Moratoryum: Konsolidasyonun dış borçlar için uygulanan şekli olarak tanımlanabilir.
Vadesi gelen dış borçlarını ödemek için kaynak bulamayan devletler, moratoryum ilan ederek ödemeyi daha sonra yapacağını beyan eder.
Moratoryum ilanının sonuçları da konsolidasyondaki gibidir.
Moratoryum ilan eden devlete olan güven sıfırlanır ve bu devletin yeni dış borç bulması imkansız hale gelir.
Türkiye’de Osmanlı döneminden bu yana moratoryum ilanı olmadı. 1958 ile 1979-80 dönemindeki dış borç ertelemeleri, alacaklıların rızası alınarak yapılmıştı.
Ancak buna rağmen bu borç ertelemelerinden sonra Türkiye, uzun süre dış borç almakta zorlandı.
Son zamanlarda krizlerle ülkemizde, gelişmekte olan 3. dünya ülkelerinin dışında gelişmiş ülkelerde bile dile dolanmaya başlayan ve tartışılır hale gelen şu moratoryumun ne anlama geldiğine bir göz attım. Pek iç açıcı birşey değil doğrusu ama yine de sizlerle paylaşmak istedim.
NEDİR ŞU MORATORYUM?
Siyasal, ekonomik kriz, toplumsal bunalım ve savaş dönemlerinde, borçlu olunan kurum, kuruluş ve hatta ülkelere karşı başvurulan hukuki yollardan borçların nasıl ve ne sürede tasfiye edileceğine, geciktirileceğine veya başka bir şekilde tahsilinin yasa ile belirlenmesine MORATORYUM deniliyor. Moratoryumun yasa ile düzenlenirken yapılan uygulamaların geçmişe ait hükümler içereceğide tabidir. Moratoryum ilanı, borçların, bu borçlara ait faizlerinin belli bir süreyle askıya alınması, ertelenmesi veya belli bir vadeye yayılarak yeniden yapılandırılması söz konusu olabiliyor.
MORATORYUM İLAN EDİLEBİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR:
Ödemesi gelen veya yaklaşan, ödeme kabiliyeti olmayan veya ödeme ihtimali azalan borçların yasa yolu ile ertelenmesi.
Vadesi gelmiş veya çok yaklaşmış borçların mahkeme kararı ile belli bir vadeye yayılması, belli bir süre ödemenin yine mahkeme kararı ile durdurulması.
Vadesi gelmiş veya çok yaklaşmış borçların, borçlu ve alacaklıların aralarındaki bir anlaşmaya bağlı olarak belli bir vadeye yayılması veya ertelenmesi ile, genelde borçlu tarafından tek taraflı olarak yürürlüğe konulan bir işlemdir.
MORATORYUMUN AMACI:
Savaş, siyasal, ekonomik kriz veya toplumsal bunalım dönemlerinde;
Devletlerin iç piyasada, devlet ve bireyler arasındaki borç-alacak ilişkilerini, bunların vade yapılarını düzenlemek sureti ile bireylere veya kurumlara olan borçlarını ne şekilde tasfiye edeceğinin yasa ile yeniden tanzimini sağlamak. Bu sayede rahatlayan devlet bütçesinin sağladığı olanaklar ile yapılmakta olan yatırımların tamamlanabilmesi, finansman sorunu nedeni ile yapılamayan işler için kaynak temin edilerek, ulusal ekonomiye hız kazandırılması ve işsizlik sorununa çözüm bulunması, kalkınmaya hız kazandırılarak toplumsal refahın arttırılması da dolaylı amacı oluşturmaktadır.
Devletin yine aynı gerekçelerle, iç ticarette ödeme ve mal temininde yaşanılan sıkıntıları aşmak, iç ticaret hacmini arttırmak, piyasalarda talebi canlandırmak amacı ile bireylerin birbirine karşı olan borç ve alacaklarının belli bir süre ertelenmesi, yasa çıkarmak sureti ile kişiler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi (ülke çapında olaşabilecek bir sorunun yasa çıkarılarak önlenmesi.)
Mahkeme kararı ile moratoryum ilanı, genel olarak ödeme zorluğu içine düşen kişi veya hükmü şahsiyetin, borçlarını elde ettiği gelir ile mevcut vadelerinde tasfiye edemeyeceğini, borçlarını oluşturduğu itfa planı çerçevesinde, bu plandaki vade ve miktarlarda kapatabileceğini ve bu konuda gerekli inceleme yapılarak karar verilmesini istemesi ile başlayan, alacaklıların da olurlarını belli bir nispet dahilinde almak sureti ile ilam hükmüne dönüştürülmesi işlemidir. Ticari yaşamda bunun en iyi örneğini KONKORDATO İLANI ve bu konuda alınan (olumlu karşılanması halinde) MAHKEME İLAMI teşkil etmektedir.
Borçlu ve alacaklı müştereken anlaşarak vade ve ödeme koşullarını yeniden tespit edebilme şansına her zaman sahiptir. Ancak, borçlunun ödeme zorlukları nedeni ile borçlarını belirlediği şekilde ödeyebileceğini, alacaklısının belirtilen günde alacağını tahsil edebileceğini bildirmesi ile de yapılabilir. Alacaklının bunu kabul etme yükümlülüğü yoktur. Borç muaccel olduğunda alacaklı yasal yollara başvurabilir. Buna örnek olarak son zamanlarda bankalar ile sanayi kesiminin yapmakta oldukları borç erteleme görüşmeleri gösterilebilir.
DEVLETLERİN MORATORYUM İLANI
Devletlerin iç borçlanmalarını vadesinde ödeyemeyecek, bir başka değişle borçlarını döndüremeyecek hale gelmesi nedeni ile iç piyasaya olan borçlarını belli bir vadeye yaymak sureti ile nasıl tasfiye edeceğini yasa yolu ile düzenlemesidir. Dış piyasaya olan borçların elde edilen milli gelir ile kapatılamaz olması veya dış borçların döndürülemez olması, buna bağlı olarak dış piyasalardan da kaynak temin edilememesi durumunda, devletler de borçlarını ödeyemez hale gelebilir. Bu durumda, devlet mevcut borçlarını nasıl tasfiye edebileceğini, hangi vadede ödeyebileceğini yazılı olarak beyan eder ve alacaklıları ile bu konuda anlaşmaya çalışır.
Alacaklı devletler veya kurumlar bu beyana uymak zorunda değildir. Kabul etmeyen devletlerin uluslararası mahkemeler yolu ile alacaklarını tahsil yoluna başvuracakları gibi, yeni kredi vermemek, ticari ilişkileri asgari düzeye indirmek veya tamamen durdurmak, o ülkeye yapılacak olan yatırımları askıya almak, yapılmakta olanları durdurmak, mevcut yatırımları ise asgariye indirmek sureti ile bu ülkeyi ödemeye zorlamak gibi imkanları da olduğunu bilmek gerekir. Ayrıca o ülkelerden normal zamanlarda elde edemedikleri tavizleri koparmak sureti ile siyasi çıkarda sağlayabilme imkanları mevcuttur.
SONUÇ OLARAK:
Moratoryum ilanı zor bir uygulamadır. Dış borçlar ile ilgili yapılabilecek MORATORYUM ilanlarında ülke iç dinamiklerinin dış baskıları karşılayabilecek güçte olması gerekir. Bunun yanı sıra egemenlik ve bağımsızlığını da koruyabilecek imkan ve kabiliyete de sahip olması gerekir. Kolay olarak görünmesi özellikle son zamanlarda ülkemizde de gündemde yerini almasına neden olan bu uygulama asla kimseyi yanıltmamalıdır.
Zorda kalan ülkelerin özellikle iç borçlarının büyük çoğunluğunun, aşırı faiz ile kartopu yumağı şeklinde büyümesinden kaynaklandığı bilinmektedir. Kurum ve kuruluşlar ile bireyler alacaklarından vazgeçmeseler bile, devletin yasa çıkartarak ertelemesini beklemeden, alacaklarını daha uzun vadede tahsil etmek istediklerini bildirmesi, devletin kendi iç borçlarını mahsuplaşarak tasfiye etmesi, devletin yapısını daha etkin hale getirmesi, üretimden vazgeçmesi ve yatırımların (toplumun gerçekleştiremeyecekleri hariç) minimum seviyede tutulması, her sahada özel teşebbüsün yatırım yapması teşvik edilmelidir. Bu şekilde oluşturulacak tasarruflar ile borçların tasfiyesine çalışılmalı ve borçlanma oranı aşağıya çekilmelidir.
Krizden çıkış için küçülmek yapılabilecek en büyük hatadır. Zira küçülme beraberinde işsizlik, durgun bir piyasa (eksik talep) buna uyuşmayan bir üretim kapasitesi demektir. Üretim kapasitelerinin yeterli kullanılmamasının da ilave maliyeti olacağı, üretim fazlası ve satılamayan malların da depolama (stok maliyeti) masrafları ve kayba neden olacağı, gözden uzak tutulmamalıdır. Bu nedenle, kriz dönemlerinde bile nüfus artış hızının gerektirdiği bir kalkınma hızının sağlanması zorunludur. Devletin asgari kalkınma hızının sağlanması için lüzumlu olan kaynak ihtiyacı, borç yapısının doğru ve adil değiştirilmesi, ekonominin hızının sağladığı ilave katma değerden sağlanmalıdır. Ayrıca kriz dönemlerinde, toplusal irade ile çalışma sürelerinin uzatılması da gündeme getirilebilir. Bu bilabedel yapılacak ilave günlük çalışmanın yaratacağı katma değer de kriz dönemlerinin aşılmasında önemli katkıda bulunabilir. Yine bu dönemlerde vergi koyarak veya vergi oranları arttırılarak kaynak sorunu çözümlenemez. Vergi gelirinin arttırılması, gelirin kaynağında ödenebilir oranlarda vergilendirilmesi ile çözümlenmelidir. Ülkemizde olduğu gibi dolaylı vergilerin ve bunlara ait oranların bu denli yüksek olması sosyal adalete ve vergi hukukuna aykırıdır. Vergi tabana yayılmalı, adil olmalı, ve ülkemiz şartlarında düşürülmelidir.
Görebildiğim kadarı ile ülkemizin moratoryum ilan etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Ancak ekonomik krizin yaşanmaya başlandığı Kasım 2000 ve Şubat 2001 aylarından sonra yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen doğru ve etkin, uygulanabilir toplumun desteğine havi bir çözüm yolu bulunamamıştır. Bu ise bu riskin (moratoryum riski) bir yıl öncesine göre oldukça yükseldiğini göstermektedir. Umarım çözümsüzlükler devam etmez ve ülkemiz de bu denli aşağılayıcı bir uygulamaya maruz kalmaz.
Konkordato ise; kişiler ve şirkelerin borcunu ödeyemeyecek durumda olması sonucu mahkeemelerden aldıkları bir karadır…
Konkordato sonrasında, borçlu olan borcunu ödeyeceğini fakat bunun yapılandırılmasını istemektedir…
Eğer borçlu borçlarını bu yapılandırma çerçevesinde ödeyemezse iflasına karar verilir…..
Konkordato; ülkeler için uygulanan konsolidasyon terime ile ifade edilebilir….