Bu yazının konusu, reklamlarda, mutlu ve refah içerisinde bir emekliliğe giden yegâne yol olarak önerilen, üstelik yatırılan paranın yüzde 25’i kadar devlet katkısıyla da desteklenen Bireysel Emeklilik Sigortası (BES).
BES konusu, 2001 tarih ve 4632 Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi kanunu ile düzenlenmiş.
Yasanın Amaç ve Kapsam başlıklı 1. Maddesinde yasanın amacı; “Bu Kanunun amacı, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi ile emeklilik döneminde ek bir gelir sağlanarak refah düzeylerinin yükseltilmesi, ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratarak istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulmasını teminen, gönüllü katılıma dayalı ve belirlenmiş katkı esasına göre oluşturulan bireysel emeklilik sisteminin düzenlenmesi ve denetlenmesidir” şeklinde açıklanmış.
Söz konusu madde metninde de görüldüğü gibi, yasanın iki temel amacı var. Biri, sigorta olan kişiye emeklilik döneminde ek bir gelir sağlamak, ikincisi ise ekonomiye -ekonomi derken kastedilen finansal piyasalar- uzun vadeli kaynak sağlamak. Vatandaş, her ay belli bir miktar parayı sigorta şirketine yatıracak, sigorta şirketi bu paraları, Portföy Yönetim Şirketleri (PYŞ) aracılığıyla para ve sermaye piyasalarında değerlendirecek. Sisteme giren vatandaş da, televizyon reklamlarında sıklıkça söylendiği gibi, emeklilikte para düşünmeden yiyip, içip gezecek.
Noyan Doğan, Hürriyet Gazetesinde 2013 yılında yazdığı bir yazıda, sistemin avantajlarını ve vatandaşın bu sisteme niçin girmesi gerektiğini şu sözlerle anlatmış; “Size, yeni başlayan sistemin avantajlarını ve neden girmeniz gerektiğini, bana göre önem sırasına göre özetleyeyim. Gelecek ve emeklilik adına tasarruf edip, birikim yapmak… Bu birikimleri düşük kesintiler ve yüksek getirilirle emeklilik şirketlerinden değerlendirmek… Ve tasarruf etmeniz için de devletin yüzde 25 katkıyla, sistemi desteklemesi.”
Devlet desteği ve sistemi öven bu türden yazılar, vatandaş nezdinde de karşılık bulmuş, sıradan vatandaşların sisteme ilgisini artırmış görünüyor. 2015 sonu itibarıyla katılımcı sayısının 6 milyonun üzerine çıktığı, toplanan fon miktarının ise 50 milyar TL’ye yaklaştığı belirtiliyor.
DIŞARIDAN PARA BULMAK ZORLAŞINCA AKLA İLK VATANDAŞIN CEBİ GELİYOR
Sistemi savunanların anlattıklarına bakılırsa, BES’in kişilere sağladığı kazancın yanı sıra, yasanın Amaç Maddesinde de belirtildiği gibi ekonominin geneli için sağladığı/sağlayacağı büyük yararlar da söz konusu. Bunların başında da, yurt iç tasarrufları artırarak, yurt dışından borçlanma ihtiyacını azaltacak olması geliyor. Sistemin bu yönü, ABD Merkez Bankasının para musluklarını kısma ve faizleri artırmaya yönelmesi sonucunda daha da büyük önem kazanmış durumda. Dışarıdan para bulmak zorlaşınca, her zaman olduğu gibi vatandaşın cebi ilk akla gelen.
Vakıf Emeklilik Genel Müdürü Mehmet Bostan’ın aktardığına göre; yeni işe giren kişilerin otomatik kayıt adı altında (bize göre zorla) sisteme üye yapılmalarına ilişkin düzenlemeler hükümetin gündeminde. Bu sayede sistemdeki paranın 2023’de 400 milyar TL düzeyine çıkması bekleniyormuş. Yine Mehmet Bostan’ın aktardığına göre, Cumhurbaşkanı’nın da ileri teknoloji yatırımlarının BES fonlarından karşılanması yönünde bir projesi varmış.
Görünen o ki ülkenin geleceğini ve vatandaşın refahını BES’e bağlamış durumdayız. Hele ki, kamusal emeklilik sistemi, yeni başlayanlar için ancak mezarda emeklilik imkanı sağlar duruma getirildikten sonra.
Hem vatandaşın hem de ülkenin kazancına olduğu söylenen bu sisteme yabancı sermayenin ilgisi de oldukça yüksek. Yabancı sigorta şirketleri de ülkemizin ve vatandaşın kazanması için seferber olmuş durumdalar adeta. Anadolu Ajansının 2014 tarihli bir haberine göre; Haziran 2014 itibarıyla, genel olarak sigortacılık sektöründe, toplam ödenmiş sermaye içerisindeki yabancı payı yüzde 70’e, hayat/emeklilik sigorta şirketlerinde ise yüzde 62,9’a ulaşmış.
Bunlar, bu sistemi savunanların söyledikleri. Gerçekler ise maalesef söylenenlerden farklı, hatta bu konuda tam tersi de diyebiliriz. Üstelik bu kez bunu söyleyen, sistemi eleştiren değil, savunan kesimden birisi. Kendisi de finans piyasalarında üst düzey yönetici olarak çalışan Attila Köksal’ın yazdığına göre, “Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD) verilerine göre, reel BES fon getirileri son on yılda, yıllık yüzde 1,5, son beş yılda ise – yüzde 2 olmuştur. Yani fonlar ortalama son beş yılda yıllık yüzde iki erimişler.”
Görünen o ki, ülkenin kalkınması, vatandaşın refahı için tüm umutların bağlandığı Bireysel Emeklilik Sistemi, sistemin çok kazandıracağı yönündeki reklam ve yazılardan etkilenerek ve bütçelerinden pay ayırarak bu sisteme katılan sıradan insanlar açısından tam bir hayal kırıklığına dönüşmüş, sistemi savunan kesimler, bu işin sorumlusunu bulmak adına birbirlerine düşmüş durumdalar.
Sigorta şirketleri ve ekonomi yönetimi bu durumun sorumlusu olarak, sistemde toplanan parayı finansal piyasalarında işleten Portföy Yönetim Şirketlerini suçlarken, Portföy Yöneyim Şirketleri olumsuz gidişin nedenini, sistemdeki katılımcı sayısının azlığına, dünya ve ülkemiz ekonomisindeki olumsuz koşullara bağlıyorlar.
Sonuç olarak, vatandaşın bütçesinden artırarak yatırdığı paralar ile hepimizin vergilerinden karşılanan yüzde 25’lik kamu katkısı, bırakın artırılmayı, basit hesapla ve “büyük bir başarıyla” beş yılda yüzde 10 azaltılmış durumda.
Vatandaş kaybetmiş ama yapılan tasarruflarla hiç olmazsa ülke ekonomisi kazanmış deyip rahatlamak da mümkün değil. Bırakın üstüne koymayı, sermayede azalmaya neden olan bir yatırımın ülke ekonomisine, istihdama ya da kalkınmaya katkısının oluml