ÖZET: İntibak işleminin belli bir sürede yapılması gerektiği yönünde yasal bir düzenlemenin olmamasının, kamu yönetimlerine sınırsız bir zaman kullanma ve kamu görevlilerini zarara uğratma olanağı vermeyeceği hakkında.
Danıştay 5. Dairesinin 20.4.1999 tarihli ve E:1996/985, K:1999/1055 sayılı Kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Karşı Taraf: Adalet Bakanlığı
İsteğin Özeti: İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.12.1995 günlü, E:1995/1474, K:1995/1843 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti: Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Murat Yurdakök
Düşüncesi: Davacının, üst öğrenimi bitirmesi sonucu intibakının oluşan yeni duruma göre düzenlenmesi amacıyla yaptığı 29.8.1994 tarihli başvurusu üzerine, intibak işleminin 20.6.1995 tarihinden itibaren yapılması nedeniyle maddi kayba uğradığı açık olup bu kaybın hizmetin geç işlemesine neden olan idarece tazmini gerektiğinden, davacının temyiz isteminin kabulü ile aksi yöndeki idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Salih Er
Düşüncesi: Kamu yönetimleri, kamu hizmetlerini zamanında ve belirli bir zaman dilimi içinde hızla yerine getirmek durumunda olup karar ve önlemleri alırken ve bunları uygularken mevzuatın ya da durum ve koşulların gerektirdiği süre içinde devinmek zorundadırlar. İşin niteliği ve durumun gerekleri açısından makul ve olağan bir sürenin geçirilmesinin doğuracağı zararların, kamu yönetimlerince karşılanması gerekeceği açıktır.
Dava konusu olayda, zabıt katibi olan davacının intibakının yapılması istemi, 29.8.1994 tarihinden başlayarak on ay sonra, istemi doğrultusunda sonuçlanmıştır. Adalet Komisyonunca 3.9.1994 tarihinde olumlu yanıt verilebilmiş, ancak 1.3.1995 tarihinden geçerli olarak yapılan intibak işlemi, davalı yönetimce yapılan hatalı işlemler ve bunların düzeltilmeleri sonucunda 20.6.1995 tarihine değin uzanmıştır.
Olayımızdaki intibak işleminin belli bir sürede yapılması gerektiği yönünde yasal bir düzenlemenin olmaması, kamu yönetimlerine sınırsız bir zaman kullanma ve kamu görevlilerini zarara uğratma olanağı vermez. Konuyla ilgili başvurular üzerine, 2577 sayılı Yasada öngörülen yönetsel dava açma süresinin bu konuda makul bir süre olarak kabulü yolundaki genel görüşe aykırı davranma hakkı tanımaz.
Olayda makul süre aşılarak işlem kurulduğuna ve hizmetin geç işletilmesinden ötürü davacı zarara uğradığına göre, doğan zarardan, yönetsel kusur nedeniyle davalı yönetim sorumludur.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
… Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı Kaleminde Zabıt Katibi olarak görev yapan davacı, memuriyette iken … Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olması nedeniyle intibakının yapılması yolundaki başvurusu üzerine idarece intibak işleminin geç yapıldığından söz edilerek bu nedenle uğradığı 20.000.000.-TL. maddi zararın tazminine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.12.1995 günlü, E:1995/1474, K:1995/1843 sayılı kararıyla; davacının intibakının mevzuata uygun bir şekilde yapılması için ilgili komisyon ile bakanlık arasında görüş sorulması ve kadro istenilmesi gibi iç yazışmalar sonucu intibakın makul bir sürede yapıldığı, bu tür intibak işlemlerinin belli bir sürede yapılması gerektiği yönünde yasal bir düzenlemenin de olmadığı, bu nedenle olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, intibakının yapılması konusunda görüş istenilmesine gerek olmadığını, hizmetin geç işlediğini öne sürmekte ve idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Olayda: davacının, lise mezunu olarak göreve başladığı, memuriyette iken 30.6.1994 tarihinde … Fakültesi İşletme Bölümünü bitirmesi üzerine 29.8.1994 tarihinde intibakının yeniden yapılması için davalı idareye başvurduğu, … Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığının 31.8.1994 günlü yazısı ile, davacının intibakının yapılıp yapılamayacağı hususunda Adalet Bakanlığından görüş istenildiği, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 16.1.1995 günlü, 4649 sayılı yazısı ile davacının intibakının yapılabileceğinin bildirildiği, bunun üzerine 7. derece kadroda görev yapan davacının 657 sayılı Yasanın 36. maddesinin (A) bendinin 12/d fıkrası gereğince 5. dereceye intibakının yapılabilmesi için 27.1.1995 günlü yazı ile Adalet Bakanlığından 5. derece kadro istenildiği. Bakanlığın 25.5.1995 günlü, 35664 sayılı yazısı ile davacının 7. derece olan kadrosunun 1.3.1995 tarihinden itibaren tenkis edilerek yerine aynı tarihten itibaren 5. derece kadro verildiğinin bildirildiği, bunun üzerine; 20.6.1995 günlü, 1995/1924 sayılı Adalet Komisyonu kararı ile davacının intibakının bu tarihten geçerli olmak üzere yapıldığı, ancak 6 yıllık sicil notu ortalamasının 90 olması nedeniyle verilmesi gereken 1 kademenin sehven verilmediğinin anlaşılmasıyla 1.8.1995 günlü, 1995/2444 sayılı Komisyon kararı ile intibakın düzeltilerek 20.6.1995 tarihinden geçerli olmak üzere davacının 4. derecenin 2. kademesine yükseltildiği anlaşılmıştır.
Davacı, 29.8.1994 günlü başvurusu üzerine intibakının 20.6.1995 tarihinden itibaren yapılması nedeniyle uğradığı maddi zararın tazmini amacıyla 2577 sayılı Yasanın 12. maddesi hükmü uyarınca dava açmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesinin (A) bendinin 12/d. fıkrasında “Memuriyette iken veya memuriyetten ayrılarak (87. maddeye tabi kurumlarda çalışanlar dahil) üst öğrenimi bitirenler, aynı üst öğrenimi tahsile ara vermeden başlayan ve normal süresi içinde bitirdikten sonra memuriyete giren emsallerinin ulaştıkları derece ve kademeyi aşmamak kaydıyla, bitirdikleri üst öğrenimin giriş derece ve kademesine memuriyette geçirdikleri başarılı hizmet sürelerinin tamamı her yıl bir kademe her üç yıl bir derece hesabıyla ilave edilmek suretiyle bulunacak derece ve kademeye yükseltilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; 36. maddenin (A) bendinin 12/d fıkrası, memuriyette iken üst öğrenimi bitirenlerin yeniden yapılacak intibaklarında, ilgililerin fıkrada belirtilen yöntemle “bulunacak derece ve kademeye yükseltileceklerini” kadro koşuluna bağlamaksızın ve emredici bir ifade kullanarak hükme bağlamıştır. Maddenin açık hükmünden kaynaklanan bu durumu; anılan maddenin yürürlüğe konulmasında etkili olan “teşvik ve taltif” amaçları içinde değerlendirmek gerekeceği ve bu emredici hükmün uygulanmasının gerek idare, gerekse yargı yerlerince göz ardı edilemeyeceği, ancak idarelerin de ilgililere intibakla getirildikleri derecelere uygun kadro verilmesi konusunda zorlanamayacağı, fakat bulundukları kadroda kendilerine söz konusu intibak sonucu getirildikleri kademe üzerinden maaş ödeneceği açıktır. Bu nedenle, idare tarafından kadro şartı aranmaksızın davacının intibakı yapılabilecek iken kadro aranması suretiyle zaman geçirildiği görülmekle davacının zarara uğratıldığı anlaşılmıştır.
Belirtilen durumda, davacının, hizmetin geç işlemesinden dolayı idareye ilk başvuru tarihinden itibaren kaynaklanan maddi zararının, talep ettiği 20.000.000.-TL’yi aşmamak kaydıyla tazminine hükmedilmesi gerekmekte iken idare mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.12.1995 günlü, E:1995/1474, K:1995/1843 sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasayla değişik 3. fıkrası gereğince bozulan bu kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 20.4.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.