SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNCA TEDAVİ FATURALARINDA YAPILAN KESİNTİLERİN ÖZEL HASTANE MUHASEBE KAYITLARINDA İZLENMESİ
I-GİRİŞ:
SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesinden sonra, yapılan düzenlemelerle SSK’ lı hastalara özel sağlık kurumlarına tedavi olma imkânı getirilmiştir.
Özel sağlık kuruluşlarının müşteri potansiyelinin çoğunluğunu Bağkur, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve özel sigorta kuruluşlarının sosyal güvenlik şemsiyesi altına aldığı şahıslar oluşturmaktadır. Özel Sağlık İşletmeleri bu kurumların sevk ettiği hastaları muayene etmekte gerekli sağlık hizmetlerini sunmakta bu hizmet karşılığında da anılan Sosyal Güvenlik Kurumu adına fatura düzenlemektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu açısından tedavi giderleri için önemli tutarda fatura ödemesi söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede sosyal güvenlik kurumu birimlerinde, tedavi faturaları üzerinde çeşitli kontrol mekanizmaları oluşturulmaktadır.
II-SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNCA YAPILAN KESİNTİLER:
Özel sağlık kuruluşlarının sağlık hizmetleri karşılığında düzenlediği faturalara istinaden talep ettiği tutarların bir kısmı 8.3.2007 tarih ve 5597 sayılı Kanunun 4’ üncü maddesi ile Sosyal Güvenlik Kurumunun 2007/46 sayılı Genelgesi uyarınca, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesinti yapılarak ödenebilmektedir.
Kesinti yapılarak ödenen tutarların faturayı gönderen sağlık kurumu açısından vergisel durumu ve muhasebe kayıtları önem arz etmektedir.
A-KDV Açısından Durum:
Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenmeyen tutarlar için özel sağlık kuruluşları tarafından gider pusulası düzenlenmek suretiyle önceden hasılat yazılan tutarlar“612 Satıştan İadeler Hesabı”nda gösterilmek suretiyle brüt satış tutarlarından indirilmekte, gider pusulalarında gösterilen katma değer vergileri de keza ilgili dönem katma değer vergisi beyannamelerinde 24. satırında yer alan “Satışlardan İade Edilen ,İşlemi Gerçekleşmeyen Veya İşleminden Vazgeçilen Mal Ve Hizmet Nedeniyle İndirilmesi Gereken KDV”sütununda indirim konusu yapılmaktadır.
B-Gelir Vergisi Açısından Durum:
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde ticari kazancın tespitinde indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup, ödenmeyen alacakların indirimine ilişkin olarak herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
C-Vergi Usul Kanunu Açısından Durum:
Diğer taraftan süresinde ödenmeyen alacaklara ilişkin düzenlemelere 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer verilmiştir.
1-Değersiz Alacaklar:
Vergi Usul Kanunun 322’nci maddesinde “Değersiz Alacaklar” ın tanımı yapılmıştır. Buna göre kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.
Bir alacağın değersiz alacak haline gelebilmesi için tahsil olanağını yitirmiş olması ve bu durumun kanıtlanması gerekir.
Bir başka anlatımla; Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesinde kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacakların değersiz alacak olarak kabul edilerek mukayyet değerleri ile giderleştirilmesi mümkündür.
Burada borçlu ile alacaklı arasında herhangi bir anlaşmanın yapılması söz konusu değildir. Bilakis değersiz alacak olarak kabul edilen hallerde borçlu ile uyuşmazlık sürmektedir. Buna karşılık alacağın tahsiline imkan kalmamıştır.
Bir alacağın tahsil kabiliyetini kaybederek değersiz hale gelmesinde;
Kazai hüküm (mahkeme kararı); alacak hakkında kanuni yollara başvurulmuş, icra takiplerinin yapılmış ancak, alacağın ödenemeyeceği hakim kararı ile tespit edilmiş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle; alacağın tahsiline imkan kalmadığına dair alınmış mahkeme kararı bulunması gerekir.
Kanaat verici belgeden kastedilen ise ; ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgelerdir.
Bu belgeler arasında;
-Alacaklının verdiği her nev’i ibra senetleri (borçtan kurtulma),
-Borlunun ölümü halinde mirasçıların mirası reddetmeleri,
-Mahkeme tarafından verilmiş, borçlunun gaygubetini (ortada bulunmama, gözle görünmeme) bildirir gaiplik kararı ve buna bağlı olarak herhangi bir mal varlığının bulunmadığına dair resmi makam belgeleri,
-İcra takibine ait dosyanın işlemden kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı,
-Borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunmadığını kanıtlayan resmi soruşturma belgesi,
-Ticaret mahkemesi tarafından borçlu hakkında verilmiş iflas kararı,
-Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
-Borçlunun alacaklı tarafından açılan davayı kazandığına dair mahkeme kararı,
-Borçlunun, ülkeye dönmemek üzere terk ettiğini belirleyen gazeteler ve bunu doğrulayan resmi makam belgeleri (yabancı bir ülkeye sığınma, kaçma gibi),
-Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen evrak ve diğerleri,
a) Değersiz Alacaklarda Özellikli Konular:
-Bir alacağın değersiz alacak sayılabilmesi için tüm hukuki yolların tüketilmiş olması gerekir.
-Borçlunun iflas etmiş olması tek başına değersiz alacak kaydı için yeterli değildir.
-Alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına gider (zarar) yazılması gerekir. Aksi takdirde izleyen yıllarda dikkate alınamaz.
-Değersiz alacaklar daha sonra tahsil edilirse tahsil edildiği yıl gelir yazılır.
-Bilanço esasına göre defter tutan işletmeler değersiz hale gelen alacaklarını değersiz hale geldikleri yıl mukayyet değerleri ile zarara geçirerek, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise defterlerine gider kaydederek yok ederler.
-Aciz vesikasına bağlanan alacaklarda tahsil imkanı ortadan kalkmadığından değersiz alacak olarak dikkate alınmaz. Ancak, aciz vesikasına dayanarak şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir.
-KDV içeren değersiz alacaklarda KDV de değersiz alacak olarak kabul edilir.
b)Değersiz Alacak Uygulamasında Muhasebe Kaydı:
Vergi kanunlarına göre değersiz alacak haline geldiği tespit edilen alacak tutarı için;
———————————-/———————————–
659-Diğer Olağan Gider ve Zararlar XXX
120/121/127… (Hesaplar) XXX
———————————————————————-
Kaydı yapılır.
2-Şüpheli Alacaklar:
Bir alacağın şüpheli hale gelmesi, Vergi Usul Kanununun 323’üncü maddesi gereğince, bu alacağın dava veya icra safhasında bulunmasına, yapılan protestoya veya yazı ile birden fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemesine bağlamıştır.
Alacağın şüpheli hale gelmesi için somut bir takım işlemlerin yapılmış olması gerekir. Bu işlemler borcun talep edilmesi ve icra iflas takibatı olarak ifade edilebilir.
Şüpheli alacakta gider kaydı, doğrudan değil karşılık ayrılmak suretiyle gerçekleştirilmektedir.
3-Vazgeçilen alacaklar:
Vergi Usul Yasası’nın 324’üncü maddesi hükmü gereği olarak “Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın içeriği alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kâr hesabına naklolunur. Bu tür alacaklara “Vazgeçilen alacaklar” denilmektedir.
Vazgeçilen alacağın temel özelliği;
– Konkordato veya,
– Sulh yolu ile
tahsilinden vazgeçilmiş olunmasıdır.
Bu alacaklar, alacaklı yönünden değersiz alacak sayılır, ancak Vergi Usul Kanununun 322’nci maddesinde bir alacağın değersiz sayılabilmesi için, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya dayalı olarak tahsiline imkan kalmaması gerekmektedir. Alacağın değersiz olarak zarar yazılabilmesi için aranacak kanaat verici vesika, borçlunun tek taraflı iradesiyle yazdığı borcu red yazısı değildir.
Burada sözü geçen kanaat verici vesika; konkordato anlaşması, mahkeme tutanakları, borçlunun ölüm belgesi, mirasçının mirası reddi belgesi, borçlunun yurt dışına kaçması, inandırıcı sebepler olmak kaydıyla alacaklı ve borçlu arasında alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşma gibi vesikalar olmalıdır. Borçlunun aciz halinde olması yani icra takibi sonucu aciz belgesi düzenlenmesi dahi, alacağı değersiz hale getirmemektedir. Çünkü bu halde de borçlunun ileride durumunun düzelmesi sonucu alacağın tahsil imkanı söz konusudur.
Diğer taraftan bir alacağın değersiz alacak olarak nitelenebilmesi için, şüpheli alacağın ötesine geçilmiş olması şarttır. Yani alacağın hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tahsil imkansızlığının kesinleşmesi söz konusudur.
Oysa vazgeçilen alacakta karşılıklı bir irade beyanından bahis edilebilir. Bu irade beyanında alacaklı alacağından vazgeçme hakkını kullandığını beyan etmek zorundadır. Bu beyan mutlak suretle yazılı olacaktır.
Örneğin “şirketten alacaklı olanların alacağından feragat ettiğine dair alacaklı ve borçlu şirket tarafından karşılıklı imzalanacak mutabakat protokol ve ihbaname noter tarafından onaylanması halinde, anılan belge alacaklı açısından kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkanı kalmayan değersiz alacak haline gelecektir. Borçlu şirket açısından ise bu belgeye göre feragat edilen tutar, vazgeçilen alacak olarak kabul edilecektir.” (Maliye Bakanlığı özelgesi. Bakınız; Kızılot, Şükrü “Danıştay Kararları ve Özelgeler” Yaklaşım Yayınları, Ankara 2005, cilt 7. Sf:1150)
Sulh yoluyla vazgeçilen alacakların belgelendirilmesi ilişkin olarak Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonunda yapılan görüşmede alınan kararda aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir:
Konuyla ilgili olarak 05.02.2000 tarih ve 23955 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 284 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ’inde, alacaklı ve borçlunun her türlü muvazaadan ari olarak sulh olmaları ve bu anlaşmayı noterde düzenlemeleri halinde bu belgenin alacağın değersiz hale geldiğine ilişkin kanaat verici belge olarak kabul edileceği belirtilmiştir.
Bir alacağın, vazgeçilen alacak olarak kabul edilmesi için ise; alacağın konkordato veya sulh yolu ile alınmasından vazgeçilmesi gerekmektedir. Konkordato, İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmiş ve usul ve esasları ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuş olmakla birlikte, sulh yoluyla vazgeçmeden ne anlaşılması gerektiği açıkça belirlenmemiştir. 284 Seri No.lu V.U.K.Genel Tebliği’nde sulh anlaşmasının notere tasdik ettirilmesi veya noter huzurunda yapılması zorunluluğu getirilmekle birlikte, ilgili hüküm 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen deprem felaketine maruz kalan yörelerde, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyet kaydı bulunan kişilerden alacağı bulunan mükellefler için getirilmiş spesifik bir düzenlemedir. (4503 sayılı Kanun’un 10’ncu maddesiyle V.U.K.’na eklenen geçici 24’ncü madde)
Vazgeçilen Alacak Uygulamasında Muhasebe Kayıtları:
Alacaklısı yönünden değersiz alacak olarak aşağıdaki kayıt yapılacaktır.
———————————-/———————————–
659-Diğer Olağan Gider ve Zararlar XXX
120/121/127… (Hesaplar) XXX
———————————————————————-
D-Yargı Organınca Yapılan Değerlendirme:
Danıştay’ın 07.05.1997 tarih ve E.1995/3262 K.1997/1717 sayılı kararında, gerekli şartların oluşması halinde borçlunun devlete ait veya bağlı iktisadi kamu kuruluşu olması halinde, alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceğine yer verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamamalar çerçevesinde, sağlık hizmetlerinden yararlanan kamu kurum ve kuruluşlarının fatura bedelini herhangi bir şekilde düşük yada reddedilen miktar kadar ödemesi durumunda, ödenmeyen kısmın faturayı düzenleyen tarafından hasılattan çıkarılması Vergi Usul Kanununun alacaklarda amortisman (şüpheli alacaklar veya değersiz alacaklar ) hükümlerine göre mümkün bulunmaktadır. Bu halde mükelleflerin, Vergi Usul Kanununun 323’üncü maddesinde düzenlenen ve alacağını şüpheli hale getiren şartlar oluşmadan ve alacağı şüpheli alacak olarak dahi değerlendirmeden, bir kısım alacaktan vazgeçmek suretiyle bu alacaklarını doğrudan satış iadesi olarak göstererek, dönem hasılatını azaltması veya dönem gideri (zararı) olarak değerlendirmenin ticari işletme mantığına uygun olmadığı düşünülmektedir.
Özel sağlık kuruluşlarının, satışını yaptığı hizmet karşılığında tahakkuk ettirdiği alacaklarından, gerekli yasal takibi yapmamak yoluyla yalnızca borçlunun talebine dayalı olarak vazgeçerek, satış hasılatını azaltması işleminin Vergi Usul Kanununun değersiz alacak, şüpheli alacak ve vazgeçilen alacakların düzenlendiği 322, 323 ve 324’üncü maddeleri içerisinde değerlendirilmesi sonucu, bu durumun yasal düzenlemeler açısından sıkıntı oluşturabilecek bir mahiyette olduğu değerlendirilmektedir.
Verilmiş sağlık hizmetinin, yani yapılmış enjeksiyonun veya tamamlanmış ameliyatın yahut kullanılmış ilacın ve verilen muayene hizmetinin karşılığı maliyet tutarlarının dönem kazancının tespitinde dikkate alınmasını kabullenerek, hasılat tahakkuklarının ise olmayacağını varsaymak da sağlıklı bir ticari yaklaşım değildir.
Ticari hasılat olarak tahakkuk eden alacakların tahsili konusunda gerekli takibat yapılmalı yada çok uygun olmamakla beraber vazgeçilen alacak statüsüne sokulmalıdır. Bu çerçevede gider yazılması mümkündür.
Hizmet ifa edildikten sonra hizmeti alan tarafından tamamen tüketime konu edilmiştir. Tamamen tüketime konu edilen hizmetin iadesi fiilen mümkün olmadığından özel sağlık işletmeleri açısından satıştan iade edilen bir hizmetin bulunması mümkün olmayıp, yapılan kesintilerin satıştan iadeler hesabında takip edilmesi mümkün olmadığı düşünülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, özel sağlık hizmetleri sunan kuruluşların yaptıkları tedavi bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenmesi sırasına yapılan kesintilerle ilgili olarak, kesilen tutarların Satıştan İadeler Hesabına alınmasının uygun olmadığı, söz konusu tutarlara ilişkin KDV , satıştan iade gibi gösterilmeyip, Hesaplanan KDV den indirilmemesi gerektiği ve Gelir Tablosunda Satıştan İadeler kısmında yer almaması gerektiği düşünülmektedir.
Söz konusu kesintilerin Şüpheli alacaklarda takip edilme imkanı bulunmakta olup gerekli takibat işlemleri yapılarak karşılık ayrılmak suretiyle giderleştirilebileceği gibi, gerekli işlemler yapılmak suretiyle vazgeçilen alacak statüsünde de değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.