Grup KDV Mükellefiyeti Adatı
Grup şirketleri ile ilgili işlemler ilk etapta transfer fiyatlaması uygulamasını akla getirir. Yani Kurumlar Vergisi Kanununda belirlenen bağlantısı olan kişi veya kurumların alım, satım, imalat, inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta emsal fiyatlara uygun olmak durumunda. Yakında uygulamaya girmesi beklenen “Grup Katma Değer Vergisi beyanı” uygulaması ile transfer fiyatlamasının ne ilgisi var diyebilirsiniz?
Kısaca olayı anlatalım:
Halen TBMM de görüşülmekte olan tasarıda Katma Değer Vergisi uygulaması açısından önemli bir düzenleme geliyor. Ortakları büyük oranda aynı olan kişilere ait bulunan şirketlerin bir kısmında devreden KDV oluşurken bir kısmında ise ödenecek KDV çıktığı durumlarda gruplar veya holdingler önemli ölçüde finansal maliyete katlanmakta. Bir tarafta devreden KDV dolayısıyla bilançosunda varlık ve alacak olarak görünen “Devreden KDV” diğer bir grup şirketinde ise vergi dairesine borç olarak görülen “Ödenecek KDV” yer almakta ve hiçbir şekilde birbiri ile mahsup imkanı bulunmamakta. Bir noktada vergi dairesi alacağına şahin borcuna karga.
Yeni düzenleme KDV açısından birçok yeni uygulama getirmekte. Tabi ki en önemlisi belli şartlar ve sınırlamalara tabi olacağı görünse de işletmelerin devreden KDV’lerini nakit olarak iade alabilme imkanının getirilmesi. Belki bu getirilecek düzenlemenin bir sonucu olarak, grup şirketlerinin KDV’lerinin birleştirilmesi ve tek grup KDV beyannamesi uygulaması gündeme geliyor.
Böylece şirketlerin KDV’leri birleştirilmiş ve dolayısıyla aralarında devreden KDV’si bulunan şirketin, ödenecek KDV çıkan şirketin KDV’sinden mahsup edilerek vergi dairesine daha az KDV ödeme imkanı sağlanmış olacak.
Nihayetinde bu uygulama en az % 50 oranında ortağı olunan iktisadi işletmelerin birisi adına KDV mükellefiyeti tesisi ettirilmesi ile mümkün olacak. Ticaret Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Tek Düzen Muhasebe Sistemi uygulaması her bir iktisadi işletmeyi ayrı ayrı tüzel kişilik olarak görmekte ve muhasebesinin de ayrı ayrı tutulmasını gerektirmekte. Gruba bağlı iki veya daha fazla şirketin KDV beyanlarının birleştirilmesi durumunda devreden KDV’si bulunan şirketin vergi dairesinden olan alacağı esasında ödenecek KDV çıkan diğer grup şirketine temlik edilmekte yani devredilmekte. Bu durumda vergi dairesinden alacaklı olan yani devreden KDV’si olan şirketin bu uygulama ile ödenecek KDV çıkan diğer şirketten alacaklı olması gerekmekte.
Ocak ayında eğer grup KDV beyanı uygulaması olmasa idi iki şirketin devreden ve ödenecek KDV beyanları aşağıdaki gibi olacaktı.
Ocak vergilendirme döneminde “Grup KDV Beyanı” uygulaması ile iki şirketin KDV beyanları (A) A.Ş. tarafından toplu olarak verilmesi halinde KDV beyanı aşağıdaki gibi olacaktı.
(A) A.Ş. nin devreden KDV 80.000.-TL, (B) A.Ş. ‘nin ödenmesi gereken KDV ‘si 100.000.-TL’nin konsolide edilmesi sonucunda (100.000.- TL ödenmesi gereken – 80.000.-TL devretmesi gereken mahsubu sonucunda) 20.000.-TL (A) A.Ş.’nin grup KDV beyanı olarak vergi dairesine ödenmesi gereken tutar ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda (A) A.Ş.’nin Ocak vergilendirme döneminde vergi dairesinden alacağı olan 80.000.-TL devreden KDV tutarı, (B) A.Ş.’nin vergi dairesine ödemesi gereken KDV tutarı olan 100.000.- TL’den mahsup edilmektedir. Bu işlem sonucunda (A) A.Ş.’nin alacaklı olduğu taraf bu defa (B) A.Ş. olacak. Bu tutarın yani Ocak ayı devreden KDV tutarı olan 80.000.-TL kadar (A) A.Ş. , (B) A.Ş.’den alacaklı olarak cari hesabında göstermek durumundadır.
Ocak vergilendirme döneminde (B) A.Ş.’nin grup KDV uygulaması olmasa idi vergi dairesine ödeyeceği KDV 100.000.-TL iken, grup KDV uygulaması sonucunda bu tutar 20.000 TL’ye düşmektedir. (B) A.Ş. 80.000 TL daha az vergi dairesine ödeme yaparken mahsup etmiş olduğu (A) A.Ş.’nin devreden KDV tutarı kadar (A) A.Ş.’ye borçlanmış ve bu tutarı cari hesabında izlemek durumunda kalacaktır. Bu tutarın (B) A.Ş. tarafından nakit olarak zamanında (A) A.Ş.’ye ödenmesi halinde herhangi bir problem görülmemekte. Ancak bu iki ilişkili şirketin bu grup KDV uygulaması sonucunda cari hesaplarında yer alan borç ve alacaklarının uzun süre kalması halinde transfer fiyatlandırması gündeme gelebilecektir. Bu durumda vergi dairesinden devreden KDV’sini diğer şirkete devreden (A) A.Ş.’nin örneğimizde yer alan 80.000 TL’lik bir alacağı gündeme gelmektedir. Bu tutar her iki şirketin ilişkili kişi olması nedeniyle emsal faiz oranlarının dikkate alınarak adat hesaplanmasını ve bu tutar üzerinden KDV hesaplanarak fatura düzenlenmesini gündeme getirebilir.
Yeni düzenlemenin birçok problemi çözeceği ve grup firmalarını finansal açıdan büyük açıdan rahatlatacağı muhakkak. Ancak ilişkili kişi mahiyetindeki şirketlerin KDV beyanlarını konsolide etmelerinden dolayı yürürlüğe girecek olan “grup katma değer vergisi mükellefiyeti” ile birbirlerine olan borç ve alacaklarına adat yapılmayabileceği gibi bir hususun düzenleme de yer alması yerinde olacaktır.