I-GİRİŞ
1050 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde, bazı kamu kurumları bu Kanunun kapsamında yer almaktayken, bazı kurumlar kısmen bu Kanuna tabi, bazı kamu kurumları da bu Kanuna tabi olmadan mali işlemlerini yürütmekteydi.
Bu çerçevede, aynı kaynağı (Devlet kaynağı) kullanan kamu kurumları farklı mali mevzuata tabi olabilmekteydi.
Öte yandan 1050 sayılı Kanunun 1920’li yıllarda uygulanmaya başlandığı dikkate alındığında, çağdaş bütçe uygulamaları, mali sorumluluk, yerindelik ve etkinlik gibi hususların ve günümüz ihtiyaçlarının 1050 sayılı Kanunla karşılanmasını beklemek aşırı iyimserlik olurdu.
Sonuç itibariyle, kamu maliyesinde yaşanan aksaklıkların giderilmesi amacıyla çağdaş mali yönetim anlayışına sahip hükümleri içeren, yeni düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz olmuştur.
10.12.2003 tarihinde kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, kamu kaynağını kullanan idarelerin mali işlemlerinin belli bir standarda kavuşturulması amacıyla çıkarılmış bir Kanundur.
5018 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile beraber, kamu idarelerinin mali işlemleri, tek bir kanun çerçevesinde yürütülmeye başlanmıştır.
Kamu Mali Yönetim Kanunu, mali işlemlerin Anayasası olarak nitelendirilebilir. Bu Kanunda, genel olarak mali yapı, süreçler, sorumlular gibi hususlar düzenlenmiştir.
Bu çalışmada Kamu Mali Yönetim Kanununun kapsamı, amaçları, bu amaçlara ulaşmak için kullanılacak yöntemler değerlendirilecektir.
Kamu harcamalarının etkin ve verimli bir şekilde kullanılabilmesi ve etkin bir mali yönetimin sağlanabilmesi için;
-Kamu harcama sürecinde rol alan sorumluların sorumluluklarının tam olarak tespit edilmesi, etkin harcama analizi yapılması, Devlet muhasebe sisteminde ayniyat işlemlerine yer verilmesi, Devlet muhasebe sisteminin bütün kamu idarelerini kapsar nitelikte bulunması, sosyal güvenlik sisteminde; mali yönetim anlamında yaşanan aksaklıkların giderilmesi, sosyal yardımların takip ve planlamasının doğru olarak yapılması, kamu harcamalarının makro anlamda planlamasının yapılabilmesi, kamu mali yönetiminin yeterince şeffaf ve hesap verilebilir özelliklere sahip olması, mali yönetimde farklı bütçe ve muhasebe uygulamaları dolayısıyla parçalanmalara neden olunmaması ve kamu mali yönetiminde yaşanan çok başlılığın önlenmesi gerektiği bilinmektedir.