Memurların Ticaret Yapması Yasak mı? Memurların Ek Gelir Elde Etmesi Yasak mı
I-GİRİŞ
Halk arasında ve bizzat memurlar arasında memurların herhangi bir yerden ek gelir elde etmesinin yasak olduğu hukuksuz olduğu söylenir ve böyle de bilinir. Bu söylem tamamen yanlış olmasa da maksadı son derece aşmaktadır. Memurların ek gelir elde etmesi bir takım gelir getirici faaliyetlerde bulunması yasak değildir. Elde edilen gelirin kanunlarla yasaklanmış faaliyetlerden elde edilmemiş olması ve kanunlarda belirtilen usullere göre vergilendirilmiş olması kaydı şartıyla memurlar birçok gelir unsurunu yasalara uygun bir şekilde memuriyet görevlerinin yanı sıra elde edebilirler. Bu çalışmada gelir unsurları itibariyle memurların hangi gelir unsurlarını elde etmek için faaliyetlerde bulunabileceklerini ve hangi faaliyetlerin kendilerine yasaklandığını çok detaylı bir şekilde incelemeye çalışacağız.
II- MEMURLARIN SERBESTÇE ELDE EDEBİLECEĞİ KAZANÇ VE İRATLAR
Gelir Vergisi Kanunun “Gelirin Unsurları” Başlıklı 2. maddesinde, gelire giren kazanç ve iratlar yedi başlıkta incelenmiştir. Bunlar; Ticari kazançlar, Zirai kazançlar, Ücretler, Serbest meslek kazançları, Gayrimenkul sermaye iratları, Menkul sermaye iratları ve Diğer kazanç ve iratlardır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, memurlar için, bu kazanç ve iratlardan sadece ticari kazançlardan bir kısmını ilgilendiren bir yasaklama getirmiştir. 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde; “Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç).
Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri ile kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim kurulları üyelikleri görevleri ve özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır.
Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar bu durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” hükümleri yer almaktadır.
Maddede görüldüğü gibi memurlar için getirilen yasaklamalar ticari kazançlarla ilgilidir. Dolayısıyla memurlar;
– Kanunlarla yasak edilmemiş olması şartıyla,
– İlgili kanunlar uyarınca vergilendirilmiş olmak kaydıyla,
– Devlet memurunun itibar ve güvenini sarsacak davranışlarda bulunmasına neden olmamak kaydıyla,
– İş devamlılığı ve verimi ile mesaisine engel olmamak kaydıyla,
– Memuriyet nüfuzunu kullanarak karşıdakini mağdur etmemek kaydıyla,
Ticari kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratları serbestçe elde edebilir. Örneğin bir memur, ücret geliri; serbest meslek geliri, zirai kazanç, gayrimenkul sermaye iradı ya da arızi bir kazanç elde etmesi mümkündür.
Konuyla ilgili söylenen meyanda çok sayıda yargı kararı vardır. Bu kararlardan birinde; “657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 28 inci maddesinde; “Memurlar Türk Ticaret Kanuna göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç).” hükmü yer almaktadır.
Ticaret sicili Nizamnamesinin 14 üncü maddesinde “Türk Ticaret Kanununun 12 nci maddesinde tarif edilen ticarethane veya fabrikalar ile 13 üncü maddesinde tarif edilen ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ticari işletmedir.
Bir gelir sağlamayı hedef tutmıyan veya devamlı olmıyan faaliyetlerle Türk Ticaret Kanununun 17 nci maddesinde tarif edilen esnaf faaliyeti sınırlarını aşmıyan faaliyetler ticari işletme sayılmaz.” denilmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir deneceği, ister gezici olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değil “esnaf” sayılacağı hükme bağlanmıştır.
5846 Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1 inci maddesinde “Bu Kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.” hükmü, 18 inci maddesinde “Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; gizli bilgileri bulundurmamak koşuluyla, Devlet Memurunun 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında her türlü eser çıkarabileceği, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamındaki bu tür faaliyetlerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği değerlendirilmektedir.
III- MEMURLAR İÇİN GETİRİLEN TİCARET VE DİĞER KAZANÇ GETİRİCİ FAALİYETLERDE BULUNMA YASAĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
a. Genel Olarak
Yukarıda da anıldığı gibi, 657 sayılı Kanunun 28. maddesinde, memurların Türk Ticaret Kanununa göre tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamayacakları, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacakları, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamayacakları kesin olarak hükme bağlanmıştır. Buna göre memurlar
– Tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar.
– Ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.
– Kollektif şirket ortağı olamazlar
– Komandit şirkette komandite ortak olamazlar.
– Ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamazlar.
Bu madde hükümlerinin yeterince anlaşılabilmesi için öncelikle maddede yer alan, tacir, esnaf, ticari mümessil, ticari vekil, komandite ve kollektif şirket ortağı kavramlarının açıklanması gerekmektedir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında tacir; “Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa, kendi adına işleten kimseye tacir denir.” şeklinde tanımlanmıştır. Esnaf ise Türk Ticaret Kanununun 17 nci maddesinde, “İster gezici olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri” şeklinde tanımlanmıştır. 19.2.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 86/10313 sayılı kararname esnaflıkla ilgili ölçütleri belirleyerek konuyu açıklığa kavuşturmuştur. Buna göre bu kararnamede belirtilen ölçütleri aşmayan işletmeler esnaf işletmesi ve malikleri esnaf sayılacak, bunu aşan işletmeler ticari işletme niteliğini haiz olacaklardır. Hangi durumların esnaf ve tacir niteliği kapsamında bulunmadığı Danıştay 10. Dairesinin 15.4.1987 tarih ve E.87/178, K.87/792 sayılı kararında net olarak görülmektedir. Kararda; “Polis memuru olan davacının babasının adına kayıtlı ticari otoyu bir şoförün çalıştırıp hasılatı kendisine teslim ettiği, davacının boş zamanlarında bu otoyu kullandığı anlaşılmakta ise de bu hallerin tacir ve esnaf tanımı kapsamında bulunmadığından meslekten çıkarma cezası verilmesinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.” denilmektedir.
Ticari Mümessil Borçlar Kanununun 449 uncu maddesinde, “Bir ticarethane veya fabrika veya ticari bir şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale (vekil niteliğiyle) imzasını vaz etmek (imza koymak) üzere sarih (açıkça) veya zımni (üstü kapalıca) kendisine mezuniyet (yetki) verilen kimsedir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Ticari Vekil ise, Borçlar Kanununun 453 üncü maddesinde, “Ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın, tacir tarafından ticari işletmenin bütün işleri veya bazı işlemleri için temsil yetkisi verilen kişidir.” şeklinde tanımlanmaktadır.
b. Şirket Türleri İtibariyle Getirilen Yasaklamalar
Şirket, birden fazla kişinin ortak bir amaca ulaşmak için emek ve mallarını bir sözleşmeyle birleştirmeleri suretiyle meydana getirdikleri topluluktur. Şirketler, adi şirketler ve ticaret şirketleri şeklinde ikiye ayrılabilir. Türk Ticaret Kanununun 136. Maddesinde ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketleri olarak sıralanmıştır.
b.1. Adi şirketler: Tüzel kişiliği olmayan ve ortakların şirket işlerinden dolayı sorumluluğunun birinci derece ve müteselsil olduğu şirket türüdür. Adi şirketin tüzel kişiliği olmadığından tacir sıfatı şirkete değil ayrı ayrı her bir ortağa aittir. Bu nedenle devlet memurları adi şirketlere ortak olamazlar.
b.2. Kollektif şirketler: Kollektif şirket Türk Ticaret Kanununun 153. Maddesinde, “Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek maksadıyla hakiki şahıslar arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirisinin mesuliyeti şirket alacaklılarına karşı tahdid edilmemiş olan şirket” şeklinde tanımlanmaktadır. Devlet memurlarının kollektif şirket ortağı olamayacakları 28. Maddede açıkça belirtildiği için devlet memurları kollektif şirketlere ortak olamazlar.
b.3. Adi komandit şirket: Türk Ticaret Kanununun 243. Maddesine göre adi komandit şirket tanımlanmıştır. Komandit şirketlerde komandite ve komanditer olarak iki çeşit ortak vardır. Şirkette yönetim komandite ortak veya ortaklar tarafından yerine getirilmektedir. Devlet memurlarının komandite ortak olması yasaklanmış ancak komanditer ortak olması serbest bırakılmıştır.
b.4. Anonim şirket: Anonim şirketler Türk Ticaret Kanununun 269. Maddesine tanımlanmıştır. Kanuna göre, anonim şirketlerin altı temel özelliği vardır. Bunlar;
– En az beş gerçek veya tüzel kişi ortağın olması,
– Belirli bir iktisadi gaye ve konu ile uğraşmak için kurulmuş olması,
– Girişim için bir ticari işletme kurulması,
– Ortakların, paylara bölünmüş sermayeye katılmayı kabul etmiş olmaları,
– Bir ticari unvana sahip olunması,
– En az 50.000 YTL sermaye konulması,
Anonim şirketlerin kendisi tüzel kişi tacir sayılmakta fakat bunların yöneticileri ve pay sahipleri bu sıfatlarından dolayı tacir sayılmamaktadır. Devlet memurlarının 657 sayılı Kanunun 28. Maddesine göre, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamayacakları, hükmünden yola çıkarak anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurullarında görev alamayacakları ama bunun dışında her şekilde anonim şirket ortağı olabilecekleri düşünülmektedir.
Nitekim Danıştay Birinci Dairesi, 19.6.1991 tarih ve E.1991/77, K.1991/105 sayılı kararında, bir anonim şirkette kurucu ortak olan öğretim üyelerinin sırf bu sıfatları nedeniyle 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesindeki yasak kapsamında sayılamayacağına karar vermiştir. Kararda, Türk Ticaret Kanununun 278 inci maddesinde tanımlanan kurucu üye sıfatının, 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde öngörülen memuriyete engel faaliyetlerden sayılamayacağı, ancak anılan memurların anonim şirketin yönetimini üstlenmeleri halinde ticaret yasağı kapsamına girecekleri kararlaştırmıştır.
b.5. Limited Şirket: Limited şirket Türk Ticaret Kanununun 503. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, “İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret unvanı altında kuruluş ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket denir.” Limited şirketlerin kendisi tüzel kişi tacir sayılmakta fakat bunların yöneticileri ve pay sahipleri bu sıfatlarından dolayı tacir sayılmamaktadır. Türk Ticaret Kanununun 540. Maddesince, limited şirketlerde herhangi bir belirleme yapılmadığı müddetçe şirket ortaklarının tamamının kanuni temsilci sıfatına haiz olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla limited şirkette, şirket yönetimi konusunda özel bir belirleme yapılmadığı müddetçe devlet memurlarının bu şirkete ortak olması yasaktır. Ancak limited şirkete başka bir kişinin müdür olarak atanması durumunda devlet memurlarının ortak olmasında hiçbir sakınca yoktur.
Konuyla ilgili Danıştay 12. Dairesinin 28 Nisan 2003 tarih ve 2002/3538 , K.200371197 sayılı kararında, limited şirketlerde esas mukavele veya genel kurul kararı ile şirketi idare ve temsil konusunda bir veya birkaç ortak kanuni temsilci sıfatıyla tespit edilmiş veya ortakların dışında bir kişi müdür sıfatıyla bu göreve getirilmiş ise devlet memurlarının limited şirketlere ortak olmaları (kanuni temsilci sıfatını haiz olmadıkları müddetçe) mümkündür.
c. Memurların Görevli Oldukları İştiraklerde Yapabilecekleri İşler
657 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının sonundaki parantez içi hükmüyle, memurların görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler memurlar için getirilen yasaklamanın dışında tutulmuştur. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Başka İş ve Hizmet Yasağı” Başlıklı 15 inci maddesinin (b) fıkrasında, “Teşebbüs yönetim kurulunun muvafakatı üzerine teşebbüs veya bağlı ortaklıkların iştiraklerinin yalnız birisinde olmak kaydıyla bulundukları yerdeki, uygun aday bulunamaması halinde başka yerdeki iştiraklerin yönetim kurulu üyeliğine, denetçiliğine ve tasfiye kurulu üyeliğine getirilebilirler. İlgili bakanlık personeli de, kendi görevlerine ek olarak bakanın izni ile, teşebbüs genel müdürü tarafından, bu fıkrada adı geçen görevlere atanabilirler.” hükmüne yer verilmiştir. Böylece İktisadi Devlet Teşekküllerinin veya Kamu İktisadi Kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayesinin en az yüzde on beşine, en çok yüzde ellisine sahip bulundukları anonim şirketler şekline tanımlanan iştiraklerin, yönetim, denetim ve tasfiye kurulu üyeliklerine memurların atanmalarına imkan tanınmıştır. Memurlar iştiraklerin yönetim kurulu üyelisi, denetçisi ve tasfiye kurulu üyesi olarak görev al abilirler.
d. Kooperatif ve Sandıklarda Yapılabilecek Görevler
657 sayılı Kanunun 28. maddesinin ikinci fıkrasında; memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri ile kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim kurulları üyelikleri görevlerinde bulunabilecekleri belirtilmiştir.
e. Dernek ve Vakıflar ve Bunların İktisadi İşletmelerinde Yapılabilecek Görevler
Dernekler mevzuatında yapılan değişikliklerle, 2908 sayılı Dernekler Kanunu yürür-lükten kaldırılmış ve yerine 04.11.2004 tarihinde 5253 sayılı Dernekler Kanunu kabul edilmiştir.
Yürürlükten kaldırılan 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nun 4 ve 16. maddelerinde, devlet memurlarına yönelik olarak dernek kurma ve derneğe üye olma hakkı açı¬sından sınırlamalar bulunmaktaydı. Ancak, 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile devlet memurlarının derneklere üyeliği ve dernek kurmaları yönündeki sınırlamalar genel itibariyle kaldırılmıştır. Memurlar başta olmak üzere kamu görevlileri, kural olarak, derneklere üye olabilirler.
Dernekler mevzuatında, kamu görevlilerin kendi yasaları ile getirilen kısıtlamalar saklı tutulmuştur. Bu durumda, bir derneğe üye olmak isteyen kamu görevlilerinin kendi özel kanunlarına (teşkilat yasalarına) bakmaları ve bir sınırlama olup olmadı¬ğını kontrol etmeleri gerekmektedir. “Atatürk Kültür, Dil Tarih Yüksek Kurumu” ile “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu”nda çalışan kamu görevlilerine yönelik sınırlamalar, kurucu yasalarına göre, derneklere üyelik konusunda kamu görevlileri hakkındaki sınırlamalara örnek olarak sayılabilir.
Herhangi bir derneğe üye olan memurun derneğin iktisadi işletmesinden dolayı tacir ya da esnaf sayılması mümkün değildir. Türk Ticaret Kanunun 18. maddesinde ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılacakları belirtilmiştir. Dolayısıyla derneklerin tacir olduğu dernek üyelerinin böyle bir sorumluluğu bulunmadığı belirtilebilir.
IV- 399 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARANAMEYE TABİ (I) SAYILI CETVELDE GÖSRETİLEN PERSONELİN TİCARET YASAĞI KARŞISINDAKİ DURUMU.
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları personelinin hizmete alınmalarını, görev ve yetkilerini, niteliklerini, atanma, ilerleme, yükselme, hak ve yükümlülükleriyle diğer özlük haklarını düzenler. Kararnamenin 3 üncü maddesinde istihdam şekilleri belirtilmiş ve asli ve sürekli hizmetlerin memurlar tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca hüküm bulunmayan hallerde 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı da belirtilmiştir.
Kararnamenin “Başka İş ve Hizmet Yasağı” Başlıklı 15 inci maddesinde memurların hangi faaliyetlerde bulunabilecekleri sayılmıştır. Bu hüküm çerçevesinde memurların yapabilecekleri faaliyetleri şu şekilde sıralayabiliriz;
1- Anonim şirketler hariç olmak üzere, çalıştıkları kuruluşların faaliyet konusuna giren mal ve hizmetlerin istihsal ve ticareti ile uğraşan şirketlere ortak olamazlar. Bunların eşleri ve çocukları da aynı yasaklara tabidir. Bu durumda Devlet memurları anonim şirketlere her durumda ortak olabilmekte, diğer şirketlere ise sadece bu şirketlerin kendi kuruluşlarının faaliyet konusuna giren mal ve hizmetlerin istihsal ve ticareti ile uğraşmaması durumunda ortak olabilmektedirler.
2- Teşebbüs yönetim kurulunun muvafakatı üzerine teşebbüs ve bağlı ortaklıkların iştiraklerinin yalnız birisinde olmak kaydıyla bulundukları yerdeki, uygun aday bulunamaması halinde başka yerdeki iştiraklerin yönetim kurulu üyeliğine, denetçiliğine ve tasfiye kurulu üyeliğine getirilebilirler. Bu husus memurların şirketlerin (yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri hariç) yönetim ve denetim kurulu üyeliği yapamayacağının bir istisnasını teşkil etmektedir.
3- Esas görevlerine halel gelmemesi ve teşebbüs genel müdürü veya yetki vereceği diğer amirlerin uygun görmesi şartıyla, her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerinde görev yapabilirler. Buna göre öğretmen olabilme niteliklerini haiz bir memur, özel dershanelerde 625 sayılı Kanun çerçevesinde belirtilen şartlarda öğretmenlik yapabilir.
4-Kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları, kamu kurumu niteliğini haiz kuruluşlar, teşebbüsün faaliyetleri ile ilgi sosyal ve mesleki nitelikteki kuruluşların yönetim, denetim ve istişare organlarında görev alabilirler.
5- Kişiler, kurum ve kuruluşlarca, görevleri dolayısıyla teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli aleyhine açılan davalarda, teşebbüs genel müdürünün uygun görmesi şartıyla görevlendirilecek avukatlarca savunma yapılması. Avukat pozisyonu (II) sayılı cetvelde yer almaktadır ve sözleşmeli personel statüsündedir. Ancak avukatlık yetki ve niteliklerini haiz hukuk müşavirleri (I) sayılı cetvelde yer almakta olup memur statüsündedir.
6- Bilirkişilik ve hakemlik gibi kanunlardan doğan görevleri yapabilirler.
V- TİCARET VE DİĞER KAZANÇ GETİRİCİ FAALİYETLERDE BULUNMA YASAĞINA AYKIRI HAREKET EDENLERE UYGULANACAK MÜEYYİDELER.
657 Sayılı Kanunun disiplin hükümlerini düzenleyen 125 inci maddesinin (D) bendinin (h) fıkrasında; Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmanın kademe ilerlemesini durdurma cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm gereğince yasaklanan faaliyette bunanların, kademe ilerlemeleri, fiilin ağırlık derecesine göre 1-3 yıl durdurulur.
Danıştay, 21.10.1992 tarih ve E.1991/3960, K.1992/2707 sayılı kararında; Ticaret ve kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağına uymayan ve bu nedenle bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması ile cezalandırılan kişinin başmüfettişlik görevinden alınmasında hukuka aykırılığın bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları yasaklanan faaliyetlerde bulunanlar bu durumu 15 gün içerisinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler, 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin B/b bendi gereğince kınama cezası ile tecziye edilirler.
VI- GELİR GETİRİCİ FAALİYETLERDE BULUNAN MEMURLARIN DİKKAT ETMESİ GEREKEN DİĞER HUSUSLAR
Yukarıda anılan hükümler çerçevesinde yasak olmayan gelir getirici faaliyetlerde bulunan memurlar aşağıdaki konularda da dikkatli olmak durumundadırlar;
-Türk Ceza Kanununun “Kamu görevlisinin ticareti” Başlıklı 259. Maddesinde; “Yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak, bir başkasına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. Dolayısıyla gelir getirici faaliyette bulunan kamu görevlileri, bu faaliyetleri görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak yapıyorlarsa bu Türk Ceza Kanunu açısından suç oluşturacaktır.
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Davranış ve işbirliği” Başlıklı 8. Maddesinde “Devlet memurları, resmi sıfatların gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar. Devlet memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır.” denilmektedir. Gelir getirici faaliyette bulunan kamu görevlileri, bu faaliyetleri yürütürken, resmi sıfatların gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet dışındaki davranışlarıyla da göstermek zorundadırlar. Dolayısıyla bu temel düzenleme memurlar tarafından hiç göz ardı edilmeden memurlar hayatlarına devam ettirmek durumundadırlar.
-657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Amir Durumunda Olan Devlet Memurlarının Görev ve Sorumlulukları” Başlıklı 10. Maddesinde, “Amir, maiyetindeki memurlara kanunlara aykırı emir veremez ve maiyetindeki memurdan hususi bir menfaat temin edecek bir talepte bulunamaz, hediyesini kabul edemez ve borç alamaz.” denilmektedir. Gelir getirici faaliyette bulunan ve amir durumunda bulunan kamu görevlileri, bu faaliyetlerini yürütürken, maiyetindeki memurdan hususi bir menfaat temin edecek bir talepte bulunamayacaklarını dikkate almaları gerekmektedir.
VII- SONUÇ
657 sayılı Kanunun 28. Maddesinde memurlar için getirilen yasaklamalar genel olarak ticari kazançlarla ilgilidir. Memurlar; Kanunlarla yasak edilmemiş olması; İlgili kanunlar uyarınca vergilendirilmiş olması; Devlet memurunun itibar ve güvenini sarsacak davranışlarda bulunmasına neden olmaması; İş devamlılığı ve verimi ile mesaisine engel olmaması; Memuriyet nüfuzunu kullanarak karşıdakini mağdur etmemesi şartlarıyla ticari kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratları serbestçe elde edebilir. Örneğin bir memur ücret geliri; serbest meslek geliri, zirai kazanç, gayrimenkul sermaye iradı ya da arızi bir kazanç elde etmesi mümkündür.
Memurların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre;
– Tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar.
– Ticari mümessil veya ticari vekil olamazlar.
– Kollektif şirket ortağı olamazlar
– Komandit şirkette komandite ortak olamazlar.
– Ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamazlar.
– Adi şirketlere ortak olamazlar.
– Anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar
– Limited şirketlerde, şirket yönetimi konusunda özel bir belirleme yapılmadığı müddetçe şirket ortağı olamazlar.