1050 SAYILI MUHASEBE-İ UMUMİYE KANUNUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Söz konusu düzenlemelerin genel gerekçelerinin incelenmesi sonunda
da görüleceği üzere: 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu, yaklaşık
(80) yıldır ülkemizin mali anayasası niteliğini sürdürebilme başarısını göstermiş, mali yönetimimizin hukuki dayanağını oluşturmuştur.
Anılan Yasanın bu başarıyı sergileyebilmesinde ; oldukça uzun bir süreçte edinilen deneyimlerin olumlu yönde ve ciddiyet içinde değerlendirilmesi aşamalarından sonra kanunlaşmış olmasının önemli rol oynadığı düşünülmektedir.
Diğer yandan, bu Yasanın :Devlet giderlerinin yapılmasında, ita amirigider tahakkuk memuru-sayman üçlüsünün görevlendirilmesi suretiyle, Devletin yapılanmasında benimsenen “kuvvetler ayrılığı ilkesi”ni çağrıştıran bir anlayışın, görev ve yetkilerin kötüye kullanımına meydan vermeksizin güçlerin sac ayağı oluşturacak şekilde sağlam bir hizmet anlayışı zeminine oturtabilmiş olmasının, göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir özellik olduğunu belirtmenin, gerekliliğine inanılmaktadır.
1050 sayılı Yasanın bu özelliklerinin öne çıkmasında, bu Yasanın hükümleri kadar, Devlet ‘in varlık sebebini oluşturan hizmetin yasalarla belirlenmiş standartlar çerçevesinde yerine getirilmesi hususunda: Devlet ciddiyetine yakışır nitelikte ve liyakat ilkesi ışığında oluşturulmasına önem ve öncelik verilen Saymanlık Kurumunun, Saymana yüklenen kusursuz sorumluluk gibi ağır bir baskı unsuruna rağmen, olumlu katkılarını belirtmenin de, bir görev olduğu kanaatini taşımaktayız.
kurulamamış olması, ita amirlerinin bilinen istisnalar dışında, kural olarak mali sorumlulukları bulunmazken; gider tahakkuk memurları ile saymanların sorumluluklarının tespitinde kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanması, mali yönetimimizin, konuyla ilgili hukuk kuralarıyla açıklanmasında oldukça zorlanılan önemli bir zafiyetini oluşturmaktadır.