Ceza Genel Kurulu 2007/11.MD-59 E. , 2007/105 K
Tebliğname : 207714
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi : YARGITAY 11. Ceza Dairesi
Günü : 29.09.2006
Sayısı : 1047-7635
Sanıklar hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan açılan kamu davalarının yargılaması sırasında Yargıtay 4. Ceza Dairesince 29.12.2005 gün ve 57-48 sayı ile iddianamede anlatılan eylemin resmi evrakta sahtecilik suçunu oluşturacağından bahisle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmesi üzerine; Yargıtay 11. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonunda 29.09.2006 gün ve 1047-7635 sayı ile; sanıkların atılı eylemleri gerçekleştirdikleri yönünde yeterli delil bulunmadığı, kaldı ki, sanıkların bu eylemleri yaptıkları kabul edilse bile, resmi belgede sahtecilik ve görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçlarının maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı kabul edilerek, her iki sanığın beraatına karar verilmiştir.
Hükmün katılan Milli Savunma Bakanlığı vekili (Hazine vekili) tarafından eksik soruşturmaya ve sübuta ilişen nedenlerle her iki sanık aleyhine temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istekli 26.02.207 gün ve 2005/207714 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Adalet Bakanlığınca 09.08.2005 tarihinde verilen kovuşturma izni ve Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen 05.09.2005 gün ve 1885-6029 sayılı iddianame ile talep edilmesi üzerine, Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesince 01.11.2005 gün ve 646-407 sayı ile;
“Sanıklardan E. C.. suç tarihinde Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanıdır. Diğer sanık ise aynı mahkemeye ait 2002/295 esas sayılı dosyada bilirkişi olarak görev yapmıştır. Kadıköy Asliye 1. Ticaret Mahkemesinin 2002/295 esas sayılı dosyası ile Milli Savunma Bakanlığı tarafından ….. Tarım Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Tic. A.Ş. aleyhine tazminat davası açılmıştır. Söz konusu dosyada bilirkişi olarak görev yapan K. Ö.. ve G. A.. 20.08.2003 tarihli raporlarında hazine lehine bilirkişi raporu düzenleyip verdikleri halde mahkeme başkanı olan sanığın bilirkişiler üzerinde nüfuz kullanarak bilirkişi raporlarını değiştirttiği ve sonradan verilen raporun hazine aleyhine olduğu ikinci sunulan 10.10.2003 tarihli bilirkişi raporunda sanık O. A..’nın sanki daha önce hiç rapor vermemiş gibi farklı bir görüş bildirdiği iddia edilmiştir.
Dinlenen tanıklardan diğer bilirkişi olan K. Ö.. Ağustos ayı içerisinde diğer bilirkişi ile birlikte rapor düzenleyerek mahkemeye sunduklarını, bunun karşılığında ücretlerinin ödendiğini daha sonra kendisinin rapor imzalamak üzere diğer bilirkişi tarafından çağırılması üzerine mahkeme heyetine ve hazine vekiline bu konuda rapor verdiklerini bildirdiğini 10.10.2003 tarihli ikinci raporun ise ilk raporun son bölümünün değiştirilmesi sureti ile oluşturulduğunu bunu görünce de imzalamadığını sonraki rapora mualif kaldığına dair şerh koyup iki sayfadan ibaret ek rapor sunduğunu, bunun da dosyadan daha sonradan alınmış olduğunu beyan etmiştir.
Kalem personeli bilirkişilerin mahkemeye rapor sunmadan önce ücretlerinin ödenmesinin mümkün olmadığını oysa ki dosyada bulunan 10.10.2003 tarihli rapor ücreti olarak bilirkişi K. Ö..’e 20.08.2003 diğer bilirkişi O. A..’ya ise 22.08.2003 tarihinde ödenmiş olduğunu bildirmişlerdir.
Yine dinlenen tanık Hakim F.A.. söz konusu dosyanın mahkeme başkanının odasında olduğu kendilerine söylendiğini bildirdiği, aynı mahkemeden emekli olan mübaşir A. K..’ın çalıştığı sırada mahkeme başkanı olan sanık E.C..tarafından bilirkişi K.Ö..’e hitaben “Bu raporu bu şekilde imzalıyorsan imzala, imzalamıyorsan disketinden raporun bir çıktısını çıkar, muhalif olarak ek rapor şeklinde dilekçe ile sun” şeklinde hitap ettiğini duyduğunu bildirmiştir.
Dinlenen tanıklar incelenen dosya ve ekleri tüm dosya kapsamında mahkeme başkanı olan sanık E.C..’un mahkemesine ait 2002/295 esas sayılı dosyasında bilirkişi K.Ö..ve O.. A..’nın dosyaya sunmuş oldukları ve hazine lehine olan 20.08.2003 tarihli bilirkişi raporunu nüfuzunu kullanarak hazine aleyhine sonuç doğuracak şekilde değiştirdiği ve bu konuda müdahalelerde bulunduğu diğer sanık O.A..’nın ise daha önce bir rapor sunmamış gibi 10.10.2003 tarihli raporu farklı görüş bildirerek sanıkların üzerlerine atılı görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri anlaşılmış olup bu konuda Adalet Müfettişleri tarafından 11.07.2005 tarihli inceleme ve soruşturma raporu ve ekleri de bu doğrultuda hüküm taşıdığından Adalet Bakanlığının 09.08.2005 tarihli olurları ile sanıklar hakkında bu suçtan dolayı kovuşturma izni verilmiş olmakla…” biçimindeki açıklama ile, şüphelilerin eylemlerine uyan 765 sayılı TCK 240 (5237 sayılı Yasanın 257/1) lehe olan maddeleri gereğince cezalandırılmaları için Yargıtay ilgili dairesinde son soruşturmanın açılmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine dosya ilk olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmiş; fakat, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin görevsizlik kararı ile resmi evrakta sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCY.nın 204/2. maddesi uyarınca yargılama yapılması için Yargıtay 11. Ceza Dairesine tevdii edilmiştir.
Dosya incelendiğinde;
29.04.2005 tarihinde Denizli’den postaya verilerek, Levazım Albay İ.Ç.. imzası ile HSYK Başkan vekili C.A..’a, Adalet Bakanlığı Müşteşarı F. K…’ya ve Maliye Bakanlığı Müşteşarına gönderilip, Adalet Bakanlığına 06.05.2005 tarihinde ulaşan dilekçeler üzerine; Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan E.C. hakkında Adalet Bakanlığınca iki başmüfettiş gönderilerek soruşturma başlatıldığı,
Emekli Albay İ.Ç..ın, Adalet müfettişi tarafından alınan ifadesinde, Milli Savunma Bakanlığı levazım bölümünde çalıştığını, olayı da kısmen hatırladığını, ancak söz konusu dilekçeyi kendisinin vermediğini, bahsedilen usulsüzlüklerle ilgili bilgisinin de olmadığını söylediği, (Not:Şikayet dilekçesinin gönderildiği 29.04.2005 tarihinde; şikayete esas teşkil eden 2002/295 sayılı dosya halen derdesttir.)
Şikayet dilekçesinde; “Özetle; 1999 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerine bozuk et sattığından ihalesi feshedilen ve Devlet İhale Kanunu gereğince bir daha devlet ihalelerine girmemesi gereken …Tarım Ürünleri Taşımacılık A.Ş.nin, yeni bir isimle ihaleye girip kazanması ve bu ihalenin iptal edilmesi üzerine Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesine dava açılmıştır. Davanın esas numarası 2002/295 olup, Mahkeme Başkanı E. C.. bu davada yanlı davranmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak bilirkişiler K.Ö.. ve G.A..Ağustos ayında devletin lehine bir rapor yazıp verdiler. 4-5 ay sonra mahkeme başkanının emri üzerine bu rapor dosyadan alınarak, bunun yerine devletin aleyhine bir rapor düzenlenmiş, düzenlenen rapor bilirkişi G.A..tarafından imzalanmış, fakat bilirkişi K.Ö..tarafından imzalanmamıştır. İşler karışınca yeni bir heyet oluşturulmuş ve o heyetten de mahkeme başkanının istediği doğrultuda rapor alınmıştır.” şeklindeki iddialara yer verildiği,
E.C..’un 19.07.1991 tarihinden itibaren Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde çalıştığı, suç tarihi itibarıyla da aynı mahkemede mahkeme başkanı olarak görev yaptığı, TC Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 01.06.2006 gün ve 43399 sayılı yazısında belirtildiği gibi, 30.04.1986 tarihinde birinci sınıfa ayrılıp, 31.12.1992 tarihinde birinci sınıf hakim olduğu,
Sanık Prof. Dr. O.A..’nın ise Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölümü Başkanı olarak görev yaptığı,
Bahsedilen şikayet dilekçesi ile sanık E. C..’un; Milli Savunma Bakanlığınca SMS isimli şirkete karşı açılan tazminat davası sırasında, bilirkişileri etkilemek ve bilirkişi raporunu değiştirtmekle, sanık O. A..’nın ise bilirkişi raporunu değiştirmekle suçlandıkları,
Usulsüzlük yapıldığı iddia edilen davanın Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/295 esas sayılı dosyasında görüldüğü,
Milli Savunma Bakanlığına izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili tarafından …..Tarım Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Tic. A.Ş. aleyhine 7.122.352.000 lira hazine zararının reeskont faizi ile birlikte …. tahsili için 14.03.2002 tarihinde bir dava açıldığı,
Bu davanın Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/295 esasına kaydedildiği,
Ayrıca;: Milli Savunma Bakanlığına izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekili tarafından: …..Tarım Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Tic. A.Ş.ne karşı, konusu 116.857.260.000 lira hazine zararının reeskont faizi ile birlikte …. tahsili olan 20.03.2002 tarihli ikinci bir dava açıldığı,
Bu davanın da Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/296 esasına kaydedildiği,
Her iki davanın; Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 21.02.2003 gün ve 296-169 sayılı kararla, irtibat nedeniyle HUMK nun 45. maddesi gereğince 2002/295 sayılı dosya üzerinde birleştirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanıkların suçlanmalarına neden olan dosya ve bilirkişi raporları ile ilgili olarak yapılan incelemede;
Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/295 esas numaralı dosyasına 4 adet rapor/rapor taslağının sunulduğu,
Bunlardan ilkinin, 20.08.2003 tarihinde K.Ö..ve O. A.. tarafından imzalanarak verildiği yine K.Ö..tarafından iddia edilen, fakat daha sonra kaybolduğu için K. Ö.. tarafından bir sureti 12.12.2003 tarihinde dosyaya eklenen rapor/rapor taslağı olduğu,
İkincisinin, O. A.. ve K.B..tarafından imzalanarak sunulduğu; bu raporun/rapor taslağının sonuna bilgisayarla yazılan tarihin 20.10.2003 olduğu, ancak baştaki (2) rakamının, elle (1) olarak değiştirilmesi suretiyle 10.10.2003 tarihinin oluştuğu, bununla birlikte; O. A..’nın söz konusu raporu/rapor taslağını mahkeme kalemine bilirkişi ücretini de aldığı 22.08.2003 tarihinde ibraz ettiğini savunduğu, anılan rapor taslağının 12.12.2003 tarihinde üçüncü bilirkişi K. Ö..tarafından da muhalefet şerhi ile imzalanarak rapor haline geldiği,
Birinci raporun/rapor taslağının sonuç kısmında;
1-Davalının ödemeden dolayı borçlu olduğu,
2-Davacının davalıdan esas alacak olarak 123.479.612.000 lira alacağı bulunduğu, dava tarihi itibarıyla davalının temürrüde düşmemiş olduğu, işlemiş temerrüt faizi hakkı bulunmadığı,
3-Davacı da 2 dosya dolayısıyla aynı miktarda alacak ve ikinci ihale
tarihinden itibaren reeskont faizi talep etmiş olduğundan, tespitimiz kadarının dikkate alınması gerektiği,
4-Dava tarihinden itibaren %70 oranında, 17.05.2002 gününden itibaren %64 oranında ve 16.04.2003 tarihinden itibaren %57 ve değişen oranlarda temerrüt faizi isteyebilecektir,
Tespitlerinin yer aldığı,
İkinci raporda da bu kısımların aynen yer aldığı ancak 5. madde olarak; “Dava konusu olayda ihaleyi yapan Milli Savunma Bakanlığının davalı Şirketin ortak yapısını belirtir Ticaret Sicil Gazetesinin ibrazı istemiş olup, davalı şirketin ortaklarının ortağı olduğu …. Göncüoğlu AŞ.nin sözleşmesini fesheden davacı idare olduğuna göre, davacının kendi kusurundan kaynaklandığı görüşüne varıldığından BK. 44/1. madde uyarınca tazminatın azaltılabileceği veya kaldırılabileceği hususunun mahkemenin takdirinde bulunduğu” biçiminde bir ekleme yapıldığı,
Her iki raporun ilk 12 sayfasının aynı olduğu, 10.10.2003 tarihli raporun 12. sayfasından sonrasının sayfa numaralarının elle yazıldığı,
Raporlar arasındaki tek farkın 10.10.2003 tarihli raporun sonuç bölümünün 5. maddesine eklenen ve birinci rapora göre davacı idarenin aleyhine görüş içeren kısım olduğu,
Bilirkişi K.Ö..in ikinci rapora karşı yazdığı muhalefet yazısının da dosyadan kaybolduğu,
İlk iki bilirkişi raporu arasındaki çelişkiler ve bunlara yapılan itirazlar üzerine hakim F.A.. tarafından 25.06.2005 tarihli oturumda yeni bir bilirkişi raporu alınmasına karar verilmişse de; F.A..’nun ifadesinden ve dosyada bulunan el yazısı notlardan belirlendiğine göre sanık E. C.. tarafından bizzat belirlenen ikinci bilirkişi heyetinin raporunun dosyadaki üçüncü rapor olduğu,
Bu raporun; idarenin tazminata hakkı bulunmadığı şeklinde, önceki raporlara göre idarenin aleyhine olan görüşleri içerdiği,
Hakim F. A..’nun bu raporla da yetinmeyip, 3. kez bilirkişi heyeti oluşturduğu,
Son bilirkişi heyetinin dosyaya 14.02.2005 tarihinde sundukları 4. raporun, K. Ö.. tarafından dosyaya sunulduğu iddia edilen birinci raporla aynı sonuçları ihtiva ettiği,
Adalet Müfettişlerinin incelemesi sonunda varılan kanaat üzerine 30.05.2005 tarihinde sanık E.C..’un 2802 sayılı Yasanın 77/1. maddesi gereğince Kartal Hakimliğinde çalışmak üzere görevlendirilmesine karar verildiği,
Bunun ardından tazminat davasının E. C..’un bulunmadığı bir heyet tarafından kabul edildiği,
Sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Suçlamaları kabul etmeyen sanıklardan;
Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanı olan sanık E.C..;
Olay sırasında mahkeme başkanı olduğunu, mahkemenin 2002/295 sayılı dosyasını da diğer dosyalar gibi dağıttığını, işbölümü gereği bu dosyanın müzakerelerinin hakim F. A.. tarafından yapıldığını, iddiaları kabul etmediğini, bilirkişileri etkileyerek raporu değiştirtmesinin sözkonusu olmadığını,
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölüm Başkanı olan sanık Prof. Dr. O.A..;
Mahkemenin 2002/295 esas sayılı dosyasında, kendisinin, K. Ö..’in ve K. B..’ın bilirkişi olarak görevlendirildiklerini, ilk olarak K. Ö..’in 20.08.2003 tarihinde bir rapor taslağı düzenleyerek dosyaya sunmuş olduğunu, bu raporda kendisinin imzasının bulunmadığını, rapor taslağına baktığında eksiklikler tespit ettiğini, bu nedenle diğer bilirkişi Kılıç Başaran ile birlikte rapora eklemeler yaptıklarını, yaptıkları eklemelerin idarenin de kusurlu olması nedeniyle mahkemenin Borçlar Kanunun 44. ve 98. maddeleri uyarınca tazminatta indirim yapabileceğine ve tazminatı tamamen kaldırabileceğine ilişkin olduğunu, son haliyle raporlarını 22.08.2003 tarihinde dosyaya sunduğunu, bu raporda kendisi ile K. B..’ın imzalarının bulunduğunu, yaptıkları eklemenin mahkemece verilen görevin gereği olduğunu, bunun dışında idareyi zarara uğratma amacını taşımadığını, bu süreçte tek bir raporda imzası bulunduğunu, K.Ö..’in bahsettiği rapor taslağının akıbetini bilmediğini, mahkeme başkanı E. C..’un kendilerine her hangi bir baskı ya da yönlendirmede bulunmadığını, 22.08.2003 tarihinde dosyaya sunarak aynı gün reddiyat makbuzu ile ücretini aldığı bilirkişi raporunun üzerinde 10.10.2003 tarihinin yazılı olmasının maddi hata olabileceğini, kendi raporlarından önce dosyaya sunulmuş bir rapordan bahsedilemeyeceğini, K.Ö.. tarafından dosyaya sunulduğu ve daha sonra kaybolduğu iddia edilen yazının bir rapor değil, ancak rapor taslağı sayılabileceğini,
İfade etmek suretiyle savunma yapmışlardır.
Tanık beyanları irdelendiğinde;
Bilirkişi heyetinin üç üyesinden birisi olan K. Ö..’in; 2002/295 esas sayılı dosyada bilirkişi olarak görevlendirildiklerini, diğer bilirkişilerle mutabık kalarak hazırladığı raporu diğer bilirkişi O.A..ya da imzalattıktan sonra İstanbul Mahkemelerinde yaygın şekilde yapıldığı üzere üçüncü imza eksik olduğu halde dosyaya bırakarak parasını aldığını, bu olaydan yaklaşık 2-3 ay sonra mahkemeden arandığını, gittiğinde raporda imzasının eksik olduğunun söylendiğini, bunun üzerine dosyaya baktığında kendi verdiği raporun dosyada olmadığını, bunun yerine O.A..ve K.B..tarafından imzalanmış farklı bir raporun bulunduğunu gördüğünü, bu rapora davacı idare aleyhine eklemeler yapıldığını tespit ettiğini, bu durumu kabullenmediğini, raporu muhalefet şerhi ile 12.12.2003 tarihinde imzaladığını, ayrıca bir de muhalefet yazısı verdiğini, daha sonra muhalefet yazısının da dosyadan kaybolduğunu, mahkeme başkanı E. C..’un baştan itibaren raporun bu şekilde çıkması için kendisine telkinde bulunduğunu, hatta bununla ilgili olarak kendisine emsal karar verdiğini, kendisinin buna itibar etmediğini, raporun değiştirilmesinin ardından da diğer bilirkişilerin yeni raporu imzalamasını söylediklerini, ancak kendisinin onlara da itibar etmediğini ileri sürdüğü,
K.Ö..’in iddialarının, kısmen mahkeme üyesi Hakim F. A.. tarafından doğrulandığı ve hakim F. A..’nun, K.Ö..’in olayla ilgili olarak kendisine anlattıklarını K. Ö..e benzer şekilde ifade ederek; bu dosyaya karşı mahkeme başkanı E.C..’un özel bir ilgisi olduğunu, hatta tahkikat hakimi olarak kendisinin yetkili olmasına rağmen, idarenin tazminat hakkı bulunmadığını belirten 2. bilirkişi heyetini de kendisinden habersiz olarak E.C..’un bizzat belirlediğini vurguladığı,
Tanık olarak dinlenen hazine vekili S. E.., muhakemat müdürü M.K.., hazine avukatı N.Ö..in de; K. Ö..’in raporun kaybolması olayını kendilerine anlattığını belirterek, mahkeme başkanının bu dosya ile özel olarak ilgilendiği hususunda, F. A..’ya benzer ifadeler verdikleri; henüz tahkikat aşamasında olduğu için mahkeme kaleminde ya da tahkikat hakiminde olması gereken dosyanın her aradıklarında başkanın odasında olduğunun ifade edildiğini belirttikleri,
Dosyada ifadesine başvurulan tüm mahkeme başkanları, yazı işleri müdürleri, zabıt katipleri ve mübaşirlerin; İstanbul’un büyüklüğü nedeniyle, heyet halinde düzenlenmesi gereken bilirkişi raporlarının çoğunlukla tek bilirkişi tarafından düzenlenerek mahkeme kalemine bırakıldığını, raporu imzalayan her bilirkişiye raporu imzaladığı anda reddiyat makbuzu kesildiğini, bilirkişinin reddiyat makbuzu kesildikten sonra istediği zaman ücretini alabildiğini, buna karşılık rapor imzalanmadan reddiyat makbuzu kesilmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte, raporların ancak imza tamamlandıktan sonra dosyanın içerisine konulduğunu ve daha sonra tahkikat hakimine dosya ile birlikte sunulduklarını söyledikleri,
Belirlenmiştir.
Dosyada bulunan belgelerden;
20.08.2003 gün ve 24466-6059 sayılı reddiyat makbuzunun K.Ö.., 22.08.2003 gün ve 24466-5721 sayılı reddiyat makbuzunun da O..A..adına düzenlendiği, K.Ö..’in 09.09.2003 tarihinde, O.A..’nın ise 22.08.2003 tarihinde bilirkişilik ücretlerini mahkeme veznesinden aldıkları,
O.A.. ve K. B.. imzası ile dosyaya sunulan raporda havale tarihi bulunmayıp, raporun üzerindeki ilk tarihin 20.10.2003, kalemle değiştirildikten sonraki tarihin 10.10.2003 olması, bunun da ötesinde O.A..’nın, raporu reddiyat makbuzunun kesildiği 22.08.2003 tarihinde dosyaya sunduğunu iddia etmesi nedeniyle sözkonusu raporun hangi tarihte ibraz edildiğinin kesin olarak belirlenemediği,
Sonucuna varılmıştır.
Değerlendirme;
Ticaret Mahkemelerinin uygulamasında, dava açılmasının ardından dosyanın tensiple heyetteki üye hakimlerden birisine verildiği ve bu hakimin tahkikat hakimi olarak görevlendirildiği, bu kapsamda dosya tamamlanıp ta heyetin önüne gelinceye kadar tüm işlemlerin bu hakim tarafından yapıldığı, olayımıza esas teşkil eden 2002/295 sayılı birleşik dosyanın tahkikat hakiminin de önce G.B.., onun mahkemeden ayrılmasının ardından da F. A.. olduğu,
Yine mahkemelerdeki genel uygulamaya göre; dosyanın heyet halindeki bilirkişilere verilmesi üzerine, bilirkişilerin her zaman birlikte rapor düzenleyip getiremedikleri, şayet içlerinden birisi tek başına raporu imzalayıp getirirse, buna bilirkişi ücretinin ödendiği, raporun alındığı, fakat alınan raporun tahkikat hakiminin duruşma dosyasına eklenmediği, imzalar ne zaman tamamlanırsa, raporun o zaman duruşma dosyasına eklendiği, bu kapsamda, bir bilirkişinin reddiyat makbuzu ile ücretini almış olmasının, imzalı raporunu mahkemeye sunduğunun kesin kanıtını oluşturduğu,
Açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Dosyamıza esas teşkil eden Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/295 sayılı birleşik dosyasında da yukarıda ayrıntısı anlatıldığı şekilde, dosya tahkikat hakimi olarak önce G. B..’a, onun mahkemeden ayrılmasının ardından da F. A..’ya teslim edilmiştir.
Özellikle, F. A..ve bilirkişi K. Ö.. tarafından Mahkeme Başkanı olan sanık E. C..’un, baştan itibaren bu dosya ile özel olarak ilgilendiği ve idarenin kusurlu olduğuna inandığı için bu düşüncesini bilirkişi K. Ö.. ile paylaştığı, ancak, K. Ö..’in buna itibar etmeyerek doğru bildiği şekilde bilirkişi raporu düzenleyip, 20.08.2003 tarihinde mahkeme dosyasına sunduğunun ifade edildiği,
Söz konusu raporun bu tarihte dosyaya sunulduğunun, başta K.Ö..’in ifadesi olmak üzere, bunu destekleyen reddiyat makbuzu ve kasa defteri ile tahsilat makbuzunun üzerindeki nottan da açıkça belirlenebildiği,
Reddiyat makbuzlarına göre; K.Ö..’e 20.08.2003 tarihinde, O. A..ya ise 22.08.2003 tarihinde reddiyat makbuzu kesildiği,
Anılan raporun, daha sonra dosyadan kaybolduğu, K. Ö..’in raporun iki imzalı olduğunu, bu imzalardan birisinin kendisine, diğerinin ise bilirkişi O. A..’ya ait olduğunu iddia ettiği, O.A..’nın ise belirtilen raporda imzasının olmadığını savunduğu,
Dosyada raporun belirtilen tarihte dosyaya sunulduğu ve daha sonra kaybolduğu hususunda bir tereddüt bulunmadığı, tereddütün, raporu O. A..’nın da imzalayıp, imzalamadığı hususunda ortaya çıktığı,
İlk raporun kaybolduğu henüz anlaşılmadan, bilirkişi K.Ö..’in rapor imzalaması için kaleme çağrıldığında dosyada kendi verdiği rapordan farklı bir raporun olduğunu, aynı zamanda kendi verdiği raporun da olmadığını fark ettiği, bu tarihin muhtemelen 12.12.2003 olduğu,
Sonradan O. A..ve K.B..imzası ile verilen raporun üzerinde havale tarihinin bulunmadığı, raporun sonunda yazılı olan tarihin ise 20.10.2003 iken, elle 10.10.2003 olarak değiştirildiği,
Yeni raporun O. A.. ve K. B.. isimli bilirkişilerin imzalarını taşıdığı,
Bu raporun, öncekine nazaran idarenin aleyhine olduğu, zira, son kısma idarenin kusuru olduğundan, Borçlar Yasasının 98. ve 44. maddesi gereğince tazminatın azaltıla¬bileceği ve hatta tazminat verilmeyebileceği hususunun eklendiği,
K. Ö..’in bu raporu imzalamak istemediği, ancak gerek sanık E.C..’un, gerekse hakim F.A..’nun önerisi üzerine raporu muhalif olarak imzaladığı, ayrıca muhalefet şerhi niteliğinde bir dilekçe yazarak dosyaya bıraktığı, bunun yanında, önceki raporunun bir suretini de bilgisayardan çıkararak, 12.12.2003 tarihinde hakim F.A..’ya havale ettirerek dosyaya ibraz ettiği,
Bu aşamada muhalefet şerhi niteliğindeki dilekçenin de dosyadan kaybolduğu,
Sonradan verilen raporun üzerine tarih olarak ilk aşamada 20.10.2003 yazılıp, daha sonra elle düzeltilmek suretiyle bu tarihin 10.10.2003 yapılmış olması nedeniyle, tarihin raporu ibraz edenlerce önemsendiğinin anlaşılması karşısında, sanık O. A..’nın raporun aslında 22.08.2003 tarihinde ibraz edildiği, üzerindeki tarihe ise dikkat etmedikleri yönündeki ifadesinin kabul edilebilir olmadığı,
Hususları birlikte değerlendirildiğinde;
2002/295 esas numaralı dosya ile ilgili olarak ilk bilirkişi heyetine yaptırılan inceleme sırasında; gerek K. Ö..tarafından hazırlanan rapor taslağı ve muhalefet şerhinin dosyadan kaybolması, gerek sanık O. A.. tarafından ikinci raporun hangi tarihte verildiğinin ve bilirkişi ücretinin raporun ibrazından önceki bir tarihte alınmasının tam olarak izah edilememesi, gerekse sanık E.C..’un dosya ile özel olarak ilgilendiğine ve bilirkişi Ke. Ö..’i etkilemeye çalıştığına ilişkin bir kısım tanık ifade ve yorumlarının bulunması, kuşku doğmasına neden olduğu gibi görülmekte ise de Mahkeme Başkanı olan sanığın bu ilgi ve takibinin hukuki bilgi ve denetim kapsamından uzaklaştığına ve suç kastıyla izah edilebilecek farklı bir saikle irtibatlandırılabileceğine yönelik ciddi bir kanıttan söz edebilmenin olanaklı bulunmaması,
Kaldı ki; üç bilirkişinin görevlendirildiği yargılamada bilirkişilerden biri olan K. Ö..tarafından 20.08.2003 tarihinde ibraz edilen belgenin diğer iki bilirkişinin imzasını taşımaması karşısında geçerli bir adli mütalaa niteliğine kavuşmadığı, ancak taslak sayılabileceği, bu nedenle de resmi belgede sahtecilik suçunun varlığından söz edilemeyeceği, öte yandan davanın, anılan bilirkişi görüşlerinden etkilenilmeden davacı lehine sonuçlanmış olması nedeniyle de kamusal zarar veya kişisel mağduriyet doğmadığından ya da kişilere yarar sağlanması hali oluşmadığından 5237 sayılı Yasanın 257. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının gerçekleştiğinin de düşünülemeyeceği gözetilmeli ve sanıkların hukuki durumu bu verilere göre değerlendirilmelidir.
Bu nedenlerle; sanıklar hakkındaki beraat hükümlerinin onanması gerekmektedir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 29.09.2006 gün ve 1047-7635 sayılı hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 01.05.2007 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
.