Bedenimizi belirli bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip, gittiğimiz yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmemiz mümkündür. Parapsikoloji Enstitüleri’nde incelenen duyular dışı algılamalarımız arasında en ilginçlerinden biridir…
Şuurumuzun bedenimizin dışına yansıması yada diğer bir tanımla, şuurluk alanımızın genişleyerek beden dışına taşma olayına Astral Seyahat veya Şuur Projeksiyonu adı verilir.
Bu yansıma fiziki evrenin her hangi bir noktasına olabildiği gibi, fiziki evrenin ötesindeki ortamlara da olabilmektedir. Diğer duylar dışı
algılamalarımızda olduğu gibi aslında hepimizde bu yetenek vardır. Fakat hepimiz bu yeteneğimizi kullanamayız.
Parapsikoloji Kürsülerinde, özel metotlarla gerçekleştirilen Astral Seyahat çalışmalarında oldukça önemli adımlar atılmış durumdadır. İnsan yapısına, yaşama, var oluşa, fizik evren yapısına yepyeni boyutlar getiren bu çalışmalar aynı zamanda, ölüm ve ölüm ötesi yaşamla ilgili konular hakkında da son derece önemli bilgilerin bir araya getirilmesinde çok büyük bir fonksiyon görmüştür.
BEDEN TERKEDİLEBİLİR
Kendimizi fiziki bedenimizle görmeye o kadar çok alışmışızdır ki, onu geçici bir süre için terk etmek fikri bile bazı insanlara tuhaf duygular
verebilir… İnsanı sadece fizik bedenden ibaret görenlere yada ısrarla böyle görmek isteyenlere bu yeteneğimiz bizim sadece fiziksel yapıya sahip değil aynı zamanda ruhsal bir yapıyada sahip olduğumuzun en önemli kanıtıdır.
Eski çağlardan günümüze kadar bir çok kültürde Astral seyahat yapabilen kişiler çıkmıştır.
Günümüzde yapılan labaratuar deneyleri ise,son derece ilginç ve elle tutulur sonuçlar vermiştir. Ölmekte olan hastalar tartılmış,terlemenin getirdiği kayıplar göz önüne alınmış ve kaydedilmiştir. Ölüme doğru,saatte 28 gramlık toplam hafifleme izlenmiştir. Ölüm gerçekleştiği anda ise,beden bir anda 21 gram hafiflemiştir. Ayrıca birçok ölüm anı fotoğraflarında,bedenlerin üzerinde bulutumsu görüntüler belirlenmiş hatta bunların bir kısmıda çekilen fotoğraflarla belgelenmiştir… Bütün bu belgelerle durumu incelediğimizde”ruhsal beden” ”fiziki bedeni” gerek ölüm,uyku,gerekse Astral ayrılma anlarındaterketmektedir.
Benliğin ve bedenin birbirinden ayrılması; bazen uykuda,bir baygınlık yada ağır bir hastalık anında da ortaya çıkabilmektedir.Böyle bir olayla karşılaşan bir çok kişi bedenini yukarıdan seyredebilir. Bu olayları yaşayan insanların bazıları olay anında kendilerini bir bulut olarak tarif etmişlerdir. Bir kısmı da bedenlerine ”göbek bağı”na benzeyen ışıltılı bir bağla bağlı olduklarını anlatmışlardır. Ayrılma olayını yaşayan insan genellikle çok mutludur ve hafiflemiştir. Duvar,kapı gibi katı engellerden rahatlıkla geçebilir. Astral seyahat yapanların bazıları olay anlarında ölmüş yakınlarıyla karşılaştıklarını anlatmışlardır. Bedenden ayrılma gerçekleştiğinde fizki hiç bir nesneye (eşyaya) yada yakında bulunan başka bir canlıya temas edilememektedir.
Bu anın başında ve sonunda hissedilen yoğun duygular,bir boşluğa düşüş ve felç olma hissidir. Özellikle uykuya geçiş anlarında bir boşluğa düşüş duygusu ve arkasından gelen müthiş bir korku hepimiz için tanıdıktır. Hatta bazen hareket etmek isteriz ama bir türlü edemeyiz,sanki elimiz ayağımız bağlanmıştır…Bir güç bizi engellemektedir…Yani bedenimiz benliğimizi dinlememektedir.Bunun sebebi astral bedenimizin fiziki bedenimizle olan irtibatının o anda zayıflamış olmasıdır.
Halk arasında genellikle uykuda bu tür haraketsiz kalma durumlarının yaşanması karabasan olarak bilinir fakat durumun karabasanla alakası yoktur.
ASTRAL SEYAHATİ HERKES YAPABİLİRMİ ?
Bu yetenek her insanda mevcuttur fakat her insan bu yeteneği kullanamaz. Özel metodlarla bu yeteneğimizden faydalanabilmemiz mümkündür.Ancak bıkmayıp usanmadan, büyük bir sabırla,uzun süre üstünde çalışılması gerekebilir. Buçalışmada başarı elde edip edememe tamamen insanın kendisine bağlıdır. Özellikle deney öncesi sağlamanız gereken şartları tam anlamıyla yerine getirebilirseniz, başarısızlığa uğrama şansınız oldukça azalacaktır.
Özel çalışmalarla gerçekleştirilebilmekte olan Astral seyahat, hiç bir çaba yapmadan bazen kendiliğinden de yaşanabilir. Birçok insan böyle bir tecrübe yaşamıştır.
Kendiliğinden meydana gelen olaylarda bu ayrışma uyku sırasında gerçekleşiri. Uyumakta olduğu bir sırada kendini bedeni dışında hatta bedenini yukarıdan seyrederek bulan insanların sayısı oldukça fazladır. Bu tür olaylarla karşılaşan insanların bazıları, bu konuda bir bilgiye sahip değilse, kendinde psikolojik dengesizliklerin başladığı endişesine kapılıp olaydan hiç kimseye söz etmeme yolunu seçebilir. Oysaki bu durum, herhangi bir rahatsızlık belirtisi değil, parapsişik bir yeteneğinizin kendiliğinden meydana çıkmasından başka bir şey değildir.
ASTRAL SEYAHAT ANINDAKİ BELİRTİLER
Astral Seyahat sırasında bedenin değişik yerlerinde seğirmeler, kulakta çınlamalar ve tam ayrışma anında ise, çatırdama yada buna benzer bir takım sesler duyulabilir.
FİZİKİ BEDEN VE ASTRAL BEDEN
Normal şartlar altında yaşarken şuurumuz fiziki bedenin içinde toplanmış durumdadır.
Geçmişten günümüze gelen tüm toplumların geleneksel bilgilerinde; fiziki bedenimizin dışına taştığı özel durumlarda, şuurumuzun toplandığı başka bir bedenden daha bahsedilmişitr…Ölüm anında bedenden ayrılarak spatyoma intikal eden ruhsal enerjinin kullanmaya devam ettiğive çeşitli yaşamlar boyunca kullanılan bir bedendir bu…
Konuyu biraz açalım…
Ruhsal enerjinin en önemli özelliklerinden biri şuurlu bir varlık oluşudur.
Ruh varlığı : İrtibat sağlayabildiği alemlerin icaplarına uyarak, o alemlere konsantre olabilen ve konsantre olduğu alemlerde planlar tertip ederek bedenlenebilen şuurlu bir varlıktır.
İrtibat sağlayacağı fizik alemlerini özelliklerine göre , varlık kendi şuurunu belli bir oranda daraltmak zorundadır. Başka türlü o alemin icaplarına, şartlarına uyum gösteremez.
İrtibata geçeceği fizik aleminin özelliklerine göre varlık şuurunda ; bazen %10, bazen %30, bazen %70, bazende %90′lara varan daralmalar yapmak zorunda kalır. Şu anda bizim dünyamızda olduğu gibi.
Eski zamanlardaki Sufiler’in Dünyayı bir hapishane hayatına benzetmiş olmalarının sebebi budur. Dünya üzerinde mevcut potansiyel enerjisinin ancak çok küçük bir kısmının kullanılabildiğini ve bu nedenle çok kısıtlı şartlarda yaşamata olunduğunu farkeden insanlar çok eski devirlerden beri , insiyatik merkezlerde daha hür ve özgür bir yaşamın yollarını aramışlardır… Ve bu arayış nedeniyle yapılan çalışmalarla bazı ruhsal tecrubeleride yaşamışlardır. Bu tecrübelerin arasında Astral seyahatin önemli bir yeri olmuştur. Bizzat kendilerinin de deneyerek gözlemledikleri bu çalışmalar ;gerçektende ruhsal enerjinin fiziki bedenin haricinde bazı bedenler kullandığını göstermiştir…
ASTRAL BEDEN VE AURA
Varlık; potansiyel enerjisinin ancak %10 luk kısmını kullanabilir. Şuurununda tamamını değil ancak %10 luk daraltılmış kısmını kullanabilir.kısacası sahip olduğu birçok ruhsal yeteneğini bu dünya yaşamında kullanamama durumuyla karşı karşıya kalır. Bütün bunların sonucu olarak, kendisini sadece bedenden ibaret bir varlık olarak görme yanılgısı içine düşer. Oysa ki ben dediği bilinci,asıl ruhunun sonsuz imkanlarından sadece küçük bir kısmıdır…
Şuurun toplandığı birden fazla merkez vardırki bunlardan birtanesi, çok eski devirlerden beri astral beden yada esri beden olarak isimlendirilmiştir.
Astral bedene, belirli sinir merkezlerine bağlı bulunan, bir nevi seyyal enerjetik maddeler toplamıdır da diyebiliriz.
Bu enerjetik bedenin fiziki bedeniyle irtibatından doğan bir ışınım vardır. Mavimsi-gri renkteki bir dumana benzer görüntüsü olan bu ışınımı, bazı medyomik hassasiyete sahip insanlar görebilmektedir. Bu ışınım hareketi, fiziki bedenin her yerinde, çeşitli renklerle kendini gösterir.Biyomanyetik bu enerji alanına parapisikoloji’de ”Aura” ismi verilir.Anlayışımızı kolaylaştırmak için fiziki bedeni bal peteklerine benzetebilir söz konusu enerjetik astral bedenin bu petekleri dolduran akışkan bir sıvı olduğunu söyleyebiliriz…
Belirli bir şekli olmayan bumaddeler topluluğu, varlığın düşünceleriyle istenilen görünüme sokulabilir. Hayalet gördüklerini idda eden insanların aslında gördükleri şey işte bu astral bedenin çeşitli şekillere bürünmüş halidir…Yani hayalet denilen şey ruhun görüntüsü değil, ruhsal enerjinin şekillendirdiği astral bedendir.
1960′lı yılların sonlarına doğru yapılan çalışmalar bu konuyla ilgili önemli sonuçların alınmasını sağlamıştır.Hatta ruhsal bir enerjinin varlığını kabul etmeyen ve meteryalizmin kalesi olan eski Demirperde Ülkelerinde bile…
örneğin;1968 yılında Çekoslavak ve Bulgar bilim adamları dünya kamu oyuna ortak bir açıklama yaparak; bitkiler ve hayvanlarda dahil olmak üzere, tüm canlı varlıkların sadece atom ve moleküllerden meydana gelen fiziki bir bedenlerinin olmadığını, fiziki bedenin eşi olan bir enerji bedenininde mevcut olduğunu keşfettiklerini ilan etmişler ve bu bedenede ”biyolojik plazma bedeni” adını vermişlerdir.
Herhangi bir organı kesilen hastalar çoğunlukla o organı yerinde hissettiklerini belirtirler.
Rus bilim adamları Aura ile ilgili yaptıkları denemelerde, esası Kirlian Fotoğrafçılık Metodu’na dayanan bir metod ile önce sağlam bir yaprağın sonrada 1/3 ü kesilmiş olan bir yaprağın fotoğraflarını çekmişlerdir.
İlk fotoğrafta yaprak üzerinde yanıp sönen parlak canlı ışık hüzmeleri ve yaprağın kenarlarında bir hat şeklindeki aydınlık alanın mevcudiyeti kendini göstermiştir. İkinci fotoğraftaki görüntü ise oldukça farklı olmuştur.bu sefer yaprağın yüzeyi yine tam olarak görünmüş fakatkesilen parçanın olduğu yerdiğer kısımlardan bir çizgi ile ayırd edilebilecek şekilde şeffaf kalmıştır.
Astral bedenin maddesi sürekli haraket halinde olup akıcıdır.kendisine has bir titreşim hızı vardır. Frekansı duyu organlarıyla algılayabildiğimiz
maddelerin frekansından çok yüksektir. Bu sebeplerden dolayı, fiziki maddeler onun için bir engel teşkil edemezler. Örneğin bir duvarın içinden kolaylıkla geçebilir. Astral bedenin akıcı olması bölünerek kendi eşitlerini meydana getirebilme özelliğini kazandırır. Böylelikle astral bedenin bölünmesi sağlanarak frekansı değiştirilebilir. Astral bedenimizin mevcutfrekansını yükseltebilmemizle düşüncelerimizin pozitif kalabilmesi arasında büyük bir paralellik vardır.
İSLAM BİLGİN VE DÜŞÜNÜRLERİ’NİN KONUYA YAKLAŞIMLARI
Mevlana Celalettin Rumi, ruhun uykuda bedenden ayrıldığını Mesnevi’sinde şöyle söyler : ”Can; atlarınızı eğersiz koyar, bu sır ölümün kardeşidir, sırrıdır. Ama gündüzün gelmesi için ayaklarını uzun bir bağla bağlar. Can; boşlukta astar gibi gizlidir,bedense yorgan altında döner durur.Sen bedensiz bir bedene sahipsin.”
İbni Sina, insanın ruh ve bedenden ibaret olduğunu belirtir. :”Beden nefsin çalışmasına uygun bir hale gelince, ruh bedene gönderilir. İstenirse bedenden ayrılır. Tamamen ayrılınca bir daha yok olmaz.”
Tasavvuf konularında ruh ve beden ilişkisi üzerinde özellikle durulur. Mesnevi’nin bir çok yerinde Ahmed Eflaki’nin ”Ariflerin Mnkibeleri” adlı
eserinde ve sayısız evliya,ermiş ve veli öykülerinde; ruhun gerek istenildiği zaman gerek istenmeden ayrılabildiği anlatılamıştır. Genellikle bu olay keramet ve mucize olarak nitelendirilir.Şeyh Bdrettin. ”Varidat” adlı eserinde bunu açıkça anlatır:
”Bazen kendimi latifleşmiş hissederim,fizik bedenim o varlığın bir kopyasıdır. Bulatif varlık, beden şeklinde görülür. Tıpkı buharın yoğunlaşmadan evvel görülememesi gibi, buhar yoğunlaşınca bulut olur görülür.”
Konuyla ilgili o kadar çok İslam düşünürünün tasavvufi fikirleri vardırki, incelemeye kalksak epey zamanımızı alacaktır. Biz şimdilik bu kadar
örnekle yetinelmi…
Hint öğretilerinde insanın üç bedenden oluştuğu söz edilir. Bunlar fiziki,esirive ruhsal bedenlerdir. Taoist düşüncede insan vicudunda, evrenin
mutlak enerjisinin bir zerresinin depolandığı ve bu enerjinin ruhsal bir varlıkolduğundan söz edilir. İnsan kendini eğitip geliştirerek bu ruhsal enerjiyi bedeninden çıkarabilir. Doğu inanç ve öğretilerinin dışında Hristiyanlık’tada aynı yaklaşımlar görülür. Hz. İsa’nın havarisi ‘St. Paul, insanda ruhsal ve doğasal iki beden olduğunu söylemiştir.
İsa Peygamber. İncilde şöyle demektedir: ”Öyle bir adam bilirimki, bedeninin dışındamı bilinmez…‘ (incil,2/12:3)
1195′te İtalya’da yaşayan ünlü aziz St. Antuan’ın mucizeleri arasındaü bedenini bir kilisede bırakıp başka bir kiliseye gittiği ve orada göründüğü
olayı yer almaktadır.
Fiziki ve astral beden oluşumlarındaki maddeler itibariyle birbirinden farklıdır. Fiziki beden fiziki plana astral beden astral aleme aittir. Şuur
kütlesi, fiziki bedende toplandıpı zaman sadece fiziki alemi fark edebilmekte, astral alemi algılayamamktadır. Şuur kütlesi sadece astral bedende toplandıpı zamansa sadece astral alemi farkedebilmekte, fiziki alemi algılayamamaktadır. Öyle görünmektedir ki, belirli şartlatın oluştuğu özel durumlarda, bu iki halin arasında,iki planında algılanabildikleri diğer hallerde mevcuttur.
Buhallerin yaşanmasındaki en önemli etken hepimizde bulunan fakat hepimizde su üstüne çıkamayan Durugörü,Telepati,Astral seyahat,Pisikometri ve benzeri Duyular Dışı Algılamalar’ımızdır.
İşte astral seyahat, özellikle ruhsal dünyanın gizemli kapılarını aralamada önemli işlevlerde bulunmuştur. Örneğin ruh ve beden ilişkisinin nasıl
gerçekleştiğine dair önemli ipuçlarının bulunmasında yardımcı olmuştur.
Kendiliğinden yada belirli metodlarla astral seyahati gerçekleştirmiş olanlar, astral bedenin fiziki bedene bir kordonla bağlı olduğunu fark etmişlerdir.
”Elastiki bir ip, elastiki bir kablo, bir ışık sütunu,gümüş renginde bir ışık,duman gibi kordon,esrarengiz bir tesir akımı vs..”
Genellikle bu kordona parapsikoloji’de ”gümüş kordon” denir Astral seyahat sırasında ne kadar uzaklara gidilirse gidilsin bu kordonun kopması mümkün değildir. Bu kordon geniş bir frekans aralığında korkunç bir hızla dönen ve titreyen moleküler kütlesidir.
fiziki bedenden dublenin ayrışması esnasında; bu ayrışmanın niteliğine bağlı olmak üzere;şuurumuz ya bu duble vasıtasıyla sadece fiziki alanlara nakledilir yada şuurumuz yavaş yavaş astral alanlara doğru kaymaya başlar.