Esneklik;
Esnekliğin önemi, bazı OECD ülkelerinin kamu sektörü bünyesinde yapılan deneyimlerinde ortaya konmuştur. Faaliyet düzeyinde katı fakat öngörülebilir bütçesel sınırlama ile birleştirilen yönetimsel serbestlik iyi bir performans için temel bir teşvik kaynağı kabul edilmektedir. Stratejik karar almada, her bir bakana kaynakların dağıtımıyla ilgili kararlarda daha fazla sorumluluk vermek katı bütçe sınırı dahilinde harcamaların tekrar önceliklendirilmesi için bir teşvik yaratacak ve elde edilen sonuçların mali hesap verme sorumluluğunu artıracaktır.
1980’lerde Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da yapılan kamu mali yönetimi reformları bu uygulamanın iyi örnekleridir. Yeni Zelanda örneğine bakıldığında, 1988 yılında çıkarılan Devlet Sektörü Kanunu ile 1989 yılında çıkarılan Kamu Finansmanı Kanunu ile yönetimsel anlamda etkinliği artırmak amacıyla dönüşüm niteliğinde düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile esas olarak kurumların en yüksek memurlarının kendilerine ayrılan kaynakları kullanma konusundaki yetki ve sorumlulukları artırılmış ve ayrıca departmanların mali yönetim ve kontrolü hazinenin merkezi kontrolünden çıkarılarak kurumların kendisine devredilmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda görüldüğü gibi çok az esneklik ve aksine çok fazla sınırlama genellikle üç düzeyde özellikle 2. ve 3. üncü düzeylerde kötü sonuçlar alınmasına yol açmaktadır. Yine bununla birlikte çok fazla esneklik olması da yeterli kontrol ve dengelemenin olmadığı durumlarda sorun yaratmakta ve bir çok ülkede yaygın bir şekilde sistemin bozulmasına (rüşvete) neden olmaktadır. Yüksek düzeylere ulaşan bu nitelikli bozulmanın kanıtlanmış nedenleri şunlardır; çarpık politik yapı; yakalanma ve bunun karşılığında cezalandırılma olasılığının düşük olması ve bozulmanın getireceği faydalara göre yakalanmanın sonuçlarının hafif olması.Yaşanan kamu çalışanlarının karar alma süreci çok fazla esnekliğe ve şahsi karar verebilme yetkisine sahip olduğu ve kontrol mekanizmalarınca yeterli bir şekilde sınırlandırılmadıkları durumlarda bozulmanın artmasıdır. Sonuç olarak böyle bir gelişme devletin güvenilirliğini zarara sokmakta, yatırım ve büyümede uzun dönemde bundan olumsuz etkilenmektedir.
Tabii burada vurgulanması gereken önemli nokta yetki devrinin yapılmasının getireceği bu şekildeki problemlerin özellikle kurumsal düzenlemelerin (pazar dahil) yeterince oturmamış veya mevcut gelişmenin gerisinde kalmış ülkelerde ortaya çıkabileceğidir. Çünkü duyarlı ve katılımcı bir toplumun ve etkin işleyen bir organizasyon yapısının var olduğu durumlarda yapılan bir yetki devrinin böyle sonuçlar vermesi pek mümkün görülmemektedir.