DOGMA NEDİR? DOGMATİZ NEDİR?
Dogma:Her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulan, doğruluğu denemesiz ve tartışmasız kabul edilen ve değişmez sayılan düşünce… Genellikle dinlerin saltık gerçeklik olarak ileri sürdükleri ve bağlılarından tartışmasız inanılmasını istedikleri genellikle dinsel ilkeleri dile getirir. Örneğin Tanrı’nın evreni yarattığı böylesine bir dogmadır.
Dogmatizm
Din ya da yetkelerce ileri sürülen düşünce ve ilkeleri kanıt aramaksızın, incelemeksizin ve eleştirmeksizin bilgi sayılan anlayış… Temelde skolastik bir anlayıştır, günümüzde değişme ve gelişmeyi yadsıyan öğretileri ve anlayışları adlandırır. Özellikle metafizik öğretilerin tümü inakçı (dogmatik) öğretilerdir. Deney alanının dışında kalan bütün savlar inakçı olmak zorundadır. Bu zorunluluk Tanrı sözünden başlayıp Aristoteles’in sözüne kadar genelleşmiştir. Örneğin Ortaçağ Hıristiyan kültüründe herhangi bir kuralın gerçek sayılması için Aristoteles’in söylemiş olması yeterli sayılıyordu. Dogmatizmin zorunlu sonucu zorbalıktır. Deneylerle tanıtlanamayan kurallar, engizisyon işkenceleriyle tanıtlanmaya çalışılmıştır. Dogmatizm, suçlu olmayanın ateşe atılsa bile yanmayacağı inancına kadar varmıştır. Bundan da ateşe atılınca yanan kişinin suçlu olduğu sonucu çıkarılmıştır. İnak(dogma)’ın inan’dan farkı, inan’ın asla tanıtlanamayacak olanı kabul etmesine karşılık, inak’ın herhangi bir yetkeye bağlanan bir veriyi tanıtlamış olarak kabul etmesidir. Örneğin ortaçağ skolastiğinde herhangi bir sözü Aristoteles’in söylemiş olduğunu tanıtlamak, o sözün doğruluğunu tanıtlamak demekti. Herhangi bir sistemde değişmez formüller düşlemek, bir düşüncenin tartışmasız kabulünü istemek, bilginin bağımlılığını göz önüne almaksızın her zaman ve her yerde geçerli saltık bilgiler olduğunu ileri sürmek inakçılıktır
Dogma, kelime anlamı açısından belli konularda ortaya konulan düşüncelerin sorgulanmadan, tartışılmadan kesin doğru kabul edilmesidir. Yunanca fikir, kanı anlamları taşır. Türkçede nas, inak şeklinde de ifade edilen dogma kelimesi, bağnazlık anlamına da gelir. Kelime genel olarak gündelik dilde herhangi bir fikri eleştirmeden ve sorgulamadan kabul etme anlamında da kullanılır. Yaygın kullanımda bir inancı körü körüne savunan tavrı ifade eder.
Felsefi açıdan ise dogmatizm daha farklıdır. Buradaki önemli nokta epistemoloji yani bilgi teorisi ile ilgilidir. Epistemolojinin ilk sorusu doğru bilginin mümkün olup olmadığıdır. Felsefe tarihinde bu soruya olumlu cevap verenlere, kısaca doğru bilginin mümkün olduğunu savunanlara dogmatik filozoflar denir. Yine doğru bilginin mümkün olup olmadığı konusunda dogmatiklerin karşısında duranlar ise şüpheciler, yani septiklerdir.
Dogmatizm insan zihninin varlık hakkında doğru ve kesin bilgi edinebileceğini iddia eder. Buna göre bazı apriori ilkeler, yani doğuştan gelen, deneyimden önce veya deneyimden bağımsız olarak bilinçte var olan görüşleri kabul eden bir akımdır. Dogmatizm bu apriori ilkeleri benimseyerek kesin hakikatlere ulaşılabileceğini ileri sürer. Bu görüşe göre insan zihni, varlık hakkında doğru ve kesin bilgi edinebilir. Hatta bu bilgiler mutlak doğrudur ve tartışılamazdır. Dogmatikler bilginin nereden geldiği konusunda farklı fikirlere sahip olsalar da, insanın kendinden bağımsız olarak var olan gerçekliğin bilgisine ulaşılabileceğini, bunun sonucu olarak bilginin metafiziğinin mümkün olduğunu iddia ederler.
Dogmatizm skolâstik bir görüştür ve özellikle dini veya belli otoritelerin öne sürdüğü görüşleri kanıta ihtiyaç duymadan, sorgulamadan ve eleştirmeden kabul etmeyi içerir. Metafizik öğretilerin tümü dogmatiktir. Diğer yandan herhangi bir görüşün veya kişinin her zaman, her yerde geçerli olduğunu iddia ettiği mutlak bilgiler olduğunu düşünmesi de dogmatizmdir.
Temsilcileri kimlerdir?
İlkçağ Yunan düşünce ortamına insan bilgisini mutlak kabul eden ve evrenin ana maddesini arayan dogmatikler ile insanın hiçbir şeyi bilemeyeceğini öne süren şüpheciler damga vurmuşlardır. Bu noktada Thales, Anaksimenes, Anaksimandros gibi ilkçağ doğa filozofları evrenin ana maddesini, ilk nedeni kesin olarak bildiklerini iddia ederek farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Onlara göre insan bilgisi mutlaktır. Ayrıca bu filozoflar bildiklerimizin, duyularımızın dışında bir gerçek de kabul etmezler. Bu yüzden ilkçağ Yunan filozofları dogmatik kabul edilirler.
Örneğin Thales, bütün nesnelerin tek bir ana maddenin farklı biçimleri olduğunu belirtmiştir. Ona göre evrenin ana maddesi sudur. Su ısınınca buhar olur. Bu yüzden hava gibi gaz haldeki varlılar da sudan oluşur. Su yeterince soğutulduğunda katı hale geçebilir. Buna göre katı maddeler de sudan gelir.
Anaksimenes bu tarz bir düşünme biçimi yürütürken o ana madde olarak havayı kabul etmiş, Anaksimandros ana maddeyi soyut bir kavram olan apeiron ile ifade etmiş, Demokritos ise varlıkların yapı taşı olarak kendisinden daha ileri bölünemeyen şeyi atom olarak açıklamıştır.
Bu düşünürlerin iddialarının yanlış olduğu ortaya çıksa da dogmatizm yine de gelişmiş, aralarında Aristotales, Platon, çağlar sonra Descartes ve Spinoza gibi başka felsefecilerin de katkısıyla bir felsefe okuluna dönüşmüştür.
Dogmatikler neyi savunur?
Felsefi düşünceden biraz uzak ama tarih boyunca kabul gören anlamıyla dogmatikler, kendi fikirlerinin mutlak doğru olduğunu iddia ederler. Felsefi açıdan deneyi kesinlikle kabul etmeyip, akla önem vermeleri de onların ileri sürdükleri fikirleri araştırmadan, tartışmadan, kanıt aramadan ve eleştirmeden doğru saydıklarını düşündürür. Buna göre dogmatikler bazı öğretileri araştırmadan kabul eder ve kabul ettikleri ilkelerden değişmez bazı yöntemlerle başka bazı önermeler türetirler.
Onlar için insan mutlak doğrulara ulaşabilir, aklın mutlak ve değişmez bir değeri vardır, bilgi ve varlık bakımından kesin ve mutlak doğrulara ulaşılabilir, kesin bilgi ve metafizik olanaklıdır. İnsan zihni varlığın kendinin ve varlığın ilk nedenlerinin nesnel bilgisine sahip olabilir. Dogmatikler açısından varlığın bizzat kendisini biliriz, cisimleri gerçekte olduğu şekliyle kavrarız.
Dogmatizm ayrıca en çok din ile ilişkilendirilir. Dini otorite ve inanç temeli üzerinden yaratılmış sistemler dogmatizmin en önemli örnekleridir. Bu felsefi akımın en belirgin örneklerine, dini otorite ve inanç tarafından yaratılmış olan sistemlerde rastlanır. Örneğin kutsal kitaplar, vahiyler veya teologların oraya koyduğu dogmalar soruşturulamaz. Ama dogmatizmi sadece din ile ilişkilendirmek sınırlı bir bakış açısıdır. Bilim tarihi açısından bakıldığında da geçmişte dogmatikler, dünyanın düz olduğunu veya evrenin merkezi olduğunu iddia etmişlerdir. Bu noktada dogmatikler bir fikri kabul ettikten sonra aksi ile ilgili şüphe duymayı reddederler. Bu açıdan ilerlemeye karşı olukları düşünülür. Çünkü onlara göre çoğu zaman otoritelerce ileri sürülen görüşler doğrudur.
Bilginin kesin ve değişmez nitelikte olduğu fikri ve akıl yoluyla kesin gerçeklere ulaşılabileceği iddiası öne sürülen görüşlerin mutlak olduğunu kabul etmek demektir. Dogmatizm yaratıcılığa yer vermediği ve eleştiri kabul etmediği için eleştirilir. Dogmatikler rasyonel ve mantıksal kanıtlar yerine, salt duygulara veya kişisel eğilimlere dayanarak körü körüne inandıkları için otoriter kabul edilmiştir.
Dogmatizmin özellikle yeni ve özgün fikirlere olanak tanımaması, mutlak olanın bilinebileceğini ileri sürmesi, akla, deneyden çok yer vermesi gibi genel kabulleri bu görüşün tarih boyunca katı bulunmasına sebep olmuştur. Hatta bu yüzden dogmatizm bağnaz ve tutucu bulunmuştur.
Ünlü Alman filozof Immanuel Kant, dogmatizmi bilgiye sahip olduğunu iddia edişi üzerine bu iddiasının dayandığı yöntem ve ilkelerin eleştirel bir incelemesini yapmadığı için eleştirmiştir.
Dogmatizmin en parlak dönemi ne zamandır?
Dogmatizm, ilkçağ Yunan felsefesinden itibaren modern felsefe sistemlerinde de kendine yer bulmuştur. Ama Avrupa’da en çok öne çıktığı dönem ortaçağdır. Bu dönemde kilise mutlak bilginin kaynağı kabul edilmiş, önce tanrının sözü, ardından Aristotales’in sözü sorgusuz sualsiz geçerli kabul edilmiştir. Bu dönemde deneylerle kanıtlanamayan kurallar engizisyonun işkenceleriyle kanıtlanmaya çalışılmıştır. Örneğin o dönemde masumların ateşte yanmayacağı düşünüldüğü için özellikle cadı avları sırasında ateşte yananların suçlu oldukları bile düşünülmüştür. Yine ortaçağda kilise doğru kabul ettiği için endüljansa yani para ile cennette yer satın alınabileceğine bile inanılmıştır. Aynı dönemde kilisenin mutlak hâkimiyetine karşı duran pek çok kişi, cadı veya büyücü olduğu gerekçesiyle işkence görmüş ve öldürülmüştür.