Mal ve hizmet alış ve satışlarına ilişkin olarak bildirim yükümlülüğü bulunan mükellefl eri, bildirim hadlerini ve bildirime ilişkin diğer usul ve esasların belirlenmesini kapsamak üzere Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’nce bir tebliğ hazırlığı yapılmaktadır.
Bu tebliğin amacı, taslağın 1. maddesinde “…Bakanlığımızca, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK)148, 149 ve mükerrer 257’nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, bu tebliğde yükümlülük getirilen mükellefl ere; mal ve hizmet alışlarım “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile, mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs}” ile 2017 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde elektronik ortamda vermeleri zorunluluğu getirilmiştir…” şeklinde belirlenmesine karşın, asıl amacı vergi idaresinin yapacağı denetim ve inceleme çalışmalarında dayanak bulmak ve bilgi toplamaktır.
Bu yazımızda söz konusu tebligatın Vergi Usul Kanunu’ndaki ve Anayasa’mızda yer alan düzenlemeler karşısında bir değerlendirmesi yapılacaktır.
Vergi Usul Kanunu’nun 148’inci maddesi hükmünde dayanağını bulmaktadır. Söz konusu hüküm;
“Kamu idare ve müesseseleri, mükellefl er veya mükellefl erle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.
Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı devlet memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar” şeklinde bir düzenleme getirmiştir.
Söz konusu hükmün bir diğer dayanağı da Vergi Usul Kanunu’nun 149’uncu maddesidir.
Söz konusu yasa hükmünde;
“Kamu idare ve müesseseleri (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar “ denilmiştir.
Genelge taslağına göre;
“…Form Ba ve form Bs bildirimi vermekle yükümlü olanlar şunlardır.
– Bilanço esasına göre defter tutan mükellefl er,
– Hasılat defteri tutan yabancı nakliyat kurumları,
- Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükellefl er,
- Hasılatları 50 bin TL ve üzerinde olan işletme hesabı esasında defter tutan gelir vergisi mükellefl er,
- Hasılatları 50 bin TL ve üzerinde olan ve serbest meslek kazanç defteri tutan mükellefl er,
- Hasılatları 50 bin TL ve üzerinde olan ve zirai işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefl erdir…”
Söz konusu tebliğe göre, bedelsiz faturalar, depozito olarak ödenen veya alınan bedeller ve bağışlar da bildirilecek konular arasında sayılmıştır. Görüldüğü üzere, vergi idaresi ileride mükellefin sorumluluğunu gerektirecek konularda ondan, incelemeye esas olmak üzere belge ve bilgiler toplamaktadır.
Değinilen çalışmanın mükellefl ere ve mali müşavirlere getireceği ağır bir çalışma yükü vardır. Gelir İdaresi söz konusu çalışma yükünü mükellefl er ve mali müşavirlere yüklemektedir.
Kanımızca, söz konusu düzenlemelerin Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan düzenlemelerle birlikte değerlendirmesini yapmak gerekmektedir. Kanımızca, bu düzenlemeler yapılırken Anayasa’mızın 38. maddesinde yer alan “Hiç kimse kendinin ve Kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaz veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz” hükmü söz konusu düzenlemeler yapılırken mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 48. maddesinde geçen “…Tanık, kendisini veya 45’inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir…” şeklindeki hükmü de göz ardı edilemeyecek niteliktedir.
Kanımızca, idarenin söz konusu düzenlemeyi yapmaya yetkisi vardır. Ancak, kanımızca VUK’nun yukarıda metni verilen amacını aşmıştır. Söz konusu genelgeye göre, toplanacak verilere göre idareye vergi denetimi yapma ve vergi cezası verme olanağı tanınmaktadır. Böyle bir durumun ise söz konusu tebliğin amacını aştığını düşündürebilir.
Aksi halde, vergilendirmede beyan esasını kabul eden ve ticaret yapma özgürlüğünü kabul eden demokratik sistemimiz zarar görebilecektir.
Kaynak: Dünya Gazetesi / Atilla İnan