğumuz kimse, kötü huylara sahipse konu yine gıybete kayabilir.
5- Merhamet Duygularımızı Öne Çıkarmak
Gıybet yapmadan önce merhamet duygularımızı öne çıkarıp, kişiye verebileceğimiz (tabii kendimize de verebileceğimiz zarardan ötürü kendimize de acıyalım) eziyetleri aklımıza getirelim ve gıybetin insanları acınacak hâllere düşürebildiğini çok iyi bilelim.
6- Gıybeti Yapılanı Savunmak
Öncelikle belirtmeliyiz ki, gıybet yapan haram işlemiş olduğu gibi, dinleyip tasdik eden de haram işlemiş olmaktadır. Bir hadis-i şerifte peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Gıybet eden ve dinleyen, günahta ortaktırlar!
| Taberânî
Dinlemeyenler ne yapmalıdır?
Bir cemaat içinde bulunurken bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol ve cemaati de ondan men et veya oradan kalk git.
| Ramuz el-Hadis
Müslümanın şahsiyetinin çiğnendiği bir yerde onu savunmayan kişiye, Allah’ın (cc) yardımına muhtaç olduğu bir zamanda kesinlikle Allah (cc) yardım etmez. Şahsiyetinin çiğnendiği, şerefinin rencide edildiği bir ortamda Müslüman kişiyi savunana, Allah’ın yardımına muhtaç olduğu bir zamanda Allah (cc) da ona yardım eder.
| Ebu Davud, İbni Ebi’d-Dünya
7- Kişiler Arasında Söz Getirip Götürenlere İtibar Etmemek
Büyük günahlardan biri olan nemime, üzücü ve dargınlığa sebebiyet veren sözleri bir insandan diğer insana taşımaktır. Bu işi yapana da “nemmam” denir.
Peygamber efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:
Laf getiren götüren, cennete giremez!
| Buhari, Muslim
Laf taşıyanların ve laf yayanların getirdiklerine itibar etmemeliyiz eğer böyle yaparsak gıybetin yayılması ve bir çok kötülüğe engel olmuş oluruz.
Son söz:
Sana söz taşıyan kimse, senin sözlerini de başkalarına götürür!
| Hasan-ı Basri
8- Maddi Rekabetlerden Uzak Durmak
Bugün görülen odur ki, maddi rekabet yüzünden bırakın sıradan kimseleri, müttaki bilinen kimseler bile gıybetin cazibesine sürükleniyor.
[reklam1]
9- Kimsenin Makamına Göz Dikmemek
Makam sevgisi (hubb-i câh) aşağı yukarı herkeste bulunan bir şeydir. Makam mevki olmak için bir çok insan mücadeleye girişir. Tabii mücadele etmek bir çok günahı beraberinde getirir. Şüphesiz bu günahların en başlıcalarından biri de gıybettir.
10- Uzlete (yalnızlık) Çekilmek
İmam-ı Gazalî, uzletin faydalarını sıralarken, bir faydasının da “gıybetten kurtulmak” olduğunu söylemiştir.
Ancak hasbelkader insanlarla iç içe yaşıyoruz. Gün içersinde onun malıdır, bunun giysisidir bizi ilgilendirmeyen yüzlerce konuda konuşuyor, gıybet ediyoruz. İnsanlardan kendimizi tamamen tecrit edemesek de günlük işlerimizden artan zamanda hayırlı işlerle meşgul olmak ve yalnızlığı tercih etmek (evimizin bir köşesinde ilim öğrenmek) faydalı olacaktır.
11- Konuşmalarımızda Niyetimiz Haram Konuşmak Olmamalı
Peygamber efendimiz (s.a.v) yapılacak işlerde niyetin önemine “Ameller niyete göredir” (Buharî) buyurarak dikkat çekmiştir. Buna göre bizlerin niyeti, büyün işlerimizde Allah’ın (c.c) rızasını kazanmak olmalıdır. Mesela bir meclise giriyoruz. Allah (c.c) rızası için gitmeliyiz. Konuşmaya daha başlamadan önce konuşacaklarımızı düşündük baktık ki içinde haram olan gıybetin olmadığı gördük ve Allah’ın (c.c.) için konuşmaya başladık. Niyetimiz buydu ama gıybete sürüklendiğimizi fark ettik. Gıybet mi yapacağız? Hayır! Biz bu niyetle konuşmaya başlamadık ki, o zaman hemen Allah (c.c) rızası için hatamızdan geri döneceğiz. Çünkü biz Allah (c.c) rızasını kazanmak için o ortamdayız. Kaybetmek için gelmedik.
12- Kusurları Araştırmamak
İnsanoğlu hata ve kusur işlemeye meyilli yaratılmıştır. Ancak Rabbimiz, insanların gizli hallerini, yanlış ve noksanlıklarını araştırmayı hoş karşılamamıştır. O halde Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse başkalarının kusurlarını ve özel hayatlarını araştırmamalı, kendi eksikliklerini görmeye ve gidermeye çalışmalıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“Müslümanların eksikliklerini ve ayıplarını araştırmayın. Her kim ki Müslümanların eksikliklerini ve ayıplarını araştırırsa yüce Allah da onun ayıbını izler ve evinin içinde de olsa onu rezil ve rüsva eder” buyurarak bizleri uyarmaktadır.
| Tirmizi, Birr, 83
Bir başka Hadis-i Şerif de şöyledir.
“Müslümanların ayıplarını ve gizli hallerini araştırırsan onların huzurunu kaçırmış olursun.”
| Ebu Davud, Edeb, 37
Gizli işlenen kusurların araştırılıp ortaya dökülmesi, onların bilinmesine, açıkça işlenmesine ve yaygınlaşmasına yol açar. Bu durumda hata ve kusurları araştıran kimse işlenen günahlara ortak olur. Unutulmamalıdır ki, kusurları araştırıp ortaya döken kimse onların yayılmasını arzu eden kimse konumuna gelmiş olur. Hâlbuki Settaru’l-uyub olan yani ayıpları örten yüce Mevla’mız şöyle buyuruyor:
“Müslümanlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahrette elem dolu bir azap vardır.”
| Kur’an-ı Kerim, Nur, 24/19
13- Bizi Gıybete Sürükleyen Davranışlardan Kaçınmak
Süfyan (r.a) şöyle buyuruyor:
“Komşularım görür de kıskanıp kgıybet edereke günaha girer diye yeni elbise giymeyen zahid vardı.”
Gıybet yapmamanın yanı sıra insanların da gıybet yapmasına sebep olmamalıyız. Elimizden geldiğince, göze batacak davranışlardan uzak durmalıyız.
14- Maddi İmkânları Oluşturup, İnsanlara Muhtaç Olmamak
Gıybeti toplumdan çıkartmak istiyorsak, maddi imkanlarımızı oluşturmanın meşru yollarına bakıp kanaatkarlığı seçmenin ve Allah (c.c)’dan yardım istemenin lüzumu ortaya çıkar. İşte o zaman bu şekilde kendimizi muhtaçlıktan Allah’ın (c.c) izniyle kurtarırsak, ne kimsenin malını mülkünü dilimize dolarız; ne de kendi hakkımızda insanların bu şekilde konuşmalarına fırsat tanımış oluruz.
15- Gıybete Sebep Olan Hastalıklardan Arınmak
Bizlerin kalplerinde bir takım hastalıklar vardır ki gıybet dahil birçok günahın sebebidir. “Riya, ucb, haset, kibir, gurur, hıkd” vs”gibi birçok manevi rahatsızlık, bizleri her zaman günahlarla burun buruna getirmektedir. Gıybete de bu hastalıklardan en çok haset ve kibir sebebiyet vermektedir.
Bizlerdeki manevi rahatsızlıkları izale ettiğimiz taktirde gıybet yapmaktan kurtulabiliriz, yoksa günahların içinden çıkmamız hiç kolay değildir.
16- Su-i Zandan Uzak Durmak
Birçok kötülüğün sebebi olan su-i zandan vazgeçemediğimiz zaman, adım adım lisanla gıybete de çok yaklaşmışız demektir. Çünkü o kimsenin kötü olduğuna kendimize inandırdıktan sonra o kişiye kızıp gıybet yapmamız hiç de zor değildir. Hele hele su-i zanda bulunduğumuz kimse gıybeti yapılmaya elverişli durumda olan biriyse, gıybete düşmek daha da kolaydır.
Evet, gıybetten kurtulmak istiyorsak, başka bir haram olan “su-i zan”nı terk etmeliyiz. Birini hatalı gibi gördüğümüz zaman şu hususlan unutmamalıyız:
Onu yapan sadece o kişi değildir.
Bu işte bilemediğimiz taraflar olabilir.
Bu hatayı belki de istemeden yapmış olabilir.
Bu hata hangi şartlarda yapıldı, diye düşünmek.
Belki de işin hakikatinde hata gibi gördüğümüz bu şey hata olmayabilir.
O kişinin bizden çok üstün tarafları da olabilir, diye düşünmek
O hatayı Allah’ın (cc) affettiğini ya da o hata sebebiyle pişmanlıkla Allah’ın (cc) affına mahzar olabilir, diye düşünmek
O kişi için dua etmek ve Allah’tan da (cc) bizi, yaptığımız su-i zandan dolayı affetmesi için yalvarmak.
17- Hayâlı Hareket Etmek
Hayâ, çirkin işlerden kaçmaya yönlendirden ve hak sahibinin hakkı konusunda kusurlu davranmayı engelleyen bir huydur. Hayâlı davranmak bizi gıybet hastalığından kurtarabilir.
18- Gıybet Konusunda İnsanları Bilgilendirmeliyiz
Maalesef gıybet konusunda çok bilgi sahibi değiliz; çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi, birçok insan gıy- bet yaptığının bile farkında değildir. `
Gıybetin sınırlan toplum fertleri içinde iyice belirlenemediğinden, hocalara ve Vaizlere çok iş düşmektedir. Toplum önderleri olan hocaların, gıybetin caiz olma şartlarını iyi anlatmaları gerekmektedir; çünkü avam tabakasındaki insanlar, gıybetini caiz gördüğü birini rastgele gıybet etmekte, bu da doğal olarak gıybetin yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir.
Hasılı, gıybet konusunda insanları yeterince bilgilendirebilirsek, toplumda bilgisizlikten kaynaklanan gıybetlere karşı set çekmiş oluruz.
Değerli kardeşimiz,
İmam Gazalî, İhyau’l-Ulum adlı eserinde gıybet konusunda -özet olarak- şunları söylemiştir:
“Gıybet eden kimsenin -tövbe etmek üzere- iki şey yapması gerekir. Birincisi; pişman olmak tövbe etmek, üzüntü duymak ve böylece Allah’ın hakkını eda etmektir. İkincisi; gıybet ettiği kimseden helallik almak ve böylece kul hakkından kurtulmaktır.” (İhya, 3/150)
Gıybetin tövbesi için helallik almanın zorunlu olmadığını söyleyen bazı kimselerin bu görüşüne yer veren İmam Gazalî, bu görüşün doğru olmadığını belirtmiş ve buna karşılık Ata b. Ebi Rebah’ın konuyla ilgili şu ifadelerine yer vermiştir:
“Gıybette tövbe etmek istiyorsan, gıybet ettiğin adamın yanına gidecek ve ona ‘söylediklerimde yalan söyledim, sana zulmettim ve haksızlık ettim. Şimdi sana geldim istersen hakkını alırsın, istersen beni affedersin” diyeceksin”. Gazalî, bu görüşün en doğrusu olduğuna vurgu yapmıştır.(bk. a.g.e).
Gazalî’nin bu görüşü İslam âlimlerinin görüşleri ile uygunluk göstermektedir. Nitekim, gıybet konusunda, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun görüşü şu merkezdedir: Gıybet eden veya isteyerek gıybeti dinleyen kimsenin tövbe istiğfar etmesi ve gıybet edilen adamı gördüğünde de onunla helalleşmesi gerekir. Gıybetin tövbesi, gıybet edilen kimseden helallik almayı gerektirir, çünkü burada bir kul hakkı söz konusudur.
İslam’da herhangi bir gıybetten veya isteyerek gıybeti dinledikten sonra, “Ya Rabbi! Bizi ve gıybet ettiklerimizi bağışla.” duasını okumak bir düstur olarak kabul görmüştür.
Bediüzzaman da bu konuda şu görüşlere yer vermiştir:
“Gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi amâl-i salihayı yer, bitirir. Eğer bir kimse gıybet etti veyahut isteyerek dinlediyse; o vakit “Allahım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et”diye dua etmeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, “Beni helâl et” demeli.”(Nursi, Mektubat, Yirmi İkinci Mektup).
Birinin ardından, olumsuz yanlarını başkalarına söylemeye gıybet denir ki, gıybet haramdır. Gıybet, bir müslümanın diğer bir müslüman kardeşinin arkasından konuşarak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetmesidir.
GIYBET (DEDİKODU) NEDİR?
Arapça, dedidoku demektir. Birinin ardından, olumsuz yanlarını başkalarına söylemeye gıybet denir ki, gıybet haramdır. Allahın Settâr isminin, kulların ayıplarını örtmekte ilgili oluşu, bu konuda İlâhî bir örnektir. Hucurat suresinde dedikodu yapılan kişinin, ölü haldeki etinin yenilişindeki haramın şiddeti, dedikoduya eş tutulmuştur. denilmiştir.
Gıybet, bir müslümanın diğer bir müslüman kardeşinin arkasından konuşarak, duyduğunda üzüleceği veya utanacağı bir kusurundan bahsetmesidir. Allah Teâlâ, insanoğluna öyle büyük bir şeref atfetmektedir ki, onun kusurlarının gıyâbında söylenmesini dahî dînen ağır bir suç olarak îlân etmiştir. Bu keyfiyet, rahmeti gazabına gâlip olan Rabbimizin, günahkâr ve kusurlu olan bir kulunu dahî koruyup himâye ettiğini gösterir.
Bununla birlikte gıybetin menedilme sebebi, sâdece Cenâb-ı Hakk’ın “günahkâr bir kulunun bile hakkını muhâfaza edip ona sâhip çıkma” arzusundan ibâret değildir. Bunun bir sebebi de, gıybetin, cemiyet hayâtının muhtaç olduğu sulh ve sükûn ile kardeşlik duygularını zedeleyici bir rol oynamasıdır.
Gerçekten gıybet, İslâm kardeşliğini bozan, toplum düzenini altüst eden, birlik ve beraberlik rûhunu öldürerek kalplere kin ve husûmet saçan büyük günahlardan biridir. Böyle olmakla beraber birçok kimse, câhilâne bir düşünce ile, söylediğinin gerçek olmasıyla kendisini avutur. Hâlbuki gıybet, esâsen gerçek olan bir kusurun söylenmesidir. Gerçek olmayanı söylemek ise iftirâdır. Bunu düşünmeyerek, bir kişinin, sözlerinin doğru olmasıyla tesellî bulması ve yanlış yolda devâm edip gitmesi, ne büyük bir gaflettir!
GIYBET İLE İLGİLİ AYETLER
“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allaha karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.”
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.”
“Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler.”
“Müminler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.”
Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi sorumludur.”
“Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.”
“Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsufa, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsufu görünce onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Haşa! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler.”
GIYBET İLE İLGİLİ HADİSLER
İnsanı Cehenneme Sürükleyen 2 Şey
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.
– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Ağız, söyleyeceği güzel sözler, yapacağı zikirler ile insanı cennete gönderebileceği gibi, insanlara ve kendisini yaratana karşı söyleyeceği çirkin sözler, küfürler, gıybet ve koğuculuklar, iftiralar ve daha başka kötülüklerle sahibini cehenneme yollayabilir.
Ebû Hüreyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Gıybet nedir, bilir misiniz?”
– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:
– “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurdu.
– Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.
– “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir,” buyurdu. (Müslim, Birr 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23)
- Gıybet Edeni, Allah Teâla Evinde Bile Olsa Rezil Eder
Ebû Berze (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v) söyle buyurmustur:
“Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak yerlesmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyiniz, onların kusurlarını da arastırmayınız! Kim müslümanların kusurlarını arastırırsa Allah da onun kusurlarını arastırır. Allah kimin kusurlarını arastırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4880; Tirmizî, Birr, 85/2032; Đbn-i Kesîr, Tefsir, IV, 229)
- Peygamberimizin, Gıybet Hususunda Hz. Aişe Annemizi İkazı
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
-Ey Allahın Resûlü! Safiyyenin şöyle şöyle oluşu sana yeter, dedim. -Ravilerden biri, bu sözle Hz. Âişenin, onun kısa boylu oluşunu kastettiğini söylüyor-. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “Ey Âişe! Öyle bir söz söyledin ki, eğer o söz denize karışsa idi onun suyunu bozardı” buyurdu.
Âişe dedi ki, ben bir başka gün de kendisine bir insanın durumunu takliden hikâye etmiştim. Bunun üzerine de Hz. Peygamber:
– “Bana dünyanın en kıymetli şeylerini verseler, ben yine de bir insanı hoşlanmayacağı bir şekilde taklid edip anmayı kesinlikle istemem” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Kıyâmet 51)
- Miraçta, Gıybet Edenlerin Ahiretteki Durumları
Enes radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miraca çıkarıldığımda ben bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğun yanından geçtim.
– Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir? diye sordum.”
– Bunlar, (gıybet etmek suretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır, cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb 35)
Ebû Hüreyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allaha ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb 31, 85)
Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ey Allahın Resûlü! Hangi müslüman en üstündür? diye sordum.
– “Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse” cevabını verdi. (Buhârî, Îmân 4, 5, Rikak 26)
- Önemsemeksizin Söylenen Söz
Ebû Abdurrahman Bilâl İbnil-Hâris el-Müzenî radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kul, Allahın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allahın rızâsını kazanacağı hiç aklına gelmez. Halbuki Allah, o söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur.
Yine bir kul da Allahın gazabını gerektiren bir söz söyler fakat o sözün kendisini Allahın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah, o kimseye o kötü söz sebebiyle kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder.” (Muvatta, Kelâm 5; Tirmizî, Zühd 12. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)
Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ey Allahın Resûlü! Bana kesinlikle yapmam gereken bir iş söyle dedim. Efendimiz:
– “Rabbim Allahtır de, sonra dosdoğru ol!” buyurdu. Ben:
– Ey Allahın Resûlü! Hakkımda (zararını göreceğimden) en çok endişe ettiğin şey nedir? dedim. Efendimiz, o güzel dilini eliyle tuttu ve:
– “İşte budur!” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 61; Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)
- Çok Söz Kalbi Katılaştırır
İbn Ömer radıyallahu anhümâ “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu” dedi:
“Allahı anmaksızın çok konuşmayın. Allahın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allahdan en uzak kimseler olduğu kesindir.” (Tirmizî, Zühd 62)
Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ey Allahın Resûlü! Kurtuluş (sebebi) nedir? dedim.
– “Aleyhine olacak sözlerden dilini tut, evinde kalmayı yeğle, kendi günahın için pişmanlık duyarak göz yaşı dök!” buyurdu. (Tirmizî, Zühd 61)
- Bütün Organlar Dile Baş Vurur
Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsan sabahlayınca, bütün organları dile baş vurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allahdan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.” (Tirmizî, Zühd 61)
Muâz İbni Cebel radıyallahu anh şöyle dedi:
– Ya Resûlallah! Beni cennete girdirecek, cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) söyle bana, dedim.
– “Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allahın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allaha kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Gücün yeter, imkân bulabilirsen haccedersin” buyurdu. Sonra sözüne devamla:
“Şimdi sana hayır kapılarını haber vereyim mi?: Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azâbını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür” buyurdu.
Bundan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk ettikleri için vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez” [Secde sûresi (32), 16, 17] âyetini okudu.
Daha sonra Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi?” Ben:
– Evet, bildiriniz Ya Resûlallah! dedim.
– “İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır” buyurdu.
Sonra:
– “Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını) bildireyim mi?” dedi.
Ben:
– Evet, bildir Ya Resûlallah! dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini tuttu ve:
– “Şunu koru! buyurdu. Ben:
– Ya Resûlallah! Biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız? dedim.
– “Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” buyurdu. (Tirmizî, Îmân 8. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)
Ebûd-Derdâ radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur.” (Tirmizî, Birr 20)
Rasûlullah (s.a.v) ile beraberdik. Birden ortalığa kötü bir cîfe kokusu yayıldı. Rasûlullah (s.a.v):
“–Bu kokunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, mü’minlerin gıybetini yapan kimselerin kokusudur” buyurdu. (Ahmed, III, 351)
Gıybet ve iftirâ kul hakkı olduğu için, onları affettirmeye sadece tevbe kâfî gelmez. Rasûlullah (s.a.v) söyle buyurur:
“Gıybet edilen kimse affetmediği müddetçe gıybetçi mağfiret olunmaz.” (Heysemî, VIII, 92)
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:
“(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
İki kadın oruç tutuyorlardı. Öğle üzeri bir kimse Peygamber Efendimiz’e gelerek:
“–Yâ Rasûlallâh! Şurada iki kadın var, oruç tutuyorlar. Neredeyse susuzluktan ölecekler. (Müsâade buyurursanız oruçlarını bozsunlar.)” dedi.
Allâh Rasûlü ondan yüz çevirdi, cevap vermedi. Gelen kimse sözünü tekrar ederek:
“–Yâ Nebiyyallâh! Vallâhi neredeyse ölecekler.” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz:
Kadınlar geldi. Peygamber -aleyhisselâm- bir kap istedi. Kadınlardan birine vererek:
Selmân-ı Fârisî Hazretleri, bir seferde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ashâbından iki kişi ile beraberdi. Onların hizmetlerini görür ve yemeklerinden yerdi. Birgün insanlar yürüdüğünde Selman -radıyallâhu anh- uyuyakalmış ve onlarla birlikte gidememişti. İki arkadaşı, onu arayıp bulamayınca çadırlarını kendileri kurarak konakladılar ve:
“–Selman pişmiş yemeğe ve kurulmuş çadıra gelmekten başka bir şey bilmiyor.” dediler. Selman geldiğinde de onu, kendilerine katık istemek üzere Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gönderdiler. Selman, elinde bir kapla Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanına vardı:
“–Ey Allâh’ın Elçisi! Arkadaşlarım beni Sana gönderdiler. Şayet yanında katık varsa biraz ricâ ediyorlar.” dedi.
“–Sen’i hak ile gönderene yemin olsun ki konakladığımızdan beri biz herhangi bir yemek yemedik.” dediler.
“–Yâ Rasûlallah! Bizim için istiğfâr ediver!” dediler. Fahr-i Kâinât Efendimiz de:
İnsanlar aleyhine konuşmanın gıybet olmadığı bâzı yerler vardır. Onlar da şöyledir:
Lâkin insanlar aleyhine konuşmanın câiz sayıldığı bu hususlarda da dikkatli olarak nefse fırsat vermemek lâzımdır. Tenkid ve konuşmaların, haklı olup-olmadığını iyi ayırt etmek îcâb eder. Zîrâ nefis, çeşitli bahânelerle insana kendini haklı göstererek gıybetin câiz olduğunu fısıldayabilir. İşte bu da en tehlikeli noktalardan biridir.
Gıybet mühim bir kul hakkı, insanı âhirette iflâsa sürükleyen büyük bir günahtır. İnsanlar sohbet ederken farkına bile varmadan gıybet bataklığına düşüverirler. Çoğu zaman günah işlediklerini bile düşünmeden, “Doğruları konuşuyoruz.” diye avunurlar. Gıybetin en tehlikeli tarafı da işte burasıdır.
Gâfil insanlara tatlı bir mûsikî gibi gelen gıybet, hakîkatte hem dünya hem de âhiret hayâtını berbâd eden mânevî bir hastalıktır. Dünyada muhabbet, hürmet ve kardeşlik duygularının yanında, birlik, beraberlik ve yardımlaşmayı da ortadan kaldırır. Âhirette ise pek çok hayır ve sevâbın hebâ olmasına sebep olmakla birlikte ağır bir günah yükünü de beraberinde getirir. Buna rağmen maalesef pek çok insan, bu günâha kolaylıkla düşmekte ve hattâ onu alışkanlık hâline getirmektedirler. Bu sebeple gıybet husûsunda son derece hassas ve müteyakkız olmamız îcâb etmektedir.
Gıybet günâhına mübtelâ olmuş biri, muhîtinde bulunan bir Hak dostunun da gıybetini yapmaktan geri kalmıyordu. Bu sebeple de o gıybetçiyi kimse sevmiyordu. Fakat gönül insanı büyük zât, o gıybetçi huzûruna geldiğinde hep tebessümle karşılıyor; “Gel bakalım benim sevgili ortağım!” diye iltifatlarda bulunuyordu. Bu güzel hâl sonunda gıybetçiyi insafa getirdi:
“Ben bu zâtın orada burada aleyhinde konuşuyorum, o ise bana hep iltifatta bulunuyor. Bundan sonra aleyhinde konuşmayacağım.” diye karar verdi. Artık Hak dostunun gıybetini yapmıyordu. Lâkin huzûruna vardığında önceden gördüğü iltifâtı da göremiyordu. Bunun sebebini merak ederek birgün sordu:
“–Efendi Hazretleri! Bana gösterdiğiniz iltifatı artık göstermiyorsunuz, eski muhabbetiniz kalmadı. Sebebi nedir?” dedi.
Onu ve onun gibi gıybet hastalığına mübtelâ olanları îkâz için güzel bir fırsat yakalayan Hak dostu tebessüm ederek:
“–Eskiden bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde o ortaklık bitti; iltifat da gitti.” dedi. O zât:
“–Ne ortaklığı? Ben öyle bir ortaklığın farkında değilim.” deyince büyük velî açıklamasına şöyle devâm etti:
“–Sen orada burada benim aleyhimde konuşuyordun; ben de gıybetine gıybetle karşılık vermeyip sabretmeyi tercih ediyordum. Bu sabrımın karşılığı olarak benim günahlarım senin defterine, senin sevapların da benim defterime yazılıyordu. Seninle böyle bir ticârî ortaklığımız vardı. Şimdilerde ise artık sen benim gıybetimi yapmıyorsun. Böylece ortaklığımız da bitmiş bulunuyor…”
“–Hakîkaten gıybetçinin durumu böyle midir?” diye sorunca mübârek zât açıklamasına şu misâl ile devâm etti:
“–İmâm-ı Şârânî Hazretleri diyor ki: «Ben ille de birinin gıybetini yapacak olsam önce anamın babamın gıybetini yapardım. Çünkü gıybet yapan insan, evvelâ kendi sevaplarını gıybetini yaptığı kişiye bağışlamış, sonra da onun günahlarını kendi üzerine yüklenmiş olur.»”
Bu sözler üzerine derin düşüncelere dalan gıybetçinin aklı başına geldi ve bundan sonra hiç kimsenin gıybetini yapmamaya söz verdi…