Ülkemizde kamu kesimi en fazla gelir elde eden, gider yapan, menkul ve gayrimenkul mala sahip olan, yine en fazla borç yükü altında bulunan ve bu manada birçok unsuru doğrudan ve dolaylı olarak yöneten veya yönlendirendir. Kamu kesimi içinde en büyük pay ise Genel Bütçeye aittir. Dikkat edilirse bahse konu unsurlar subjektif mahiyetteki “en fazla” ibaresi ile açıklanmıştır. Çünkü kamunun tek tek birimler düzeyinde ve toplam olarak, varlık ve kaynaklarının tamamı muhasebeye yansımadığı gibi, muhasebeye yansıyanlar hakkında da çok sağlıklı veriler mevcut değildir. Örneğin son yılarda Devletin elindeki arsa ve araziler ile lojmanların satışından bir fayda beklenilmektedir. Ancak, bunlar hakkında Devlet hesaplarında kayıtlı herhangi bir rakam olmadığından, resmi yetkililer dahil herkes tahminden öteye bir şey söyleyememektedir.
Oysa, bu büyüklükleri yöneten her düzeydeki yöneticilerin amaç belirleme ve belirlenen amaçları gerçekleştirmede Devletin varlık ve kaynakları ile faaliyetlerinin girdi ve çıktılarını gösteren doğru, anlamlı ve zamanında sağlanan bilgi ve verilere ihtiyaçları vardır. (Devletten kasıt 1050 sayılı Kanunda ifade edilen Genel Bütçedir.) Ülkemizde sözkonusu verilerin arzını özde Maliye Bakanlığı yerine getirmekte olup, başta Maliye Bakanlığının kendisi olmak üzere Devlet organlarının tümü talep eden durumundadır. Talep ne kadar iyi karşılanırsa karar ve uygulama süreci o derece isabetli ve başarılı olacaktır.
Muhasebeye yüklenilen amaç, para ile ifade edilebilen kıymet hareketlerinin kontrolü ile geçmiş işlemler gözönünde bulundurularak gelecekte takip edilecek stratejinin tayinidir. Bu anlamda yasama ve yürütme organlarının gelecekle ilgili planları ve özellikle de ekonomik ve mali karaların alınması ve bunların realize edilmesinde muhasebenin verdiği bilgiler önemli bir rol oynamaktadır.
Yukarıda kısaca açıklanan amacı, araç durumunda olan ve ülkemizde halen uygulanan Devlet Muhasebesi gerçekleştirebilmekte midir? Mevcut Devlet muhasebe sistemi ve ürettiği verilere baktığımızda bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değildir. Çünkü son olarak 1990 yılında yapılan değişikliklerle Devlet Muhasebesinin fonksiyonları;
-Bütçe uygulamasına ilişkin işlemlerin yasal kontrolü ve izlenmesi,
-Nakit ve diğer değer hareketleri hakkında bilgi almak ve bunların kontrol edilmesi,
-Bütçe uygulamasına katılan görevlilerin işlemleri nedeniyle hukuki ve mali sorumluluklarının tayin edilmesine indirgenmiştir.
Oysa, Devlet Muhasebesinin yukarıda sayılanlar yanında;
-Devletin mali durumunun tespit edilmesi,
-Yıllık faaliyet sonucunun çıkarılması suretiyle, milli ekonominin planlanması ve yönetimi için gerekli ekonomik bilgileri üreterek, milli muhasebeye Devletin verilerinin sunulması,
-Nihai ve ideal hedef olarak Devlet faaliyetlerinin verimliği ve rasyonelliği ile ilgililerin performanslarının saptanması, fonksiyonları vardır.
Açıklanan fonksiyon daraltmada ülkemizde uygulanan Devlet muhasebe sisteminin yetersizlikleri yanında, dünya ölçeğinde devlet (kamu) muhasebesinin teorik ve pratik düzeyde belli bir olgunluk seviyesine ulaşamaması etkili olmuştur.
Genel kabul görmüş ilkeler oluşturma yolunda mesafe alan ve tam anlamıyla bir disiplin olarak kabul edilmemekle birlikte, bir teknik ve sanat olarak genel kabul gören muhasebe olgusu, kavram ve kurallarını devlet muhasebesi üzerine oluşturmamıştır. Bu nedenle, işletme muhasebesi anlamında ulaşılan teorik ve pratik düzeye göre devlet muhasebesi göreceli olarak yetersizdir. Bununla beraber, değişen dünya şartlarında klasik fonksiyonlarına yönelen ve bir kısım faaliyetlerini özel sektöre devreden veya devretme çabası içine girerek küçülen devletin muhasebesi de bu anlayışa paralel olarak özel kesim işletme muhasebesinden etkilenmeye başlamış ve bir yakınlaşma sürecine girilmiştir.