Sıfır Tabanlı Bütçeleme Nedir?

SIFIR TABANLI BÜTÇELEME SİSTEMİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ

ÖZET

“Türkiye’de Sıfır Tabanlı Bütçeleme Sisteminin uygulanabilirliği,“ konulu bu çalışma, önce
bütçe kavramından hareketle sıfır tabanlı bütçeleme sistemini açıklamaya çalışarak, özellikle ortaya
çıktığı şartlar ve ülke, özellikle Amerika Birleşik Devletleri uygulamaları da hesaba katılarak,
ülkemizde uygulanabilirliği hususu araştırılmaya çalışılmaktadır. Gittikçe artış eğilimi gösteren
kamu harcamaları ile yapılacak harcamaların klasik bütçe anlayışı ile etkin olup olmadığının
anlaşılması oldukça zordur. Çünkü klasik bütçe anlayışında yalnızca öngörülen harcama için
önceden ödenek ayrılmakta, daha sonra ise bu harcamanın bu kaleme yapılıp yapılmadığı kontrol
edilmektedir. Bu nedenle yalnızca harcamanın şekli denetimi önem arz etmekte, herhangi bir
performans kriteri değerlendirme dışında tutulmaktadır. Bu durum ise kaynakların rasyonel
kullanımını engellemektedir. Bu çalışmanın amacı, bütçeleme sistemleri içerisinde sıfır tabanlı
bütçeleme sistemini açıklayarak, bu sistemin olumlu yönleri ile diğer sistemlerinden farkını ortaya
koymak,  ülkemizde  bu  bütçe  sisteminin  uygulamasına  imkân  var  mıdır  araştırmaktır.  Bu
çalışmada,   öncelikle   bütçe   kavramı   açıklanarak,   bütçeleme   sistemlerinin   anlaşılmasına
çalışılacaktır.

  1. GİRİŞ

Günümüzde hızla değişen ekonomik şartlar nedeniyle, geleneksel bütçeleme
sistemi, planlama ve denetim işlevlerini yeterince yapamaz duruma düştüğü için
ve daha etkin bütçeleme sistemlerine gerek duyulmaktadır. Bu yüzden yeni
bütçe  sistemi  arayışlarına  girişilmektedir.  Özellikle  kamu  kuruluşlarının
kaynaklarının akılcı ve etkin bir biçimde kullanımına yönelik arayışlar önemli
olmaktadır.  Bu  cümleden  olmak  üzere  sıfır  tabanlı  bütçeleme  sistemi  de
incelemeye değer bulunmaktadır. İşte bu yüzden, kamu kesiminde  uzun
dönemli hedefler ve planlar kapsamında ve geleneksel bütçeleme sisteminin
eksikliklerini tamamlamak için, sıfır tabanlı bütçeleme sistemi olarak adlandırılan
bu bütçeleme tekniği, yeni bir bütçeleme tekniği olarak geliştirilmiştir.

Tüm harcamaların ve faaliyetlerin ilk kez yapılıyormuş gibi, yeniden ve
baştan belirlendiği bir bütçeleme tekniği ve sistemidir. Daha önceki faaliyetler
ve harcamalar bu bütçe sisteminde dikkate alınmaz. Sıfır tabanlı bütçeleme
sisteminde,  sanki  ilk  kez  bir  faaliyete  girişiliyor  ve  bunun  için  ilk  kez
harcamalara başvuruluyor gibidir. Bu bütçe tekniğinde, bütçedeki her faaliyet
değerlendirilir, bütçedeki her harcama alternatifleri birbirleriyle mukayese edilir.
Bu  teknik  ilk  kez  ve  yaygın  olarak  A.B.D.’de  başarı  ile  uygulama  alanı
bulmuştur. Fakat deneyimler bu sistemin,  her sektörde başarılı olmadığını, ya
da sonuç alınamadığını da ayrıca  göstermiştir. Sağlık sektörü bunlara örnek
gösterilmektedir.

Sıfır tabanlı bütçeleme sisteminde, hiçbir harcama kalemi bütçede otomatik
olarak yer almaz, diğer harcama kalemleriyle kendi aralarında  değerlendirilerek
ve etkin olacağı hesaplanan harcama kalemi bütçede yerini alır. Bu nedenledir ki,
bu sistemde sıfır esaslılık temeldir. Bütçeleme süreci, her faaliyet bir karar paketi
olarak hazırlanır, bu karar paketleri arasında öncelikli olanlar sistematik sıralanır.
Sıfır tabanlı bütçeleme kamu bütçesine yönelik geliştirilmiş yeni bir bütçeleme
sistemidir. Bu sistemde her yılın bütçe gerçekleşmeleri ihmal edilerek, eski
politikalara  ya  hiç  önem  verilmemekte  veya  aralarında  çok  az  bağlantı
kurulmaktadır.

Sıfır tabanlı bütçeleme sistemi, klasikleşmiş geleneksel bütçe sistemlerinde
otomatik hiçbir fayda maliyet analizine dayanmadan yapılan harcamaların yerine,
sıfır tabanlı   bütçeleme   sisteminde   fayda   maliyet   analizi   yapılarak
değerlendirilmektedir.  Bu  özelliği  de  diğer  bütçeleme  sistemleri  arasında
kendisine önemli ayrıcalık sunmaktadır. Zira sıfır tabanlı bütçeleme sisteminde
her faaliyet ve bu faaliyetin ödeneğinin önceden varolmadığı öngörüldüğünden,
herhangi bir  çıktının en düşük maliyetle elde edilmesi için, en etkin usulün ne olduğunun    ortaya     konulması     ve      belirlenmesine    çalışılmaktadır

Sıfır   tabanlı   bütçeleme   sisteminin   uygulanabilmesi,   bazı   zorlukların
üstesinden gelinmesini gerektirmektedir (Edizdoğan,1998:199-200). Bu sistemin
uygulanmasına  yönelik  bazı  eleştiriler  ortaya  çıkmaktadır.  Bu  eleştirilerden
bazıları ise, sistemi uygulayacak olanların sisteme karşı geliştirdikleri tepkilerin
başında, gereksiz iş yükünü artırdığıdır. Bu tür eleştiriler yöneticilerin alışık
oldukları sistemden kopmak istememelerinin adeta bir gerekçesi olmaktadır.
Zira bu sistemi uygulayacak olanlar, daha önceleri otomatiğe bağladıkları bir
işten vazgeçerek, bizzat her faaliyetin analizini yapmak zorunda kalışlarıdır. Bu
durum onların iş yükünü artırmaktadır. Bu nedenle yöneticiler bu sistemi
uygulamakta isteksiz davranmaktadırlar.

Türkiye’de klasik bütçe uygulamaları çeşitli yönlerden yetersiz görülmüştür.
1973’e kadar klasik bütçeleme sistemi uygulayan ülkemizde, 1973’ten itibaren
Program bütçeleme sistemine geçilmiştir. Program bütçe sistemine geçerken,
hizmet   maliyet   ilişkisinin   kurulması,   program   sorumlularının   tespiti
hedeflenmiş,   ancak   uygulamada   yaşanan   sıkıntılar   nedeniyle,   geliştirilen
çözümler   istenen   sonucu   vermemiştir. 1995  yılında  kamunun  yeniden
yapılandırılmasını amaçlayan Kamu Mali Yönetim Projesi kapsamında yeni bir

bütçe   sınıflandırması   üzerine   çalışmalar   başlatılmış,            1998   yılında   IMF
uzmanlarıyla birlikte çalışılarak GFS (Government Finance Statistics) Devlet
Mali İstatistikleri esasına dayalı bir sınıflandırma modeli ortaya konulmuştur.
1998 yılında tamamlanmış olan yeni bütçe kod yapısı yeniden gözden geçirilerek
GFS deki değişikliklere ve Avrupa Birliğinde uygulanan ESA’95 (European
System of Integrated Economic Accounts) standardına uygun hale getirilmiştir.

“Türkiye’de Sıfır Tabanlı Bütçeleme Sisteminin Uygulanabilirliği“ konulu bu çalışma, önce bütçe kavramından hareketle sıfır tabanlı bütçeleme sistemini açıklamaya çalışarak, özellikle ortaya çıktığı şartlar ve ülke özellikle Amerika Birleşik Devletleri uygulamaları da hesaba katılarak, ülkemizde uygulanabilirliği hususu tartışmaya çalışılmaktadır.

  1. BÜTÇE KAVRAMI   VE   SIFIR   TABANLI   BÜTÇELEME
    SİSTEMİ

Bütçe konusunda genellikle  ortak bir tanım vermek oldukça  güçtür. Ortak
tanım yerine, bütçenin  daha çok niteliklerine ve ilkelerine vurgu yapılarak, bir
tanım vermeye çalışılır. Maliye literatüründe bütçe ile ilgili bir çok farklı tanım
yapılmıştır (Edizdoğan,1998:3). Bütçe Latince kökenli bir kelimedir. Latincede
“bulga” kelimesinin karşılığı, devletin gelir ve giderleri için bir kab olarak
kullanılan para çantası “Money bag”, kamu kesesi “public purse”, küçük deri
çanta, torba ve çekmece anlamında kullanılmakta, eski Fransızcadaki “bouge “
ya da “bougette” kelimesiyle eş anlam taşımaktadır (Edizdoğan,1998:3). Bu
özelliklerden hareketle bütçe; kamu ekonomisinde topluca ödeme yöntemiyle
sunulacak olan kamu hizmetlerinin ve bunların maliyetlerinin karşılanması
yollarını gösteren bir vesika olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bütçe; devletin belli
bir dönemde yapacağı masrafları ve toplayacağı gelirleri gösteren ve yasama
organından çıkan belge olarak da tanımlanabilmektedir. Kamu bütçeleri, kamu
kesiminde mal-hizmet üretici birimlerin gelecek bir dönem içinde üstlenecekleri
hizmetleri üretilir kılmak için, yapılacak kamu harcamaları ile bu harcamaların
finansmanını sağlayacak kamu gelirlerinin tahmini tutarlarının yer aldığı bir
listedir.  Bütçenin  tanımı  ayrıca  Genel  Muhasebe  kanunun 3.  maddesinde
yapılmıştır. Buna göre  bütçe; “devletin bir yıllık süre içindeki gelir tahminleri ile
giderlerini gösteren ve bunların uygulamasına ve yürütülmesine izin veren
kanun” olarak tanımlanmıştır.

Bütçe; devletin  gelecek belli bir süre (genellikle bir yıl) içinde, siyasal, iktisadi
ve mali yanları söz konusu olan bir kanundur (Çoşkun, 1989: 11). Devlet bu
kanuna dayanarak halktan vergiler yoluyla gelir temin ederek, bunu kendisinin
gerekli gördüğü veya tercih ettiği işlere sarf eder. Devlet veya devleti idare
edenler, bu önemli belgeyle kendi tercihlerini ortaya koyarak bir kamu hizmeti
üretir (Bulutoğlu, 2003, 172). Bunu yaparken de mümkün olduğu ölçüde etkin
olmaya, verimli olmaya kaynakları israf etmemeye çalışır. Hizmetlerini en sağlıklı
bir  biçimde  gerçekleştirebileceği  bir  yapı  veya  sistem  arayışı  içerisinde
bulunmaktadır. Bunun için bir çok sistem meydana getirilmiştir. Bizim burada
üzerinde duracağımız ağırlıklı sistem “sıfır tabanlı bütçeleme sistemi “dir.

Bütçenin çağdaş bütçeciliğe giderken geçirdiği aşamalarla, mali ekonomik
koşullar yanında, siyasi ve sosyal ihtiyaçlarla bazı değişiklikleri yapısına getirdiği,
yukarıdaki  tanımlardan  da  görülmektedir.  Çağdaş  bütçe  artık  ekonomik
bakımdan devlet ekonomisine yön veren araçlardan biri olmuştur. Bu bakımdan
bütçe tanımlanırken, bütçenin çağdaş ilke ve işlevlerine dikkat çekilmekte, kamu
ekonomisi ile bağlantısı ve kamu ekonomisindeki yeri belirtilmektedir. Devletin
mali  hayatını  düzenleyen  bütçenin  de  çerçevesinin  değiştiği,   geleneksel
görevlerine ek olarak yeni ve önemli görevler yüklendiği belirtilmekte ve böylece
bütçenin  maliye  politikasının  en  etkin  araçlarından  biri  olduğuna  işaret
edilmektedir (Edizdoğan,1998:5).

  1. Sıfır Tabanlı Bütçeleme

“Sıfır Tabanlı Bütçeleme ” yeni baştan bütçeleme  sistemi olarak da bilinir.
Bütçe  genellikle  yeni  baştan  sanki  ilk  kez  bütçe  oluşturuluyormuş  gibi
hazırlanmaktadır. Halbuki diğer bütçeleme anlayışlarında yapılan ise, genellikle
bir önceki bütçenin temel verileri aynı kalmak üzere, yeni hazırlanan bütçenin
önceki bütçenin bir nevi devamı niteliğinde olmasıdır. Bu anlayışta hazırlanan
bütçede eski bütçeye sadık kalınmakta, ödeneklerin  yalnızca yeni hazırlanan
bütçede belli oranda artırılması yoluna gidilmektedir (Ataç: 1991, 88).

Sıfır  tabanlı bütçeleme, diğer bütçeleme sistemlerinin mahsurlu yanlarını
kaldırmak  üzere  geliştirilmiş  ve  uygulama  imkânı  bulmuştur.  Bu  bütçe
anlayışında, daha önceki yıllarda hazırlanan bütçelere olan bağımlılığın ortadan
kalktığını görebiliyoruz. Burada yapılan yeni bütçe hazırlanırken, cari yıl bütçesi
içerisinde yer alan kuruluşlar ve hizmetler için ödenekler hiç yokmuş gibi farz
edilmektedir. Böylelikle herhangi bir daire ve kuruluşa daha önceki bütçede
ödenek ayrıldığı için bir nevi otomatiğe bağlanan ödenek ayrılmayıp, onun
yerine sanki bu daire veya hizmet ilk kez görülüyormuş gibi analiz edilerek
ödenek ayrılır veya ayrılmaz. Buna ise bu hizmetin yapılıp yapılmamasını
belirleyecekler olanlar yalnızca karar verebilirler. Böylelikle kaynakların daha
akılcı ve verimli kullanılması sağlanmış olacaktır. Sıfır tabanlı bütçelemede
harcamacı kurumların harcamalarının gerekçelerini inandırıcı bir biçimde ortaya
koymaya   zorlanmaktadır.   Ayrıca   bu   dairelerin   fayda/maliyet   analizlerini
yapmaları   beklenir.   Öncelikle   kendilerini   bu   tür   hizmetlerin   yapılması
konusunda eğitmeleri ve geliştirmeleri beklenir. Böylece hiçbir analize tabi
olmayan verimsiz harcamaların önüne geçilebilir.

Sıfır tabanlı  bütçeleme sistemi, diğer bütçeleme sistemleri ve geleneksel
bütçe sistemlerinin  yerine geliştirilmiş bir yapıdır (Türk, 1997: 221). Tarihi
sürece bakıldığı zaman ilk kez 1924 yılında İngiliz Bütçe uzmanı E. Hilton
Young tarafından ortaya atıldığını görmekteyiz. Young  bütçede  artık anlamını
yitiren her hangi bir maddenin, bir sonraki bütçe döneminde de belli oranda
tahminde bulunularak varlığını sürdürmesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür
(Tüğen,1999: 92).   Gereksiz  ve  anlamsızlaşmış  olan  harcamaların  bütçe
içerisinde yer almamasını savunmuştur. Sıfır tabanlı sistem  her ne kadar
İngiltere’de ortaya çıkmış ise de uygulama imkânını Amerika’da bulmuştur. Bu
sistemde  planlama  programlama  bütçeleme  sisteminin  aksayan  taraflarını

ortadan kaldırmak için geliştirilmiştir. İlk kez özel kesimde uygulanmış daha sonra 1962 yılında tarım bakanlığında uygulanmasına başlanmıştır. Sistemin daha geniş çapta uygulanmasına Texas Instruments firmasında, Peter Pyhrr 1970 yılında geçmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Jimmy Carter 1973 mali yılında  ilk önce  Georgia eyaletinde, daha sonra 1975’de New Jersey’de ve 1977 mali yılından itibaren de (bilhassa başkan Reagen dönemi) tüm ülkede hayata geçirilmiştir (Bulutoğlu, 2003, 188).

Sıfır tabanlı bütçelemede yöneticiler, yapacakları harcamaların en küçük
ayrıntısına kadar  gerekçelerini hazırlamaları ayrıca yapacakları faaliyetleri karar
paketleri   halinde   sistematik   bir   analizle   önem   sırasına   göre   sunmaları
zorunludur. Böylelikle bu bütçeyle  gelecek yılın bütçesi, içinde bulunulan veya
geçmiş yıl bütçelerine bağımlı olmayan bir yapıya  kavuşmaktadır. Sıfır tabanlı
bütçe ile geçmiş dönem harcama birimleri veya kuruluşlar en ince bir analize
tabi tutulmaktadır. Bütçeyle birlikte yapılacak olan hizmetler önceliklerine göre
belirlenmekte veya gerekli olmayan hizmetler veya daha az öncelikli olan
hizmetler kendi aralarında bir ayrıma tutularak tasnif edilmekte ve bunlar
bütçeden ayıklanmaktadır. Böylelikle kamu kesimi en etkin bir şekilde kaynakları
kullanabilecektir.

Sıfır tabanlı bütçeleme  yöneticileri daha verimli olmaya teşvik eden bir
yapısı vardır. Yöneticiler  tüm programları gözden  geçirerek, kullanacakları
kaynaklarda   daha   akılcı   olmaya   teşvik   edilmektedir.   Fonların   kullanımı

yöneticilerin    kendilerinin    önceden    kararlaştırdıkları   bir      biçimde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu sistemle yöneticiler, programlar arasında mukayese yapabilme ve doğru tercihlere ulaşabilme imkânına kavuşmaktadır. Böylelikle salt bir bütçe teklifi hazırlanmamakta, farklı programlar biçiminde farklı alternatifler sunulmaktadır (Yuluğ,1987:17).

Bu bütçe anlayışında diğer bütçeleme sistemlerine göre, yasama organı
bütçeleme sürecinde daha etkin olabilme imkânı bulabilmektedir. Bütçe hakkı
bilindiği üzere parlamentoların yetkisi dahilindedir. Bu hakkın elde edilmesi için
bir çok mücadeleler verilmiştir. Sonunda gerek krallara ve monarklara  karşın bu
hak elde edilebilmiştir. Bütçe; gelecek belli bir döneme ilişkin olarak gelirleri
oluşturabilme ve harcama yapabilme hususunda millet temsilcilerinden önceden
izin alarak ancak gerçekleştirilen bir tasarruftur. Millet temsilcilerinin teorik
olarak mutlak söz hakkı olduğu bu tasarruf hakkında şu ana kadar, bu kanunun
tekniğinden ve yapısından da büyük ölçüde kaynaklandığı üzere, detaylarını
gözden    kaçırarak    bütünü    üzerinde    değerlendirme    ve    oylamada
bulunabilmekteydi. Çoğu kere bu yasanın böyle emrettiği için yapılan bir
işlemdi.  Millet  temsilcileri  bütçenin  gerek  hazırlanışı  gerekse  de  oylanışı
sırasında, pek fazla içeriğine yönelik bir müdahalesi olmamaktaydı. Bu sistem,
diğer  sistemlerin  bu  mahsurlu  yanlarını  ortadan  kaldırabilmekte  ve  millet
vekillerine çeşitli programlar arasında  çoğu kere onlarında anlayacağı bir
biçimde alternatifler sunmaktadır. Ayrıca programların yapılmaması halinde,
sonuçları hakkında raporlar da sunmaktadır. Meclis böylelikle otomatik olarak
bütçeleri red veya kabul merci durumundan uzaklaşmakta, yapılan analizlere
göre karar vermesi sağlanmaktadır.

Sıfır tabanlı bütçeleme sistemi ile kararlar aşağıdan yukarı doğru gelmektedir.
Burada kuruluşlar içerisinde bütçeleri hazırlayan birimler, büyük sorumluluk ve
yetkilere sahip olmaktadır. Harcamacı kuruluşlar bütçe oluşturulmasına olan
katkılarını  artırmaktadır. Ayrıca bu bütçe anlayışında, kamu kurumunda görev
yapan yöneticilerin nitelikleri ön plana çıkmakta, bu husus önem arz etmektedir.
Yöneticilerin hem ekonomik ve mali konuları bilmesi, hem de hukuk ve işletme
konularına  vakıf  olması  beklenmektedir.  Zira  sayılan  bu  nitelikler  bütçe
hazırlanışı sırasında ihtiyaç duyacağı konulardır. Sıfır tabanlı bütçelemenin  diğer
geleneksel  bütçelerle  ortak  yanını  gelir  bütçesiyle  ilgili  kısmıdır.  Gelirler
konusunda   her   hangi   bir   yenilik   getirmemektedir.   Diğer   bütçeleme
sistemlerinden ayrıldığı husus,  giderler konusudur.

  1. Sıfır Tabanlı Bütçelemenin Hazırlanması

Bu bütçelemede plânlama ve bütçeleme sürecinde koordinasyona büyük
ihtiyaç  duyulmaktadır. Plânlama ile hedeflenen amaçlara ulaşılması bütçelemede
uygun  ödeneklerin  kullanılmasını  gerektirmektedir.  Çizim 1‘de  de  açıkça
görüldüğü üzere plânlama safhasında, plân ve programlar hazırlanır. Hedef ve
amaçlar belirlenerek belli başlı kararlar alınır. Bütçeleme safhasında, plânlama
safhasında oluşturulan hedeflere ilişkin faaliyetler alternatifleriyle birlikte bütçe
kaynakları gözetilerek bütçelendirilmektedir. Değerleme safhasında ise, bütçe ve
plân   uygunluğu   kontrol   edilmekte   son   çıktılar   değerlendirmeye   tabi
tutulmaktadır.

Çizim 1’de görüleceği üzere, planlama çalışmaları ile  plan ve programlar belirlenmekte, hedefler ve amaçlar tespit edilerek, temel politikayla ilgili kararlar oluşturulmaktadır.  Bütçeleme  aşamasında  daha  önce  belirlenen  faaliyetler, alternatifleri  ile  birlikte  değerlendirilerek  bütçelendirilmektedir.  Değerleme aşamasında plan – bütçe uyumu sağlanmaktadır. Bu aşamada plan ve bütçe birlikte son çıktıların elde edilmesine sevk edilmektedir.

“Sıfır   Tabanlı   Bütçeleme   süreci;   kuruluşların   hedef   ve   bütçeleme
varsayımlarının belirlenmesi, karar birimlerinin belirlenmesi, karar paketlerinin
belirlenmesi, karar paketlerinin hazırlanması, karar paketlerinin sıralanması ve
karar paketi sıralama formunun oluşturulması gibi aşamalardan  meydana
gelmektedir.” (Tüğen,1999: 96) Yöneticilerin her faaliyet için ayrı karar paketi
hazırlamaları  gerekmektedir.  Karar  paketleri  ile  daha  önceden  bütçe  ile
onaylanmamış ve tasarlanmamış yeni faaliyetler bütçeye dahil edilirken uygun
kaynaklarda belirlenmekte, bu işlem yapılırken diğer bazı harcamalar kısılmakta
ya da bütçe dışına çıkarılmaktadır. Böylelikle üst yönetime değişik nitelikte
ihtiyaçları arasından öncelikli olanları belirleme hakkı doğmaktadır. Sıfır  Tabanlı
Bütçelemede karar birimleri ise, programlar, masrafçı birimler veya belirli
durumlarda    ödenek  kalemleri  olurlar.  Karar  birimlerini  belirleyici  unsur,
kuruluşun sorumluluk yapısı ve düzeyidir.

Karar   paketleri,   pakette   belirtilen   faaliyetlere   ilişkin   gerekli   bilgileri
içermektedir. Karar paket formlarının standart bir biçimde düzenlenmesi aynı
kuruluş içerisinde yer alan karar verici birimlere büyük kolaylık sağlar. Bu
formların her hangi bir standart biçiminden söz etmek mümkün değildir.
Kuruluşlar kendi içerisinde kullanabileceği bir karar paketi formu geliştirip
kullanabilir.

Karar paketleri hazırlandıktan sonra, önceliklere göre bireyler veya ilgili
komitelerce sıralanırlar. Sıralama, “Sıfır  Tabanlı Bütçeleme” süreci içinde,
kaynak ayrılacak en verimli karar paketlerinin seçiminde önemli bir role sahiptir.
Çizim 2’de karar paketlerinin sıralama süreci gösterilmektedir. Bu metot her bir
program  için  gereken  harcama  düzeyinde  elde  edilecek  faydalar  ile  karar
paketlerinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkacak maliyetlerin belirlenmesine
imkân vermektedir.

Çizim 2’den görüleceği gibi, karar paketleri ilk evvela en alt sıralama düzeyi
olarak (D) kuruluşta başlayarak alt kademelerden alınan paketler diğer sıralama
düzeylerinde (C ve B) bir araya getirilmektedir. Sonuçta en son sıralama noktası
olan (A) da tüm kuruluş için sıralanmış karar paketleri birleştirilmekte ve karar
paketi sayısı da 165‘e yükselmektedir. Her yöneticinin ayrı ayrı yaptığı bu
çalışma, karar paketi sıralama formunun oluşturulmasıyla birlikte, daha sonra bir
üst idari birime veya yöneticiye gönderilir. Son olarak, tüm paketler en üst
düzeyde tek bir liste haline getirilir. Karar paketleri sıralama formunda, karar
paketleri  sorumlular  tarafından  öncelik  sırasına  göre  yazılmaktadır.  Bütçe
teklifleri de  yasama organına öncelikleri sıralanmış karar paketleri halinde
sunulur. Yasama organı sıralamada yer alan paketlerinden birini onaylayabilir.

  1. Sıfır Tabanlı Bütçeleme Sistemine İlişkin Uygulama Sorunları

Her sistemin uygulandığı ortam ve şartlar, sistemin başarısını doğrudan
etkiler.   Sıfır   tabanlı   bütçeleme   sistemi (STB)   ile   yöneticiler   ve   bütçe
uygulayıcıları yeni kavramlarla yüz yüze gelecektir. Bu bütçeleme sisteminin
uygulamaya  geçilmesi  aşamasında,  sistemin  tekniği  ve  analiz  şekillerinin,
özellikle uygulayıcılar tarafından benimsenmesi uygulamanın başarısı açısından
oldukça önemlidir (Canbay, 1999: 192). Zira STB ülkemiz için yeni bir kavram
ve yeni bir tekniktir. Bu sebeple STB‘nin her yıl yeniden tekrarlanması sistemin
uygulayıcıları tarafından tanınarak, öğrenilmesi açısından gerekmektedir. Yine
karar paketlerinin sıralanması esnasında da sorunlarla karşılaşılması kaçınılmaz
olacaktır (Brümmerhoff,2001: 190). Sıfır Tabanlı Bütçeleme için bir başka
zorlukta çok sayıda personele ihtiyaç göstermesidir. İhtiyaç duyulan personelin
aynı zamanda nitelikli ve bilgili olmalıdır. Ülkemizde STB ‘nin uygulanmasına
geçilmesi sırf bu nedenle yani kalifiye eleman açısından son derece zordur
(Ergün, 1987: 1). Burada ayrıca büyük ölçüde kırtasiyeciliğin ortaya çıkacağını
vurgulamalıyız.

STB   uygulaması   ile   kamu   kaynaklarının   kullanımında   tasarruf   elde
edilebilmesi ve harcamaların kısılmalısı imkânı vardır. Ne var ki Amerika’daki
uygulama sonuçları tesadüfen gerçekleşenler haricinde, önemli bir tasarruf
sağlanamadığını ortaya koymaktadır. Gerçekleşen maliyet tasarruflarının daha
çok, karar paketlerinin elemine edilmesi ile sağlandığı öne çıkmaktadır. Bu
sebeple   yalnızca   STB’yi   hayata   geçirmekle,   önemli   ölçüde   tasarrufların
gerçekleşmesini ya da kamu harcamalarının büyük ölçüde azalmasını sağlamak
mümkün değildir. Burada ortaya çıkan önemli bir faktör de insan faktörüdür.
Şurası bir gerçek ki, sistemler ne kadar gelişmiş ve üstün olursa olsun onları
uygulayacak ve hayata geçirecek olanlar insanlardır.

Sıfır Tabanlı Bütçeleme Sistemi gelişmiş bir ülke olan ABD’de uygulanmakta
olan bir sistemdir. Amerika’da uygulanan bu sistemin ülkemizde başarıyla
uygulanabilmesinin önünde üç değişik engel bulunmaktadır. Bunlar; yapısal,
idari yapı ve teşkilatlanma, politik engellerdir. Sıfır Tabanlı Bütçeleme Sistemi
(STB) öncelikle gelişmiş olan bir ekonomide ortaya çıkmıştır. Bu nedenle
sistemin uygulanmasında ekonomik dengelerin oluşturulmuş olması önemlidir.
Türkiye gerçeğine baktığımız zaman, ekonomik dengelerin sağlanamamış ve sık
sık büyük ölçüde ekonomik yapıdan da kaynaklanan krizlere sürüklenmiş veya
sürüklenmekte  olduğu  görülür.  Türkiye’de  ekonomik  dengelerde  genelde
istikrarsızlık  hakimdir. İstikrarsızlık kaynaklarının temelinde kamu açıkları, dış
ticaret  açıkları  ve  enflasyon  bulunmaktadır.  Bazen %5’ler  seviyesinde  bir
büyüme hızına ulaşılırken, akabinde %-6’lar seviyesinde bir büyüme hızıyla
karşılaşılabilmektedir.   Yine   Türkiye’de   enflasyon   konusu   halledilememiş,
enflasyonla kuşaklar birlikte yaşamak zorunda kalmış ve günlük hayatın bir
parçası olmuştur. Türkiye’nin bir başka dengesizlik alanı ise kamu açıklarıdır.
Türkiye’nin dış borç stoku hızla artmaktadır. Bugünkü gelinen noktada 2005 yılı
itibari ile toplam dış borç 170 milyar ABD dolarıdır.

Dış  ticarette  yine  büyük  oranda   Türkiye’nin   aleyhine  gelişmektedir.
Türkiye’de sosyal ve ekonomik yapının tam olarak yerine oturmaması da
geleceğe  dönük  sağlıklı  tahminler  yapılmasını  da  mümkün  kılmamaktadır.
Türkiye’de bazı harcamalar bütçe içerisinde kemikleşmekte ve artık onu oradan
çıkarmak pek mümkün olmamaktadır. Mesela savunma harcamaları ülkenin
içinde bulunduğu politik durum ve ülkenin jeopolitik durumu öne sürülerek,
hiçbir zaman azaltılamamakta, hatta bu konu ülkenin adeta bir tabusu haline
getirilmektedir. (Ateş, 1993: 76 ). Ülke bütçesinin doğrudan veya  dolaylı olarak
3/1‘i savunma ayrılırsa o ülkede, STB uygulaması mümkün olamayacaktır.

Sıfır tabanlı bütçelemenin ruhuna aykırı bu türden kalıplaşmış harcamaları
peşinen kabul ederek, hiçbir analize tabi tutmayarak uygulamak, ancak olsa olsa
geleneksel bütçe anlayışları açısından kabul edilebilir. Bu şu örneği aklımıza
getirmektedir.  Ömrünü  okullarda  tahsil  için  geçirmiş  yetenekli  bir  opera
şarkıcısının öğreniminden sonra her hangi bir opera veya müzik okulunda işe
başlamak yerine, sokaklarda şarkı söyleyerek hayatını kazanmaya çalışması ve
sanatını icra etmesi neyse, en gelişmiş  akla ve fayda/maliyet analizine dayanan
bir sistem olan  STB’yi de; akılla ilgisi olmayan, sabitleşmiş ve bütçesinin büyük
bir oranını teşkil eden bazı klasikleşmiş harcama kalemleri oluşan ülkede
uygulamak da o kadar akılcıdır ve mümkündür.

Türkiye gibi kamu yönetiminin zayıf ve merkezi ağırlıkta olduğu bir ülkede alt birimlere inisiyatif veren ve onları adam yerine koyan bir anlayışı hakim kılmak,  öyle  kolay  gerçekleşememektedir.  Bütçe  idaresinin  ağırlığının  pek oluşmadığı,  bunun  yerine  politik  ağırlığın  hissedildiği  ülkemizde,  STB’ni uygulamak  oldukça  zordur (Altuğ,1994:3).  Bütçe  uygulamasından  yürütme sorumludur. Bu açıdan bütçe uygulamasında yer alan teşkilatın niteliği ve yeterliliği bütçenin başarısında önemli olmaktadır.

STB  uygulamasının  bir  başka  zorluğu  da  siyasi  oluşudur.  Siyasi  güç
bütçeleme ile sağlamış olduğu bir takım imkânları ve ödenekleri, objektif
davranmayarak,  yani ülkenin tüm çıkarları gözetilmek yerine, yalnızca kendi
siyasi  menfaatlerini  gözeterek  veya  belli  güç  odaklarına  özel  avantajlar
sağlayarak, belli bir kesime yönelik olarak kullanabilmektedir. Türkiye ve benzeri

20 ülkede yapılan bir araştırma sonucuna göre, rant kollama yoluyla ekonomik kaynakların, bütçe tahsisleri ve hükümet politikaları yoluyla belli kesimlere aktarıldığını  ortaya  koymuştur.  Bu  araştırma  sonuçlarına  göre  Türkiye’de bütçenin ortalama %7,7’si ile GSMH’nın %18,55’i belli kesimlere rant kollama yoluyla transfer edilmektedir (Aktan,1994: 13).

Siyasal karar alma sürecinde, halk yerine ekonomik çıkar ve baskı gruplarının
egemenliği  söz  konusu  olmakta,  kamu  harcamalarının  miktar  ve  bileşimi
üzerinde bu grupların etkileri önemli boyutlara varmaktadır (Kovancılar, 1997;
218). Bütçeleme   imkânı   ile   siyasi   gücün   sağladığı   bu   fırsat   iyi
kullanılamayacaktır. Bu durum adı ne olursa olsun savurganlığa ve verimsizliğe
ve hiçbir rasyonel anlayışa ve bundan hareketle STB’nin uygulanamayışına
sebep olacaktır. Özellikle ülkemizde milletvekillerinin toplum içinde hangi
sosyal gruplardan geldiklerine bakılırsa, rant kollama işini hangi kesimlerin
gerçekleştirdikleri daha net görülür.

Bürokratlar da kendi özel faydalarını maksimize etmek yönünde, başında
bulundukları örgütleri kullanmak suretiyle büyük gayret içine girerler. Bu yüzden
sunduğu hizmeti genişletmek ve bütçeden daha fazla pay almanın hesabını
yaparlar.   Bu   durum   ise   STB’nin   uygulanmasını   imkansız   hale   getirir.
Bürokrasinin  ürettiği  hizmet  ve  malların  önemli  bir  bölümü  politikacılar
tarafından kendi çıkarları için seçmenlerine yönelik olarak, bedelini bütçeden
karşılayarak, talep edilirler. Böylelikle kamusal ihtiyaçlar için rasyonellik bir
tarafa bırakılarak, savurganlığa sebep olunur.

Bürokratların yapmış olduğu her bir harcama politikacı için bir oya dönüşür.
Özellikle ülkemizde yaygın bir biçimde bulunan arpalıklar olarak adlandırılan ve
kamu kesiminde bürokrat-politikacı ilişkisinden kaynaklanan savurganlık biçimi
bunun en yaygın bilinen bir örneğinini teşkil etmektedir (Şener, 1996: 184). Bu
örneklerinde ortaya koyduğu gerçek, politik ve ideolojik hesaplar sebebiyle
kamu ekonomisi küçültülememekte, bütçe fonlarının önemli bir bölümü statik
bir şekilde kullanılmaktadır. STB uygulamasının bir başka nedeni ise kamu
ekonomisinin   küçültülebilmesidir.   Ülkemizdeki   kamu   kesimi   ekonomik
büyüklüğüyle STB uygulaması pek gerçekçi görünmemektedir. STB için devletin
ekonomik  alandan  çekilerek  küçültülmesi  gerekmektedir.  Buna  ise  siyasi
otoriteyi elinde bulunduranlar ellerindeki bir gücü bırakmak istememekte ve
adeta ipe un sermektedirler. Fakat son dönemde özellikle uluslararası mali ve
ekonomik kesimin bir çeşit dayatması ile ekonomik alandan çekilmeye razı
görünmektedirler.

Sıfır  Tabanlı  Bütçeleme  ile  mevcut  bazı  programlar  veya   program
faaliyetlerinden bir bölümü ortadan kaldırılabilmesi mümkün olabilmektedir
(Canbay,1999: 200).  Bu  sebeple  uygulama  esnasında  sistemin  tepkilerle
karşılaşması olağandır. Bilhassa  amaçların vergilerin artırılmasından kaçınma,

vergi oranlarını azaltma, daha yüksek harcama düzeylerini haklı gösterme veya
yeni programlara kaynak bulma ya da eski programların verimlilik ve etkinliğini
artırmak için kaynakların yeniden dağıtma yönünde olmaları  durumunda, her
bütçe tercihi politik süreç tarafından tersine çevrilebilme riskini taşımaktadır. Bu
nedenle  STB  sisteminin  uygulanabilmesi  büyük  ölçüde  kamuoyunun  da
desteğine bağlı olmaktadır. Türkiye’de siyasi partiler uzunca bir süre kendi
programlarını gerçekleştirecekleri tek başlarına iktidarı gerçekleştiremedikleri ve
yalnızca koalisyon şeklinde hükümet olduklarından ve bu da uzun ömürlü
olmadığından dolayı, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa neden olunmaktadır.
Türkiye’de bir işi başlatanla bitirenler farklı yönetimler olmaktadır. Tahsis edilen
kaynakları kullananların en az bir dönem değiştirilmemesi gerekmektedir. Bu ise
pek gerçekleşmemektedir. Bir başka neden iktidar sürelerinin kısalığı ve sıkça
uygulanan seçim ekonomisi politikaları nedeniyle kaynaklar genişletici para ve
maliye politikaları nedeniyle heba edilmektedir. Bu durum ise STB uygulamasını
imkânsız kılmaktadır.

  1. Sıfır Tabanlı Bütçelemenin Uygulanabilmesi İçin Yapılması Gerekli Düzenlemeler

Kamu bütçesi sistemimizin daha rasyonel esaslara kavuşması ve bu arada
STB için bir takım yapılması gerekenler vardır. Bunun için idari reforma ihtiyaç
bulunmaktadır, tıpkı program bütçeleme sistemine geçerken duyulan ve halen
gerçekleştirilemeyen idari reforma burada da ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için
kamu yönetiminde aksayan ve eksik yönler belirlenerek süratle giderilmelidir.
STB ile ortaya çıkabilecek hukuki ihtiyaçların giderilmesi ve Genel Muhasebe
Kanunu’nun  günün  şartlarına  uyumunun  sağlanması  gerekmektedir.  Karar
paketlerinin hazırlanmasında ve geliştirilmesinde etkinlik sağlayacak önlemler

alınmalıdır.

Ortalama 25  çalışanı  olan    bir  birim 2-4  arası  karar  paketi hazırlamalıdır                       (Canbay,1999:          227).

STB  kararlarının  politik  ve  bürokratik kesimlerde yürütülmesini kolaylaştırmak bakımından bazı tedbirlerin alınmasına ihtiyaç vardır. Bunlar; üst düzey bürokratların özel ilgisi, yürütme ve yasama
organları arasında planlama ve bütçelemenin genel sınırlarını belirlemeye yönelik
olarak yapılan görüşmeler, uygun karar birimlerinin seçimi, dairelerin yönetici ve
personelin teşvik edilmesi, kamusal desteğin harekete geçirilmesidir.

Tüm bilinen bütçe sistemleri, yalnızca birer araç oldukları hesaba katılırsa tek
başlarına   bütçe   rakamlarını   azaltıp   çoğaltamazlar.   Kamu   harcama   ve
gelirlerindeki gelişmeler, içinde yaşanılan ekonomik ve siyasi tavırlara ve şartlara
bağlı  olarak  ortaya  çıkmaktadır.  Bütçe  sistemleri  bu  gerçeği  tek  başlarına
değiştirememektedirler (Falay, 1998: 18). Bu bakımdan STB bütçe konusunda
ortaya çıkan tüm sorunlara bir çözüm bulması imkânsız  hale gelmekte, fakat
sorunların bir bölümüne cevap vererek en aza indirilmesinde yalnızca yardımcı
olabilmektedir. STB sistemi gelişmiş bir ülke olan Amerika için geliştirilmiş ve
orada başarıyla uygulanan bir sistemdir. Ülkemiz şartlarına tamamen uyumu
mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle Türkiye şartlarına STB adapte edilmesi
gerekmektedir.  Pür  STB  uygulaması,  ülkenin  ekonomik  ve  siyasi  yapısı
nedeniyle   pek   mümkün   gözükmemektedir.   Halen   uygulanmaya   çalışılan

Planlama   Programlama   Bütçeleme   Sistemi   ile   birliktelik   sağlanarak uygulanabilir. Bir başka STB uygulanabilmesi ise ancak STB değerlemenin dar çerçevede ele alınması ile yani sistemin her yıl yerine birkaç yılda bir tekrar edilmesiyle mümkün gözükmektedir (Canbay,1999: 228).

III.  Sonuç

Kamu  kesiminin  ekonomi  içerisinde  giderek  artan  ve  büyüyen  rolüne
karşılık, verimlilik ve etkinliğin aynı oranda artmayışı ve özel sektör harcamaları
için daha rasyonel ölçütler bulma çabaları, devletinde eski bütçe anlayışlarını
terk etmesine ve yeni akılcı sistem arayışlarına yöneltmiştir. Bunun sonucu
olarak  ülkemizde 1973’lerde  Planlama  Programlama  Bütçeleme  Sistemine
(PPBS) geçildiği esnada, Amerika’da tam da o sıralarda özellikle Georgia
eyaletinde daha sonra Amerika başkanı olacak Jimmy Carter’in eyaletinde ilk kez
uygulanmaya başlanmıştır. Daha sonra tüm ülkeye yayılarak uygulanmış bir
bütçe tekniğidir.

Türkiye’de PPBS ‘ne geçilmesine gerekçe olarak, Türk kamu kesiminde
verimlilik ve etkinliğin artırılmasını sağlamaktır. Ancak bunca yıl uygulanan
PPBS  sonuç  itibariyle  beklenen  başarıyı  sağlayamamıştır.  Bütçe  sistemi
rasyonelliğini   kaybetmiştir.   Kamu   kesimindeki   amaçların   ve   hizmetlerin
gerçekleştirilmesi bakımından, PPBS; etkinlik ve verimlilik bakımından yetersiz
kalmaktadır.

Bütçenin gerek geleneksel,  gerekse makro-ekonomik fonksiyonlarını yerine
getirebilmek için, bilinçli bir bütçe politikasına gerek duyulmaktadır. Gelişmekte
olan ülkemiz açısından kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan
bakıldığı zaman bütçe sistemlerinin önemi bir kat daha iyi anlaşılmaktadır.
Bundan önceki bölümde ifade ettiğimiz gibi, STB sisteminin uygulanabilmesi
ancak bazı şartların varlığı sayesinde mümkün olabilmektedir. Teorik olarak ne
kadar  iyi  ve  üstün  yönleri  vurgulanırsa  vurgulansın,  uygulama  yönünden
değerlendirilemeyen bütçeleme teknikleri anlamlarını yitirmektedir.

Ülkemizde çok uzun uğraşlarla ve hazırlık yapılarak geçilen PPBS bile tam
olarak uygulanamamakta kendisinden önceki bütçeleme tekniği olan geleneksel
bütçeleme tekniğinden, tam olarak arınamadan uygulanamamaktadır. Burada
akla şu gelmektedir, dünyanın en mükemmel sistemi de olsa nihayet onu hayata
geçirecek olanlar insanlardır. İnsanların sahiplenmediği veya benimsemediği
böyle bir sistemi uygulamak her hangi olumlu bir sonuç alınmasına tek başına
yetmeyecektir. Bunun için gerek alt  ve üst yapının hazır ve gelişmiş olması
gerekmektedir.

STB ile ulaşılmak istenen, kamuda da aynen özel sektörde olduğu gibi
gelişmelere ayak uydurabilecek bir karar ve uygulama alanına geçebilmek ve
gelişmelere duyarlı karar alabilmektir. Bu ise, ülkemizde bazı  mali ve idari
reformlar  yapılmasını  gerekli  kılmaktadır.  Bütçe  sisteminin  rasyonelleşmesi
açısından,  Türkiye’de  STB’ne  geçilmesi  sağlanmalıdır.  Bu  öyle  pek  kolay
gerçekleşmeyecektir.   Gerçi   günümüzde   neo-liberal   yaklaşımlar   nedeniyle
devletin ekonomiden elini çekmesi, olabildiğince küçültülmesi görüşleri hakim
gözükmektedir. Bu düşünce sahiplerinin öngördükleri yaklaşımlar gerçekleşirse,

o  zaman  küçülen  kamu  kesiminde  STB‘ye  geçilmesinin  temelleri  atılmış
sayılabilir.

STB sisteminin ülkemizde mevcut idari, siyasi ekonomik yapı ve teşkilatla
hayata geçirilmesi oldukça zor görünmektedir. Zira STB’nin bünyesinde var
olan özelliklerinin gereğinin yapılabilmesi için, inisiyatif kullanabilecek sorumlu
idari birimlerin varlığını gerekli kılmaktadır. Oysa idari yapımız hiçbir biçimde
sorumluluğa  yanaşmayan,  sorumluluğu  devamlı  bir  ötekine  havale  eder
durumdadır. Böyle bir anlayışla etkin, etkili maliyet analizlerini ve değişik karar
paketlerinin sunulmasını beklemek ve bunların birbirleriyle olan farklılıklarının
belirlenip, karar vericilerin önüne sunmak, fazla hayalcilik olsa gerektir. İdari
bürokrasi  devamlı  olarak  kendini  rutin  işlere  verdiğinden,  onlardan  alışık
olmadıkları veya inanmadıkları bir sistemin uygulanmasını  beklemek gerçekle
bağdaşmamak demektir.

Yine kamunun genel ekonomide sahip olduğu ekonomik payı nedeni ile de
STB’nin  uygulanması  pek  olası  görülmemektedir.  Çünkü  kamu  ekonomisi
gereği pazarlanamayan, faydası bölünemeyen ve dolayısıyla fiyatlandırılamayan
mal ve hizmetin üretilmesinde gerçekci maliyet analizleri yapılamayacağından,
STB bu duruma uygun düşmeyecektir. STB’nin veya herhangi bir sistemin
verimli bir biçimde uygulanabilmesi asgariden de olsa, bu tür sistemleri hayata
geçirecek  vasatların  olmasını  gerekli  kılmaktadır. 1973  yılında  uygulamaya
başlanılan  PPBS  bugün  bile  tam  anlamıyla  uygulanamamakta,  bir  nevi
kendinden   önceki   geleneksel   sistemin   bir   devamı   olarak   varlığını
sürdürmektedir.

KAYNAKÇA

AKDOĞAN, Abdurrahman,(1996), Kamu Maliyesi, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Gazi Büro Kitabevi, Ankara.

AKTAN, Çoşkun Can.( 1994)”Rant Savaşları”,Ekonomik Forum TOBB Yayını, Ekim.

ALTUĞ , Osman;”Sıfır Bütçe Ütopik “ ekonomik çözüm,26 Eylül-2 Ekim
1994

ATAÇ, Engin (Editör),(1991),Devlet Bütçesi , AÖF,yayın No;23,Eskişehir.
BRÜMMERHOFF, Dieter,( 2001)Finanzwirtschaft , München.
BULUTOĞLU, Kenan ,(2003), Kamu Ekonomisine Giriş (Demokraside  Devletin Ekonomik Bir Kuramı)  Yapı Kredi Yayınları -1816, İstanbul.
CANBAY, Tülin, (1999),Türkiye’de Kamu Bütçesinde Reform İhtiyacı ve Sıfır Tabanlı  Bütçeleme Sistemi, DEÜ.Sos.Bil.Enst. Doktora Tezi, İzmir.
ÇOŞKUN, Gülay, (1989), Devlet Bütçesi Türk Bütçe  Sistemi, Ankara.
EDİZDOĞAN,     Nihat,(1998)     Kamu     Bütçesi,Ekin Kitabevi yayınları,4.Baskı, Bursa

ERGÜN,Ülkü,(1987),STB’nin Planlama ve Denetim İşleri “,DEÜ İİBF Dergisi, cilt; 2, s.1.

FALAY,N.(1998), Bütçeleme Sistemleri ve Eleştirileri ,Klasik-PPBS-SEB, Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, s:110, Nisan-1998.

241

kaynak: Cuma ÇATALOLUK

IMF;“Performance Budgeting- Is Accrual Accounting Required”, IMF
Working Paper, Erişim Adresi; www.imf.org . 2003; (Erişim tarihi: 09.07.2005).
KOVANCILAR,  Birol(1997),“Çağdaş  Liberal  Düşüncede  Demokratik Karar    Alma    Mekanizması    ve    Bütçe    Harcamalarında    Popülist Eğilimler”,Yönetim ve Ekonomi, C.B.Ü.İ.İ.B.F. Yayını, sayı: 3.
OKTAR,  Ateş,(1993)”SEB  Karar  Paketlerinin  Öncelik  Sıralaması  ve Öncelik Sıralamasına İlişkin Sorunlar “Maliye Araştırma Merkezi Konferansları,

34.seri Yıl;1990/1991       (Prof.Dr.Memduh Yaşa’ya Armağan),Maliye araştırma merkezi yayın No; 76, İstanbul.

ÖZYILDIZ, R.Hakan,(2000),Kamu Harcama Politikalarının Denetlenmesi
Ve Performansa Dayalı Bütçe”, Hazine Dergisi, Sayı:13, Ankara.
SAYAR, Nihat, (1974),Kamu Maliyesi, Bütçe Prensipleri Ve Tatbikatı 5. Baskı, İstanbul.

ŞENER, Orhan (1996), Kamu Ekonomisi, İstanbul.
TÜĞEN, Kamil, (1999), Devlet Bütçesi, İzmir.

TÜRK, İsmail,(1997),Maliye Politikası, Amaçlar-Araçlar ve Çağdaş Bütçe Teorileri, Ankara.

YULUĞ,  Mustafa,     (1987),  Sıfır  Tabanlı  Bütçe  Tekniği  ve  Türkiye’de Uygulama Modeli “ Tusiad Notları 16 Eylül 1987.

242

Related Posts

Çek Sorgulaması ve E-Rapor Nedir?

Çek Sorgulaması ve E-Rapor KREDİ KAYIT BÜROSU (KKB) ELEKTRONİK RAPOR SİSTEMİ (E-RAPOR) Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, TOBB  ile imzaladığı protokol çerçevesinde,  KKB’nin E-Rapor hizmetlerinden faydalanmak isteyen tüzel kişilerin bu sisteme…

Genel Kabul görmüş Denetim Standartları Nelerdir?

GENEL KABUL GÖRMÜŞ DENETİM STANDARTLARI Denetim Standartları: Bir denetim eyleminin , amaçlara uygun şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla yani mali tabloların doğruluğunu ve güvenilirliğini tespit etmek için, denetimin; kimler tarafından, nasıl…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Kaçırdığın Haberler

Çek Sorgulaması ve E-Rapor Nedir?

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 16 views
Çek Sorgulaması ve E-Rapor Nedir?

AVM’lerde Yapılabilecek 10 İş Projesi

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 28 views
AVM’lerde Yapılabilecek 10 İş Projesi

Genel Kabul görmüş Denetim Standartları Nelerdir?

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 7 views
Genel Kabul görmüş Denetim Standartları Nelerdir?

ÖDEME EMRİNE KARŞI DAVA AÇMA SONUÇLARI

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 12 views

Araç Kiralama İşinde KDV Tevkifat Oranı Kaçtır?

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 18 views

Adalet Hizmetleri Tazminatı Kimlere Ödenir?

  • By admin
  • Kasım 23, 2024
  • 10 views
Adalet Hizmetleri Tazminatı Kimlere Ödenir?