Az Vergi Vermenin Yolları Nelerdir?
Ekonomik koşullar zorlaştıkça, işletmelerde zorlaşan ekonomik koşullardan daha az etkilenmek için farklı yollara başvuruyorlar….
Bu yollara başvururken dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri, işletmenizi ekonomik koşullara uydururken, yasaları çiğnememeniz gerekiyor…..
Yasaların çiğnenmesi halinde bir takım yaptırımlarla kaşılaşılması kaçınılmaz hale geliyor……
Az vergi ödemenin ve vergiden kaçınmanın yolları
Vergi, modern devletlerin varlık sebebi ve finansman aracı. Vergi kaçakçılığı yasa dışı bir davranışken, vergiden kaçınma yasalar çerçevesinde yasanın boşluklarından yararlanmayı ifade ediyor. Mükellefler, bu yolları dikkatle takip etmeli…
Özellikle son çeyrekte, gerek bireysel girişimlerin gerekse ortaklaşa kurulan tüzel girişimlerin sayısında, geçmiş dönemlere nazaran artışların olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu artış beraberinde bazı temel sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların başındaysa işletmeler açısından ‘vergi yükü‘ gelmektedir. Yasal olarak daha az vergi ödemenin yolları vardır.
Altını kalın çizgilerle çizmek gerekirse vergi kaçırmak ile vergiden kaçınmak kesinlikle farklı sonuçları doğurmaktadır. Vergi kaçırmak, kanunların tamamına veya bir kısmına uymamak anlamına gelirken cezası ise ağır para cezalarından başlayıp hapis cezasına uzanan bir süreci içermektedir. Vergiden kaçınmak ise, tamamen hukuk kuralları vergi kanunları içerisinde kalıp, kanunun uygun maddelerini, ticari işletmemizin lehine çevirmektir. Bu yöntem daha çok ‘verginin planlanması’ veya ‘verginin ertelenmesi’ tabirleriyle anlatılabilmektedir.
Bu yazımızda detaya çok girmeden, işletmelerin kanuni çerçeveler içerisinde nasıl daha az vergi ödeyebileceklerini anlatmak ile alakalı olacaktır.
Kanunlarca uygulanan muafiyet ve istisnalardan faydalanmak:
Örnek 1: Son dönemlerde en çok bilinen istisna 29 yaş altı genç girişimci istisnasıdır. Girişimci 75.000 TL’ye kadar olan kazancını gelir vergisinden istisna tutabilmektedir.
Örnek 2: Türkiye’de faaliyeti olmayan şirketlere yapılacak olan yazılım, tasarım, mimarlık hizmetleri kanunda belirtilen şartları taşımak kaydıyla %50 kurumlar vergisi istisnasıdır.
İndirilecek giderlerin tespitini çok iyi yapmak ve ‘kanunen kabul edilmeyen’ giderlerin neler olduğunu belirlemek:
Örnek: Vergiye tabi matrahı bulurken indirilebilecek olan giderler gerek kurumlar vergisi kanununda gerekse gelir vergisi kanununda açıkça belirtilmiştir. Kanunlar nispetinde işin devam ettirilebilmesi için yapılacak giderlerin tespitini doğru yapmak, herhangi bir inceleme esnasında defter ve belgelerde hatalı indirimlerden kaçınmak işletme için önem arz etmektedir.
Duran varlıkların yani; işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve maddi olmayan duran varlıklar şeklindeki vb. iktisadi değerlerin amortismanlarını azalan bakiyeler (hızlandırılmış amortisman) yöntemine göre ayırmak:
Örnek: 10.000 TL’ye satın alınmış bir elektronik cihazın Amortisman süresinin 5 yıl olduğunu varsayalım.
Azalan bakiyeler (1) yöntemine göre amortisman ayırırsak;
100/5= Yıllık %20 oranına göre
1.Yıl: 4.000 TL (%20*2)
2.Yıl: 2.400 TL
3.Yıl: 1.440 TL
4.Yıl: 864 TL
5.Yıl: 1.296 TL (Son kalan bedel)
Normal amortisman (2) yöntemine göre amortisman ayırırsak;
100/5= Yıllık %20 oranına göre
1.Yıl: 2.000 TL
2.Yıl: 2.000 TL
3.Yıl: 2.000 TL
4.Yıl: 2.000 TL
5.Yıl: 2.000 TL
Görüldüğü üzere azalan bakiyeler (1) yönteminde ilk yılda ayırdığımız tutarla normal amortisman (2) yöntemine göre ayırdığımız tutar arasında iki katı bir fark oluşmaktadır. Bu fark ödeyeceğimiz vergiyi doğal olarak azaltacaktır.
Stok maliyeti, fire vb. kalemleri doğru tespit etmek:
Fiyatlar genel düzeyi, kar hesaplamaları, yönetim stratejileri vb. politikalara göre işletmeler ilk giren ilk çıkar veya ortalama maliyet yöntemlerini seçebilir, firelerini tam hesaplayarak doğru maliyeti bulabilir. Doğru maliyeti bulmaksa fazladan ödenecek vergiyi dengeleyecektir.
Serbest Bölge, Teknokent vb. gibi alanlarda şirket kurmak
Türkiyenin özellikle yazılım, kodlama, bilişim, robot ve teknoloji alanlarında ivmelenmesi yeni üretim alanlarının yeni toplanma bölgelerinin doğmasına neden olmuştur. Bunların başında Teknokentler gelmektedir. Teknokentlerde (kanuna ve uygulama alanlarına göre) gelir vergisi, kurumlar vergisi ve kdv’den bir takım istisnalar olduğunu biliyoruz. Keza serbest bölgelerde de aynı istisnalar yine kanunları uyarınca bulunmaktadır.
Kar/Zarar hesaplamalarının yapılacağı dönemlerde satışların bekletilmesini sağlamak
Bu yöntem her ne kadar özellikle perakende satış yapanlar, seri toptan satış yapanlar veya sürekli hizmet veren işletmeler için mümkün olmasa da dönemsel olarak uygulayabilecek işletmeler için güzel bir erteleme yöntemi olabilir.
Gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefleri için, elde ettikleri kar üzerinden alınan verginin beyannamesi;
- Mayıs ayı (Ocak-Şubat-Mart) dönemi,
- Ağustos ayı (Nisan-Mayıs-Haziran) dönemi,
- Kasım ayı (Temmuz-Ağustos-Eylül) dönemi,
- Şubat ayı (Ekim-Kasım-Aralık) dönemi şeklinde verilmektedir.
Örnek: Bir internet sitesi yapım işinin 1 günde yapılabildiğini ve bedelininde 20.000 TL olduğunu varsayalım. 30 Mart günü işi yapacağımız müşteriyle görüştüğümüzü ve 31 Martta işi teslim edeceğimizi ve faturasını keseceğimizi varsayarsak;
31 Mart (Ocak-Şubat-Mart) dönemine denk geleceğinden 14 Mayısta verilecek geçici vergi beyannamesiyle vergisi ödenecektir.
- 20.000 TL’nin %15 vergisi = 3.000 Gelir Vergisi
- 20.000 TL’nin %20 vergisi = 4.000 Kurumlar Vergisi
Ancak bu işin 1 gün geciktirilebilir olması ve dolayısıyla faturanında 1 gün sonra kesilmesi durumunda;
1 Nisan (Nisan-Mayıs-Haziran) dönemine denk geleceğinden 14 Ağustosta verilecek geçici vergi beyannamesiyle vergisi ödenecektir.
Sonuç olarak 1 gün farkla ödenecek verginin vadesi 3 ay uzayacaktır.
Önemli not: Bu maddede ‘vergiyi doğuran olay’, ‘tahakkuk’, ‘tahsilat’ gibi kanunda özellikle geçen maddeler önem arz etmektedir. Mal veya hizmetin teslim edilmesinden sonra yasal süresinde fatura kesilmelidir.
Nakit sermaye artırımı yapmak
İşletmelerin güçlü sermaye yapısına kavuşmaları, borç almak veya 3. kişilerden kaynak kullanımı yapmak yerine özkaynak kullanımını hedefleyen bu teşvik neticesinde işletmeler vergi yüklerini azaltabilirler.
Örnek: 1 Ocak tarihi itibariyle 1.000.000 TL (Bir Milyon) nakit sermaye artırımı yapan işletme aşağıdaki formülü uygulamak suretiyle kurumlar vergisinden indirim yapabilir.
Art.Serm. X TCMB Faiz Or. X Süre X İndirim Oranı
1.000.000 X 0,16 (yaklaşık) X 1 X %50 = 80.000 TL
80.000 TL Kurumlar vergisinden indirim yapıldığında %20 kurumlar vergisi oranına göre işletmeye 16.000 TL gibi hatırı sayılı bir katkı yapacaktır.
Demirbaş Satış Karlarının Fona Aktarılması
Son olarak bahsedeceğimiz vergi avantajı ise işletmelerin genel olarak büyük sıkıntılar yaşadığı duran varlıklarının satışından elde ettikleri kar ile ilgili olacaktır. İşletmeler kullandıkları cihaz, makine, otomobil vb. duran varlıklarını amortisman süreleri bitişinde yapacakları satışlarda çok fazla kar ediyor gözükmektedirler. Bu yöntemle elde edilecek kar fon hesabında tutulacağından o yılın kazancına eklenmeyecek ve işletmeye nefes aldıracaktır.
Örnek: 250.000 TL bedelle satın alınmış bir cihazın 5 yıl sonra satıldığını ve faydalı ömrünü bitirmiş olmasına rağmen 2.el satışında bir tutar elde edileceğini bununda yaklaşık 75.000 TL olacağını düşünelim. Bu tutar normal şartlarda kurum kazancına ilave edilseydi %20 vergi hesaplamak suretiyle 15.000 TL vergi ödenmek durumunda kalınacaktı.
Ancak 15.000 TL yeni alınacak Demirbaşın amortismanından düşülmesi suretiyle işletme bu vergi yükünden de kurtulmuş olacaktır.
Diğer vergi avantajlarınında neler olduğundan kısaca bahsedecek olursak; Aktife kayıtlı gayrimenkulun 2 yıl sonraki satışları %75 istisnaya tabi tutulabilir, şüpheli hale gelmiş ticari alacaklar için karşılık ayrılabilir, Leasing, kiralama vb. anlaşmalar yapılabilir veya sat-geri kirala yöntemleri kullanılabilir. İmalatçı şirketlerin birleşmeleriyle ortaya çıkacak kazançlarıda %75 oranında 3 yıl boyunca kurumlar vergisinden istisna tutulabilir.
Kurum kazançlarının beyan edileceği Nisan ayında, mükelleflerin vergi suçu veya cezaları ile muhatap olmamaları için, sorumlulukları kadar, kanunların kendilerine verdiği hak olan “vergiden kaçınma” konusunuda akılda tutmak gerekiyor.
Vergi kaçakçılığı, vergi ile yükümlülüklerin vergi kanunlarına aykırı olarak kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi olarak tanımlanıyor. Vergiden kaçınma ise, vergi kanunlarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi mükellefiyetinden kurtulması ve Hazine’nin vergi kaybına uğraması anlamına geliyor. Dikkat edileceği üzere, vergi kaçakçılığı yasa dışı bir davranışken, vergiden kaçınma yasalar çerçevesinde yasa boşluklarından yararlanmanın bir sonucunu ifade ediyor.
Finansman teminine yönelik bu kaynaklar mükelleflerden kanun ile karşılıksız ve cebri olarak alınır. Bu durumun mükellef ler üzerinde bir baskı oluşturması sebebiyle mükellefler bu yükü azaltmak amacıyla vergi kaçırma veya vergiden kaçınma yoluna gidebilir. Fakat mükelleflerce izlenen bu yollar kayıt dışılığı artırmanın ötesinde ülke ekonomisine de ciddi zararlar vermekte.
Dünya genelinde, vergi kaçakçılığı ile uzun bir süredir mücadele ediliyor. Son dönemlerde vergi kaçakçılığı ile mücadelenin yanı sıra, vergiden kaçınmanın sınırlandırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülüyor ve konuya ilişkin eylem planlan hazırlanıyor.
KAÇIRMA NEDENLERİ
Vergi mevzuatının çok detaylı ve çeşitli olması, vergi oranlarının yüksek olması, dolaylı vergilerin dolaysız vergilere oranla fazla olması, vergi kaçıran rakip mükellefler karşısında rekabet şansının devam ettirilme gerekliliği, vergi denetiminin etkin olmaması, belge düzenine uyulmaması, daha az vergi verme çabası gibi nedenler mükellefleri vergi kaçırmaya itmekte. Geçmişten günümüze ağır cezayı gerektiren fiiller arasında yer alan vergi kaçakçılığı çeşitli şekillerde işlenebiliyor. Mükelleflerin bazı gelirlerini gizleyerek vergi matrahlarını azaltmaları, tutulan defterlerde hile yaparak gerçek olmayan hesaplar açmaları, sahte belge ile mal ve hizmet almış gibi kayıt yapmaları, defterlerdeki kayıtları silerek ödemeleri gereken vergiyi azaltmaları veya hiç ödememeleri, bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Vergi kaçakçılığı suçuna ilişkin yaptırımlar, Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiş olup, çok ağır para ve hürriyeti bağlayıcı cezaları bulunuyor.
Dünya genelinde olduğu gibi, ülkemizde de vergi kaçakçılığı ile uzun bir süredir mücadele ediliyor. Son dönemlerde ise, vergi kaçakçılığı ile mücadelenin yanı sıra, vergiden kaçınmanın sınırlandırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülüp, konuya ilişkin eylem planları hazırlanıyor.
KAÇINMA YOLLARI
Vergiden kaçınma, vergi kanunlarına aykırı hareket etmeksizin bireylerin vergi mükellefiyetinden kurtulması ve Hazine’nin vergi kaybına uğraması olarak tanımlanabilir. Dikkat edileceği üzere vergiden kaçınma, mükellefin vergisel yükümlülüklerini kanunlara uygun bir şekilde azaltması durumunda mümkün olabiliyor. Bu nedenle vergiden kaçınma, yasal olarak herhangi bir suç oluşturmaz ve bundan dolayı vergi kanunlarında vergiden kaçınma ile ilgili cezalandırmayı hedefleyen hükümler bulunmaz.
Vergiden kaçınma, daha çok vergi erteleme yöntemlerinde yoğunlaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bugünkü bir paranın yarınki bir paradan daha değerli olduğu kavramına dayalıdır. Böylece, gelecekte ödenen vergiler, bugün ödenen vergilerden daha az maliyetli olduğundan daha çok tercih ediliyor.
Genel olarak mükellefler, vergi avantajlarından yararlanmak yoluyla vergiden kaçınabiliyor. Bu şekilde vergi yüklerini düşük tutmak ve sermaye birikimini arttırma amacıyla hareket eden mükellefler, vergi avantajlarından yararlanarak yasal yollarla vergiden kaçınabiliyor. Başlıca vergiden kaçınma yollarını “genel” ve “sektörel” olarak sıralamak mümkün.
Daha etkin bir uygulama gerekiyor
Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan en son stratejik plana göre, kayıtlı ekonomiyi genişletmek ve mali suçları azaltmak, planın en önemli amacı olarak öne çıkıyor. Söz konusu plana göre, kayıt dışı ekonomi ile mücadele kapsamında, kayıt dışı ekonomiyi caydıran, kamuya olan güveni arttıran düzenlemeler
yaparak denetim faaliyetlerinde etkinlik amaçlanıyor. Nitekim son dönemde, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun tek bir kanun haline getirilerek sadeleştirilmesine yönelik atılan adımlar ile elektronik ticarette vergi kaybını önlemek amacıyla yapılan çalışmalar bu duruma örnek oluşturuyor.
Vergi kaybını asgari seviyeye indirerek vergi gelirini artırmak amacıyla ülkelerin, gelecekte vergi kaçakçılığı ile mücadelenin yanı sıra vergiden kaçınmanın sınırlandırılmasına çok yaygın. Bundandır ki, beklenen vergi gelirleri temin edilemeyince sık sık vergi atlarına başvuruluyor. Bu da, vergi adaletini zedelediği gibi, çeşitli tenkit veya tepkilere yol açabiliyor.
GENEL KAÇINMA İMKÂNLARI
■ Vergi kanunlarında düzenlenen istisna ve muafiyetlerden yararlanmak, kanunen kabul edilmeyen giderler ayrımını çok iyi yaparak indirilebilecek giderlerden doğru ve tam yararlanmak, yeniden değerleme avantajından yararlanmak.
■ Azalan bakiyeler yöntemiyle amortisman uygulamasından yararlanmak, enflasyonist dönemlerde stok maliyetlerinin belirlenmesinde son giren ilk çıkar (LİFO) yöntemini uygulamak, maliyet çalışmalarında fire oranlarını doğru tespit ederek fire hakkını kullanmak.
■ Vergiyi doğuran olayı, vergilemenin olmadığı alanlara yönlendirmek, ihracat veya ithalat işlemlerinde kârı vergisiz ülkede bırakmak, serbest bölge avantajlarından yararlanmak için buralarda faaliyet göstermek, yurtdışında imalat yaptırmak, yurtdışından yapılan mal ve hizmet tedarikini şirketin offshore merkezlerinde kurmuş olduğu grup şirketleri aracılığıyla yapmak.
■ Grup şirketleri arasında ticari aktivi- te sağlamak, ortak yapılan giderleri doğru ve zamanında yansıtmak.
■ Borsada, yabancı görünümlü hisse senedi ve tahvil alım satımı yapmak.
■ Yasal takibe alınmış şüpheli alacaklardan karşılık ayırarak gider yazmak.
■ Vergi ertelemesi yöntemlerini uygulayarak, bazı kazançların fon hesaplarına aktarılması suretiyle vergiyi ertelemek.
■ Nakit sermaye artışı yapan kurumlar- da vergi avantajı hakkını kullanmak. Şirketlerin borç yerine öz kaynak kullanımını özendirmek, nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden TCMB tarafından açıklanan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın yüzde 50’sinin ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahından indirilmesine olanak sağlanmak.
SEKTÖREL OLANAKLAR
■ KOBİ düzeyindeki imalatçı şirketlerin birleşmesi halinde üç yıl boyunca birleşme sonrası elde edilen kazançlarının yüzde 75’i oranında kurumlar vergisi istisna hakkım kullanmak. Zararlı bir şirketi satın alarak birleşme sonrası devreden zararları kullanmak. İştirak halinde ise, iştirak kazancı istisnasından yararlanmak.
■ Çeşitli leasing anlaşmaları yapmak. Fi- nansal sıkıntıda olan şirketlerin aktiflerindeki gayrimenkullerini bir finans kurumu- na “sat-kirala-geri al” yöntemi ile satarak hem finans sorununu çözmek hem de KDV ve kurumlar vergisinden muaf olarak işlemi tamamlamak.
■ Spor kulüplerine sponsorluk olarak harcama yapmak, profesyonel kulüplere yapılan harcamanın yüzde 50’sini, amatör kulüplere yapılan harcamanın yüzde 100’ünü kurumlar vergisi matrahından indirim yapmak.
■ İhracatçıların, yıllık ihracat tutarlarının binde 5’i oranında götürü (belgesiz) gider yazma hakkını kullanmak. Yurtdışı satış faturası düzenlendiği halde, henüz gümrük çıkış işlemleri tamamlanmamış ihracat işlemlerini çıkış tarihine göre hasılat yazmak. Öte yandan, ihracatçı ve ithalatçılarda çok yaygın olan kur farkı hesapları çoğu zaman ihmal edilmeleri veya hatalı hesaplamaları neticesinde mükelleflerin aleyhine olabilecek fiktif kârlar oluşabiliyor. Aktif hesapların değerlemesi sonucu “kur geliri” olabileceği gibi, pasif hesapların değerlemesi sonucunda ise “kur gideri” oluşabiliyor.
■ İnşaat firmalarının, yıllara sari inşaat işlerinde elde ettikleri kazancın, işin tamamlanma süresine bağlı olarak sonraki yıllara aktarılarak vergi beyanında bulunmak. İnşaat tamamlanmadan (teslim yapılmadan) daire satış bedeli olarak alınan tutarları gelir yazmak yerine avans hesabında tutarak sonraki dönemlerde (dairenin tesliminde) gelir yazmak.
MEVZUAT ÇOK KARMAŞIK
Tamamı yasalar çerçevesinde olan yukarıdaki avantajları veya imkânları çoğaltmak veya bunları detaylandırmak mümkün. Ancak, asıl olarak konunun ana hatlarını vermeye çalışıyoruz.
Vergi kanunlarımız çok karışık, üstelik sürekli değişikliğe uğradığından, bırakınız vergi mükelleflerini, vergi danışmanlarının bile mevzuatın tamamını günü gününe doğru ve hatasız takip etmesi çok zor. Bu yöndeki uygulamalar, vergi mevzuatının karmaşık ve içinden çıkılmaz hale gelmesinde büyük rol oynuyor.
Konumuz kapsamında, “vergiden kaçınma” olarak yukarıda sıraladığımız birkaç konuyu okurların dikkatine sunmak için örneklerle detaylandırmak istiyorum…
✓ Vergi kanunlarında düzenlenen istisna ve muafiyetler:
İki yıldan fazla şirket aktifinde kalan gayrimenkul veya hisse senetlerinin satışından elde edilen kârların yüzde 75’i kurumlar vergisinden, satışın tamamı ise KDV’den muaftır.
Örneğin, aktifte 1.000.000 TL değerinde kayıtlı fabrika binası 5.000.000 TL’ye satılıyor. Bu satış sonucu 4.000.000 TL kurum kazancı çıkıyor. Sermaye yedeklerine atılacak bu kazancın yüzde 75’i olan 3.000.000 TL en geç beş yıl içerisinde sermayeye ilave edilmek koşuluyla kurumlar vergisinden istisna olup, kalan yüzde 25’i olan 1.000.000 TL kurumlar vergisine tabi oluyor. Bu durumda 800.000 TL yerine sadece 200.000 TL ödenerek, 600.000 TL kurumlar vergisi ödenmemiş oluyor.
✓ Sponsorluk harcamaları:
Spor kulüplerine yapılan sponsorluk harcamalarının, amatör spor dallarında tamamının, profesyonel spor dallarında ise yüzde 50’sinin vergi matrahından indirilmesine olanak sağlanmış bulunuluyor.
Örneğin, profesyonel spor kulübüne sponsorluk yapan bir kurumlar vergisi mükellefi yaptığı 100 bin TL’lik ödemenin ancak yarısını vergi matrahından düşebilir. Bu durumda, (50.000 x 0.20=) 10 bin TL daha az vergi ödeyerek, kasasından çıkan paranın yüzde 10’unu geri almış sayılıyor. Aynı mükellef amatör spor kulübüne aynı miktarda ödemede bulunacak ise (100.000 x 0.20=) 20 bin TL daha az vergi ödeyerek, kasasından çıkan paranın yüzde 20’sini geri almış sayılıyor.
✓ Şüpheli alacak karşılıkları:
Ticari bir alacağın çeşitli nedenlerle tahsili mümkün olmaz veya şüpheli hale gelmiş ise, dava açmak suretiyle hukuki takibat başlatılır. Hukuki takibatın başlatılması halinde, takibe uğrayan şüpheli alacak kadar şüpheli alacak karşılığı ayırmak suretiyle, tamamı tahsil edilinceye kadar giderleştirilmiş olur. İleride tahsil edilince tekrar gelir yazılır.
Örneğin, 100.000 TL ticari alacağın şüpheli hale gelmesi ve alacak davası açılması halinde, şüpheli hale gelen 100.000 TL’nin tamamı şüpheli alacak karşılığı hesabına aktarılarak giderleştirilir. Bu durumda vergi matrahı 100.000 TL azalacağından bunun vergi yükü olan 20.000 TL davanın sürecine göre ertelenmiş olur.
✓ Çeşitli leasing anlaşmaları yapmak:
Finansman sıkıntısı çeken kuruluların, aktiflerinde kayıtlı gayrimenkullerini “sat- kirala-geri al” yöntemi ile her hangi bir leasing şirketine satmaları sonrasında geri alınması sonucu doğan kazanç kurumlar vergisinden, satışın tamamı ise KDV’den istisnadır.
Örneğin, şirketin aktifinde 1.000.000 TL değerinde kayıtlı bir fabrika binası, leasing şirketinin ekspertiz değeri 5.000.000 TL olarak değerlendiriliyor. Şirket, fabrika binasını 5.000.000 TL üzerinden leasing şirketine fatura ediyor ve bu tutar üzerinden kredi temin ediyor. İlgili satış sonucu oluşan 4.00.000 TL kurum kazancı kurumlar vergisi ve KDV’den istisna olarak vergilendirilmiyor.
Sözleşme (borcun bitimi) sonrası, leasing şirketinden geri alınacak fabrika binası bu kez, ilgili tarihteki değerleme üzerinden şirkete geri verilecek. İlgili gayrimenkulün değeri tekrar tespit edilecek olup, geri alma değerinin ise 8.000.000 TL olduğunu varsayalım. Bu durumda, geri dönüşümden oluşan 3.000.000 TL kazanç da yine kurumlar vergisi ve KDV’den istisna olarak fabrika ilk sahibi olan firmaya geri devredilecek. Fabrika sahibi kurum ise, fabrika binasını 8.000.000 TL değerinde aktifine kaydetme hakkına sahip oluyor. Diğer bir ifadeyle, bu işlem başından sonuna kadar vergisiz bir teslime tabi olduğundan, oluşan 7.000.000 TL’lik değer artışı da vergisiz oluyor.
✓ Şirket birleşmeleri ve satın alma yapmak:
İmalatçı olmaları koşuluyla birleşen KOBİ’lerin birleşme sonrası elde ettikleri kazançlarının yüzde 75’i üç yıl süre ile kurumlar vergisinden istisnadır.
Örneğin, tekstil imalatı faaliyetinde bulunan (A) ve (B) unvanlı iki KOBİ’nin birleşmesi sonrası, kurum kazancının 1.500.000 TL olduğunu varsayalım. Bunun 500.000 TL’si imalat dışındaki diğer faaliyetlerden elde edilmiş, kalan 1.000.000 TL’si ise imalat faaliyetinde elde edilmiş olsun. 1.000.000 TL kazancın yüzde 75’i olan 750.000 TL’si üç yıl boyunca kurumlar vergisinden istisna oluyor. Bu durumda kurumlar vergisi matrahı 1.500.000 TL yerine 750.000 TL oluyor. Yani, birleşme sonrası yeni firma 300.000 TL kurumlar vergisi yerine 150.000 TL kurumlar vergisi ödemiş oluyor.
✓ Vergi ertelemesi yöntemlerini uygulamak:
Şirketlerin aktifinde kayıtlı amortismana tabi iktisadi kıymetin satılmasında elde edilen kâr, o yılın matrahına ilave edilmek yerine, üç yıl içerisinde aynı türden bir aracın salın alınması koşuluyla “yenileme fonu” hesabına aktarılarak ilgili vergi ertelenmiş oluyor.
Örneğin, şirketin aktifinde, amortismanları ayrıldıktan sonra net değeri
250.000 TL olan beş adet aracını 500.000 TL’ye satılıyor. Satış sonucu 250.000 TL kazanç elde ediliyor. Bu kazancın vergi maliyeti ise 50.000 TL oluyor. Oysa bu şirket elde edilen 250.000 TL’yi bir yönetim kurulu kararı ile en geç üç yıl içerisinde aynı tür aracı satın alması koşuluyla “yenileme fonu” hesabında tutması halinde hiç vergi ödemiyor.
✓ Nakit sermaye artırımında vergi avantajı:
Sermaye şirketlerinin borç yerine öz kaynak kullanımı özendiren bu düzenlemeyle, nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden TCMB tarafından açıklanan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın yüzde 50’sinin ilgili hesap dönemine ait kurumlar vergisi matrahından indirilmesine olanak sağlanıyor.
Örneğin, A şirketinin 2016 Temmuz ayında 1.000.000 TL sermaye artırımı yaptığını kabul edelim. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından en son açıklanan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranını ise yüzde 16 olarak alalım. Bu veriler doğrultusunda hesaplamamız aşağıdaki şekilde olacaktır.
Kurumlar Vergisi Matrahından İndirilecek Tutar:
Nakden Artırılan Sermaye Tutarı x TCMB Faiz Oranı x Süre (Ay) x İndirim oranı olacaktır. Firmanın yararlanacağı yıllık indirim tutarını aşağıdaki şekilde hesaplanır.
1.000.000 x 0.16 x % 50 = 80.000 TL
Söz konusu firmanın Temmuz ayında sermaye artırımı yaptığını dikkate aldığımızda yukarıda yer alan yıllık tutarın dönem hesaplaması aşağıdaki şekilde olacaktır.
(80.000/12 ay) x 6 ay = 40.000 TL.
Bu tutarın kurumlar vergisi beyannamesine (olumlu) net etkisi ise, 40.000 x % 20 = 8.000 TL olacaktır.
Vergi mükelleflerinin borçları ve sorumlulukları kadar, vergi kanunlarından gelen hakları da bulunuyor. Bize göre, bu hakların en önemlisi, yasaların kendilerine tanıdığı avantajları “vergiden kaçınma” olarak kullanmalarıdır.
Yapılan açıklamalarda açıkça gözleneceği üzere, vergiden kaçınmanın kanunlara aykırı herhangi bir yanı yoktur. Bu amaçla mükellef, çeşitli vergi uygulamalarının kendisine olabilecek etkilerini asgariye indirebilmek amacıyla profesyonel mali danışmanlardan, uzmanlardan, vergi planlayıcıları ve muhasebecilerden yararlanabilir.
Mükellefin dikkat etmesi gereken üç husus
Öncelikle önemli olan vergiden kaçınmaya yönelirken vergi kaçırmaya bulaşmamaktır. Yani, bazı vergiden kaçınma haklarını kullanırken bunun sınırlarını ve kurallarını çok iyi bilip hata yapmamak veya sınırları aşmamaktır.
Daha da ötesi bazı avantajları da alışkanlığa dönüştürmemek gerekir.
Mükellefin özellikle aşağıdaki hususlara özen göstermesi önemli:
■ Uzun yıllardır uygulanmakta olan, gelir/kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere “geçici vergi” uygulaması bulunuyor. Yıl içerisinde üçer aylık dönemler halinde ve yılda dört defa kazançlar üzerinden geçici vergi ödeniyor. Yıl içerisinde beyan edilen ve ödenen geçici vergiler yıllık (asıl] beyanlardan mahsup ediliyor. Vergi mevzuatımıza göre, yıl içerisinde beyan edilen geçici vergiler yılsonunda beyan edilen asıl vergi ile arasında yüzde 10’dan fazla bir fark tespit edilirse bu durum inceleme sebebi oluyor. Şayet, bu fark yüzde 10’dan az ise incelemeye gerek duyulmuyor. Buradaki amaç, yüzde 10’dan daha az bir hata veya yanılmayı idare makul karşılıyor. Ancak, bu durumu bir hak olarak algılayıp veya alışkanlık yapıp düşük beyanda bulunmamaya dikkat etmek gerekiyor.
■ Ülkemizde, vergiden kaçınmayı zorlayarak vergiden kaçma meyli olan mükelleflerin durumu, özellikle KDV uygulaması başladığından beri önemli bir konu olarak idarenin de gündeminde. Bunun nedeni ise, KDV oranının yüksekliği veya KDV’nin bir yük olarak görülmesi. Oysa KDV mükellef için bir yük değil bir sorumluluk; satıcıya ödeyip alıcıdan almaktır. Birçok sektörde değişik indirimli KDV oranı uygulaması bulunuyor. Otuz yılı aşkın bir süredir ülkemizde uygulanmakta olan KDV sistemi, uygulama açısından beklenen sonucu vermiş değil. Tarafların memnun olmadığını ve şikayetçi olduklarını Sayın Maliye Bakanı da dile getiriyor ve en kısa zamanda KDV de ciddi düzenlemelere gidileceğini söylüyor.
■ Vergi mükelleflerinin iyi bir “vergi planlaması” alışkanlığı edinmelerinin yanı sıra, uzman mali müşavirlerden gerekli danışmanlığı alarak vergiden kaçınma ve vergi kaçırmayı bir birine karıştırmamaları ve olası haklarını kullanmaları gerekiyor. Hem gereksiz fazla vergi ödemesinler hem de hata yaparak veya bilerek vergi kaçakçılığına meyletmesinler.