DOLAYLI VERGİ-DOLAYSIZ VERGİ
GİRİŞ
Dolaylı ve dolaysız vergi ayırımı verginin iktisadi mükellef ile vergi idaresi arasına başka birilerinin girip girmemesine göre yapılan bir ayırımdır.[1][1] Peki dolaylı ve dolaysız ayrımına tabi tutulan vergi nedir? Dolaylı ve dolaysız vergi hakkında bilgi vermeden bu konuya değinmek yerinde olur.
- VERGİ NEDİR VE NASIL SINIFLANDIRILIR?
Vergi; devlet veya devredilmiş vergilendirme yetkisine sahip kamu kuruluşlarının kamu giderlerini finanse etmek ve/veya sosyo-ekonomik amaçlara ulaşmak için kişilerden, egemenlik hakkına dayanarak çıkardığı yasalara, karşılıksız olarak aldığı parasal tutarlardır.[2][2]
Bu tanımda verginin; kim veya kimler tarafından alınabileceği, ne amaçlarla kim(ler)den alındığı, alınmasında herhangi bir yasal veya yasal olmayan bir zorunluluk olup olmadığı, nasıl ödenebileceği ve dayanağı belirtilmiştir. Ayrıca vergi neyin üzerinden alınıyorsa konusu odur.
Vergiler ayrıca çok çeşitli kıstaslara göre sınıflandırmaya tabi tutulabilmektedir. Bu sınıflandırmaların belli başlıları şunlardır: Aynî ve nakdî vergiler, şahıs ve mal vergileri, objektif ve subjektif vergiler, değer ve miktar vergileri, gelir,servet ve gider vergileri, dolaylı ve dolaysız vergiler sınıflandırmasıdır. Konumuz gereği diğer vergi sınıflandırmalarına değil de, dolaylı ve dolaysız vergiler sınıflandırmasına değinmek yerinde olur.
- DOLAYLI VE DOLAYSIZ (DOĞRUDAN) VERGİLER
Dolaysız vergiler, vergi mükellefi ile ödeyicisinin aynı olduğu, kişi ve kurumlardan elde ettikleri gelir düzeyine göre alınan vergilerdir. Bu vergilerde vergi mükellefinin, kendisine düşen vergi yükünü başkalarına yansıtma olanağı bulunmamaktadır. Gelir vergisi, emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi dolaysız (doğrudan) vergilere örnektir.[3][3]
Dolaylı vergiler, mal ve hizmet kullanımından kaynaklanan vergilerdir. Vergiye tabi mal ve hizmetlerden yararlanan herkes, gelir düzeyi ne olursa olsun aynı oranda vergi öder. Bu vergilerde vergi mükellefi ile ödeyicisi farklıdır. KDV ile özel tüketim vergisi, dolaylı vergiler arasında yer alır.[4][4]
Dolaylı ve dolaysız vergi ayırımı her açıdan yeterince açıklığa kavuşmuş bir husus değildir. Bu konuda farklı görüşler vardır. Bu nedenle tartışmalı bir konudur. Bu farklı görüşler dolaylı ve dolaysız vergi ayırımında kullanılan kıstaslar ele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır.
2.1 Dolaylı ve Dolaysız Vergi Ayırımında Kullanılan Kıstaslar
- a) Yansıma Ölçüsü : Bir yükümlünün, ödediği vergiyi arz ve talep koşullarından yararlanarak, fiyat mekanizması aracılığı ile kısmen ya da tamamen ileriye veya geriye olmak üzere bir başkasına aktarması işlemine yansıma adı verilir.
Yansıma ölçüsü dolaylı ve dolaysız vergi ayrımında şöyle kullanılır: Bir vergi ödendikten sonra yasal olarak başkalarına devredilebiliyorsa yani, verginin yasal yükümlüsü ile fiili yükümlüsü aynı kişiler ise bu durumda vergi dolaysızdır denilir. Bazı vergilerin yükümlüsü ile fiili yükümlüsü başka başka kişiler olabilir. Yani, vergi yükü yasada öngörüldüğü şekilde yansıtılarak bir başkasına devredilebilir.bu tür vergiler dolaylı vergi olmaktadır.
Teorik olarak dolaysız vergilerin yansımadığı dolaylı vergilerin yansıdığı kabul edilmekte ve ayırım buna göre yapılmaktadır.
Yansıma ölçüsünün ayırımındaki genel görünümü böyle olmakla beraber, bazı vergiler yansıma gücünü doğrudan yasalardan almaktadır. Bir başka deyişle yasa vergi ödeyen kişi dışındaki başka bir kişiyi vergilendirmek istemektedir.
- b) Vergi Vermede Süreklilik : Teknik ölçü adı da verilen bu ölçüye göre vergi verme yeteneği açısından vergilerin bazıları süreklilik gösterdiği halde bazıları süreklilik göstermez. Konusu sürekli bir biçimde vergi verme yeteneği gösteren vergiler dolaysız olmaktadır. Vergiyi doğuran olay, verginin tarhı, tebliği, tahakkuku ve tahsili belirli olmayan zamanlarda gerçekleşiyor, yani bir süreklilik göstermiyorsa vergi dolaylıdır denir (Erdem- Şenyüz- Tatlıoğlu, 2003, s.91-92).
2.2 Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Karşılaştırılması
Dolaylı ve dolaysız vergiler genellikle vergi adaleti, verimlilik ve yükümlü psikolojisi açısından karşılaştırmaya tabi tutulmaktadır. Konumuz gereği verimlilik ve yükümlü psikolojisi açılarına değil de vergi adaleti açısından karşılaştırmasına değinmek yerinde olur.
2.2.1 Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Vergi Adaleti Açısından Karşılaştırılması
Dolaysız vergiler dolaylı vergilere göre daha adaletlidir. Çünkü, dolaysız vergiler genellikle kişiselleştirilebilen (subjektif) niteliktedir. Kişiselleştirilebilen vergiler kişilerin ödeme güçlerine göre ayarlanabilmekte ve uyumlaştırılabilmektedir. Özellikle en az geçim indirimi, artan oranlılık (matrah arttıkça vergi oranının artması) ve ayırma ilkesinin (gelirin elde edildiği kaynağa göre farklı vergilendirme rejimine tabi tutma) bu kişiselleştirmede payı büyüktür.
Dolaylı vergilerde nihai yükümlünün yani vergiyi fiilen yüklenenin kim olduğu bilinmemektedir. Sonuçta bu vergilerin yükümlüleri anonim olmak durumundadır. Bu nedenle verginin yükümlüsünün ekonomik ve sosyal duruma uyumlaştırılması düşünülemez. O halde, dolaylı vergiler kişiler arasında ayırım yapmayan objektif karakterli vergiler olmaktadır.
Dolaysız vergilerde çok geliri olan yükümlüden çok vergi almak ya da gelirin kaynağı farklı olan yükümlülerden farklı vergi almak olanaklı olduğu halde, dolaylı vergilerde aynı malı tüketen yükümlülerden gelir seviyesi ne olursa olsun (farklı bile olsa) aynı vergiyi almak gerekmektedir.
Bu konuyu bir örnekle açıklayalım. Yoksul olan (A) ve varlıklı olan (B) nin markaları (örneğin, Maltepe sigarası) aynı olan ve üzerinden aynı vergi alınan sigaradan birer paket aldığını düşünelim. Her iki kişi sigarayı aynı fiyatla (sigara satış fiyatı = sigaranın maliyeti + vergi) satın alarak sonuçta aynı vergiyi ödemiş olurlar. Oysa (A) ve (B) nin gelir ve servet düzeyleri itibariyle mali güçleri dikkate alındığında (A) nın daha az (B) nin daha fazla vergi ödemesi gerekmektedir. Örneğimizde (A) nın (B) den daha fazla çocuk sahibi olması ve/veya gelirini çalışarak elde etmesi sigara üzerinden ödenen vergiyi değiştirmez. Oysa, söz konusu vergi tüketim vergisi yerine gelir vergisi olsaydı (A), (B) ye göre gelirinin az olması gelirini emekten elde etmesi durumuna göre daha az vergi ödeyebilirdi.
Ödeme gücüne uydurulması güç olan dolaylı vergilerde hiçbir ayırım yapmadan her yükümlünün aynı vergiyi ödemesi şüphesiz büyük bir adaletsizliktir. Ödenen verginin aynı olması, ödeme gücü arttıkça vergi oranını düşürecektir. Bu durum vergi terminolojisinde tersine artan oranlılık kavramı ile ifade edilmektedir (Erdem- Şenyüz- Tatlıoğlu, 2003, s. 93).
Bir başka bakış açısına göre de dolaylı vergileri nihai tüketiciler beyanname vererek ödemezler; alış veriş eylemi sırasında öderler. Dolaylı vergiler bu nedenle, vergi ödeyenin ödeme gücüne karşı kayıtsızdır. Hangi gelir düzeyinde, hangi sosyal konumda olursanız olun, aynı mal veya hizmet üzerindeki vergileri aynı miktar veya oranda ödersiniz. Bu nedenle de dolaylı vergiler gayri adil vergi grubunda sayılır.[5]