Kur Farklarından ve Faizlerden Elde Edilen Gelirlerin Vergilendirilmesi
Yıllara yaygın inşaat ve onarma işi yapan işletmeler son yıllarda gelişen ekonomik koşullar gereği paranın getirirsinin artması nedeniyle hakedişlerden elde ettikleri paraların bir kısmını banka mevduatlarında, hazine bonoları ve devlet tahvillerinde değerlendirmektedirler. Özellikle
Son yıllarda kamu kurum ve kuruluşların alt yapı işlerine ilişkin ihaleleri kısmen veya tamamen yabancı para cinsinden yapmaktadır. Bunun sonucu olarak da hakedişler kısmen veya tamamen yabancı para cinsinden tahakkuk ettirilip ödenmektedir.
Hakedişlerin döviz cinsinden ödenmesi nedeniyle müteahhitler lehine genellikle lehte kur farkları doğmaktadır. Bu kur farkları yılara yaygın inşaat ve onarım işinin bir parçası olması ve yine hak edişlerden sağlanan paraların değerlendirilmesi sonucu elde edilen faiz gelirlerinin vergilendirilmesi önemli bir sorun oluşturmaktadır. Faiz ve kur farkının vergilendirilmesi konusunda iki farklı görüş söz konusudur.
Birinci görüşe göre, elde edilen gelirler, inşaat işinin hasılatı olmayıp, elde edilen hasılattan elde edilen artık bir hasılattır. Gelir Vergisi Kanununun 42. Maddesi kapsamında değerlendirilemez. Dolayısıyla faiz gelirleri ve kur farkları elde edildiği dönemde beyan edilip ödenmesi, gerekir. (Korkmaz,1995:44-45)
Mali idarenin de benimsediği bu görüşe göre, her işletmenin kaynaklarını en fazla geliri sağlayacak şekilde değerlendirmek istemesi ve bu çerçeve en karlı yatırım alanını seçmesi o işletmenin sübjektif bir kararıdır. Yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapan bir mükellef de tahsil etmiş olduğu hak edişlerini repo işlemlerinde kullanmayı karlı görebilir veya mevduata yatırabilir veyahut da gayrimenkul satın alabilir. Yapılan her bir işlem yıllara yaygın inşaat ve onarım işi hasılatın değerlendirilmesidir. Bu yollarla elde edilecek gelirin yıllara sari inşaat işi ile bir bağlantısının kurulmaması gerekir. Tahsil edilen inşaat hak edişinin değerlendirilmesi sonucu elde edilen bu gelirler artık o inşaat işinin hasılatı değildir ve yıllara yaygın inşaat ve onarma işi yapan mükelleflerin inşaat istihkakını (hakedişini değerlendirerek elde etmiş oldukları repo kazançları, mevduat faizleri ve kur farkları o inşaat işinin hasılatından bağımsız olarak elde edilmiştir ve elde edildikleri yılın kazancı olarak beyan edilmesi ve vergilendirilmesi gerekir.
İkinci görüşe göre ise; Yıllara yaygın inşaat işi ile ilgili kur farkları ve faiz gelirlerinin, her yıl itibariyle değil, işin bitim tarihi itibariyle beyan edilip vergilendirilmesi gerekir. Kur farkları ve faizler hak edişin bir unsurudur.