bring down (Fiili Deyim ) 1- aşağı indirmek , düşürmek 2- kibrini kırmak 3- yıkmak
bring down değerini düşürmek
bring down devirmek
bring s.o. down:{k} birinin keyfini bozmak
bring someone down (deyim) (Deyimler) düşmesine neden olmak
bring down:aşağıya indirmek
bring down:vurup indirmek
bring down:(yönetimi) düşürmek
bring down:yaralamak
bring down:yıkmak
bring down:düşürmek
bring down:sürdürmek
bring down:indirmek
bring down:düşür
“Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.” – “We must try to bring down costs.”
bring sth down:azaltmak
bring sth down:indirmek
bring it down:aşağı getirmek
bring sb down:fiyat düşürmeye razı etmek
bring sb down:düşmesine neden olmak
bring sb. down:sb getirmek. aşağı
bring someone down:(deyim) (Deyimler) fiyat düşürmeye razı olmak
Ahem. Harvey, bring me down a list of all the real estate we own downtown.
Harvey, kentte sahibi olduğumuz tüm gayrimenkullerin bir listesini getir bana.
If we could do it again, would you still make me a colonel, or would you bring me down to staff sergeant or adjutant?
O zaman onlara arkadaşlarının yolundan neden gitmediklerini sordum. Direniş’le nasıl temasa geçeceklerini bilmediklerini iddia ettiler.
People who would do or say anything to bring me down.
Kafam tamamen karıştı. Kafam tamamen karıştı.
– No, that’ll bring me down.
– Hayır bu beni mahveder.
Turn everything off and bring me down.
Her şeyi kapatın ve beni aşağı indirin.
You couldn’t afford to bring me down there.
Beni de götürmeye paran yetmedi. – Evet.
Bring me down to where you are.
Beni olduğun yere indir.
Bring me down.
Beni yanına indir.
Just don’t bring me down again.
Üstüme gelme yine.
All right, what did you bring me down here for?
Pekâlâ, ne için beni buraya getirdin?
Well, what of it? Assuming there is some such obscure law of providence lf a criminal’s fall must bring me down with him, then what of it?
Yani her şeye rağmen ilahi takdirin en karanlık yasaları sonucu… bir suçlunun düşüşü benim de mi düşmemi gerektirir?
But at any time, day or night, a telegram will bring me down to your help.
Gece, veya gündüz, bir telgırafınız yeter, hizmetinizde olurum.
You’ll bring me down here and stick me in the old cat room?
Beni zorla getirip kedili odaya mı tıkacaksınız?
Come on, don’t bring me down.
Hadi, beni yarı yolda bırakma.
You’ll do anything to bring me down.
Beni yıkmak için her şeyi yaparsın.
You’re not gonna bring me down, Mr. Cloudy Day.
Beni alt edemeyeceksin, bay hüzünlü bulut.
Bring me down, fellows.
Beni indirin, arkadaşlar.
Bring me down.
İndir beni.
Bring me down!
Aşağıya indir beni!
You know, Fleischman, even you can’t bring me down today.
Biliyor musun, Fleischman, bugün sen bile benim moralimi bozamazsın.
Nothing can bring me down.
Hiçbir şey canımı sıkamaz.
Sits down at the table, says, “Bring me a cup of coffee.” That’s it.
Masaya oturur, şöyle der : “Bana bir kahve getir.” O kadar.
Young man, you don’t expect me to hire you as my lawyer and let you bring condemnation proceedings to tear down my own houses? – Oho.
Genç adam seni avukatım olarak işe alıp kendi evlerimi yıkmak için kamulaştırma davaları açmana müsaade etmemi beklemiyorsun ya?
You were to have gone with the Wing Commander, Mr. Manning, but I happen to be rejoining my outfit not far from your own destination, so they asked me to bring you down from London.
Filo komutanıyla gidecektiniz Bay Manning. Fakat ekibime katılacağım yer gideceğiniz yerden pek uzak değil. Bu yüzden sizi Londra’dan getirme görevini bana verdiler.
The chief asked me to bring him down.
Şef onu buraya getirmemi istedi.
Blasetti is waiting for me downstairs lris, hurry and bring the tests down as Blasetti is waiting
Blasetti, aşağıda beni bekliyor. Iris acele et, Blasetti deneme filmlerini bekliyor.
bring the lamp a bit closer… now, put down the lamp and get me a pail.
Lambayı biraz yaklaştır… şimdi, lambayı koy ve bana bir kova getir.
Oh, and, Daddy, if you’re going down to Spain, you could bring me…
Oh, ve, baba, eğer İspanya’ya gidiyorsan, bana…
He humiliated me in front of you to bring us down to his level.
Bizi kendi seviyesine indirmek istedi. Bunun anlamı nedir?
You wanna give me an intoxication test… bring that gentleman down here.
Eğer bana alkol testi yapmak niyetindeyseniz… bu bayı buraya getirseniz iyi olur.
Why not let me bring it down?
En iyisi raporu size ben getireyim.
If you don’t allow me to bring Dr. McCoy down here, it’ll soon be too late to do anything for her.
Dr. McCoy’u ışınlamama izin verin, yoksa onun için geç olacak.
Paulie, go down 39th Street, pick up 18 mattresses and bring me the bill.
Paulie, 39. Cadde’ye git, 18 adet minder al ve faturayı bana getir.