Kurumların ve kavramların yaşamaları, varlık sebepleriyle olan bağlarının aralıksız sürdürülebilmesi ile mümkündür. Yasaların varlık nedenleri de gerekçeleri olduğuna göre: Mali yapılanmanın esasını oluşturan bu iki temel düzenlemenin değerlendirilmesini ve kıyaslanmalarını sağlıklı bir şekilde yapabilmek için konumuza bu iki Kanunun “Genel Gerekçe”leriyle başlamanın doğru olacağı düşünülmektedir.
Bu düşünceyle, öncelikle,
1050 sayılı Kanunun Genel Gerekçesi, bugünkü Türkçe’ye çevrilmiş haliyle sunulmaktadır.1
“Birinci Meşrutiyetin ilanına kadar, Genel Muhasebe Usulü ile ilgili
var olan mevzuat, 1871-1874 yılları bütçe tüzükleriyle, hesapların
kayıtlarının yazılmaları hakkında çeşitli tarihleri taşıyan yönergelerden
oluşmaktaydı.
Bu mevzuat bütçe kurallarının temellerini ve maliye hizmetlerinde
arzulanan düzenin ruhu derecesindeki birliği kesinlikle sağlayamadığı ve
özellikle giderlerin yüklenilmesi, gerçekleştirilmesi ve ödenmesi ve
saymanlarla ilgili hükümleri kapsamadığı için, bu yönde yürümek isteyen bir
Devletin hesap ve muhasebeyi ilgilendiren ihtiyacını karşılamaktan çok
uzaktı. 1909 yılında ilk bütçenin düzenleneceği sırada bu ihtiyaç kendisini
göstermiş ve bütçenin uygulama usulleri hakkında göz önünde tutulması
gereken kuralların en önemli bölümünün anılan yıl Genel Bütçe Kanununa
konulması zorunluluğu doğmuştu.
Bu eksik önlemin bir Devlet bütçe ve muhasebe usulünü yönetmeye
yeterli olamayacağı anlaşılarak Fransa Genel Muhasebe Kanununun
ülkemizde en fazla uygulanma olanağı bulunan bazı maddelerinin alınarak
acilen düzenlenen ve Millet Meclisince onaylanan Usulü Muhasebe-i
Umumiye Kanunu 1910 yılı Eylül başından itibaren yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu kanununun uygulanmasına başlandığının daha ikinci
yılında değiştirilmesi ve tamamlanması gereken bazı eksikliklerin görülmüş
olması ve bunlardan kanunun cevap veremediği (suskun kaldığı) hususlar
hakkında Fransa Kanununun benzer hükümlerinden alınan bazı (genelge ve
yönergeler) bilgi ve tanımlarla düzeltilmeye çalışılmış olduğu gibi, görülen
zarurete dayanılarak 12 Mart 1911 ve 21 Eylül 1912 tarihli kararnamelerle
değişiklikler yapılmış ve her yıl Genel Bütçe Kanunlarına da bazı hükümler
konulmuştu. Değişikliklerin sürekli olarak kararname olarak kalması doğru
olmadığı gibi bir sene için geçerli olan Genel Bütçe Kanunlarında Genel
Muhasebe kanununa ait daimi hükümlerin bırakılmasının da uygun
bulunmadığı ve değişiklikler ve söz konusu ekler ihtiyacı karşılamada
yetersiz kaldığı için Fransa, İtalya ve Belçika Kanunları içeriğine ve on beş
senelik deneyimle ülkemizin özelliklerine göre “Usulü Muhasebe-i
Umumiye” Kanununun yeniden düzenlenmesi tercih edilerek bir kanun
tasarısı oluşturuldu.
Tasarının düzenlenmesinde Devlet mallarının yönetim tarzı, gelirlerin
tahakkuk ve tahsilatında, hazine haklarının ve vergi yükümlüsünün teminat
altında bulundurulması, giderlerin taahhüt ve tahakkukatında bütçe
sınırlarının aşılmaması için saymanlardan daha çok ita amirlerine düşen
temel görevler ile ita amirlerinin sayman ve murakıplara karşı sahip olmaları
gereken hak ve yetkilerinin belirlenmesi, sayman hesaplarıyla bakan
hesaplarının mümkün olan en kısa zamanda incelenebilmesi,
yargılanabilmesi ve bakılabilmesi(görülebilmesi), bir bütçeye ait olarak
senesi içinde ödenemeyen borçların sağlam bir usule bağlanması, ek ve
olağanüstü ödeneklerin elde edilmesi (alınabilmesi) ve kullanılması, avans
işlemlerinin daha çok kontrol altında, konusuyla uyum içindeki bir onaya
bağlı olarak uygulanabilmesi, zamanaşımı maddelerine ait karşı görevler ile
nakit ve mal saymanlarına ve merkez (bakanlık) saymanlıklarına ait hak ve
görevlerin belirlenmesi ve açıklanması, saymanların yönetim dönemi
hesaplarının Sayıştay’a verilme şekil ve zamanı, Adliye İcra Daireleriyle
katma bütçe ile idare olunan daire ve kurumların özelliklerinin belirlenmesi
açısından vaz geçilmez görülen (bulunan) değişikliklerin ve eklerin
yapılmasına özen gösterilmiş ve bu konudaki maddelerin neden ve gerekçesi
aşağıda ayrıca açıklanmıştır. ”
1050 sayılı yasada değişiklik yapan 27. 02. 19179 tarih ve 24 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasanın ilgili hükmü gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen yazının genel hükümler
bölümün:de ”Mali yönetimin temeli sayılabilecek 1050 sayılı Genel
Muhasebe Kanunu, son derece katı kalıplar halinde ve 1925 lerin koşullarına
göre hazırlanmış olduğundan, yurdumuzun geçirmekte olduğu ekonomik
değişikleri izleyemez, sanayileşme yolunda hızla ilerleyen bir ülkenin kamu
yönetiminin gereksinmelerine cevap veremez bir duruma düşmüştür.